09 Eylül 2024 20:01

Eğitim Sen İzmir Şubeleri: “Eğitim öğretim yılı derin sorunların gölgesinde başladı”

Eğitim Sen İzmir Şubeleri, yeni eğitim öğretim yılı açılışına dair bir basın toplantısı gerçekleştirdi.

Fotoğraf: Emirhan Durmaz/EVRENSEL

Paylaş

Eğitim Sen İzmir Şubeleri, yeni eğitim öğretim yılı açılışına dair bir basın toplantısı gerçekleştirdi. Eğitim Sen İzmir 1 No’lu Şube binasında gerçekleştirilen toplantıda, basın metnini ise Eğitim Sen İzmir 1 No’lu Şube Başkanı Nafiz Ceylan okudu.

2024-2025 eğitim-öğretim yılının, Türkiye'de eğitim sisteminin karşı karşıya kaldığı derin sorunların gölgesinde başladığını belirterek sözlerine başlayan Ceylan, “Ekonomik krizin ağırlaşarak sürmesi nedeniyle eğitim masraflarının artması, ÇEDES ve benzeri projeler üzerinden eğitimi dinselleştirilmesi çabaları, laikliğe ve bilime aykırı müfredat değişiklikleri, öğrencileri Mesleki Eğitim Merkezleri’ne (MESEM) yönlendirme girişimleri, Öğretmenlik Mesleği Kanunu (ÖMK) tartışmaları, çok sayıda bölgede taşımalı eğitime son verilmesi gibi konular bu eğitim yılının temel tartışma başlıkları arasında yer almaktadır. Eğitim sistemimiz, yıllardır benimsenen piyasa merkezli, rekabetçi ve sınav merkezli eğitim politikaları sonucunda tam bir sorun yumağı haline gelmiştir. Türkiye’de okul öncesi eğitimden üniversiteye kadar eğitimin bütün kademeleri, uzun yıllardır en temel işlevlerini yerine getiremez durumdadır. Bu durum kaçınılmaz olarak eğitimin niteliğini de olumsuz etkilemektedir” diye konuştu.

‘EŞİTLİKÇİ VE DEMOKRATİK BİR EĞİTİM ORTAMI SAĞLANMALI’

Eğitimde eşitsizliklerin artarak sürdürdüğünü vurgulayan Ceylan, “Eğitimdeki sosyo-ekonomik farklılıklar, etnik kimlik ve cinsiyet eşitsizlikleri, toplumsal eşitsizliklerin en köklü sebeplerinden biridir ve bu alandaki adaletsizliklerin giderilmesi eğitim sisteminin daha demokratik ve nitelikli olması için hayati öneme sahiptir. Eğitim sisteminin bu eşitsizlikleri yeniden üretmek yerine, onları ortadan kaldıracak bir yapıya kavuşması, toplumun her kesimine adil ve eşit fırsatlar sunabilmesi gerekmektedir. Bu nedenle, eğitim politikalarının bu perspektifle yeniden ele alınması ve tüm öğrencilerin potansiyellerini gerçekleştirebileceği demokratik ve eşitlikçi bir eğitim ortamın sağlanması gerekmektedir. Eğitim, herkese eşit koşullarda sunulması gereken temel bir insan hakkı, aynı zamanda devredilemez ve vazgeçilemez kamusal bir haktır. Kamusal eğitimden uzaklaşıldıkça eğitim hakkından eşit koşullarda yararlanma olanağının ortadan kalktığı, eğitime erişim başta olmak üzere, pek çok konuda yeni eşitsizliklerin ve adaletsizliklerin ortaya çıktığı bilinmektedir. Kamusal eğitimden uzaklaşmanın iki temel sonucu bulunmaktadır: Birincisi, devlet okulu ve özel okullar arasındaki nitelik ayrımı, telafisi mümkün olmayan eşitsizliklerin ortaya çıkmasına neden olmaktadır. İkincisi ise kamusal eğitimin tasfiyesi devlet okullarını da ayrıştırarak zenginle yoksula ayrı ayrı ‘devlet okulu’, hatta aynı devlet okulu içinde gelir durumuna ya da başarı düzeyine göre farklı sınıflar/şubeler oluşturulması gibi uygulamalar son yıllarda belirgin şekilde yaygınlaşmıştır” dedi.

‘MÜFREDAT DEĞİŞİKLİKLERİ LAİKLİĞE VE BİLİME AÇIK BİR MEYDAN OKUMADIR’

Eğitimde laikliğe temelden aykırı düzenlemelere gidildiğini belirten Ceylan, “Yeni müfredat değişiklikleri aynı zamanda öğrencilerin eleştirel düşünme becerilerinin zayıflatılması açısından önemli kaygılar doğurmuştur. Örneğin, yeni müfredatla birlikte sosyal bilimler derslerinin kapsamının daraltılması, öğrencilerin toplumsal olayları ve tarihsel süreçleri derinlemesine anlama yetilerini ciddi şekilde sınırlamaktadır. Özellikle, tarih derslerinde Osmanlı İmparatorluğu’nun son dönemi ve Cumhuriyet’in kuruluş sürecine dair içeriklerin iktidarın siyasal-ideolojik bakış açısı dikkate alınarak azaltılması, gençlerin bu kritik dönemi anlamasını zorlaştıracaktır. Başından sonuna siyasal-ideolojik bir dayatma olarak hazırlanan ve ‘Türkiye Yüzyılı Maarif Modeli’ adıyla kamuoyuna açıklanan müfredat değişiklikleri, eğitim sistemini Türk-İslam sentezi çerçevesinde yeniden şekillendirme çabalarının somut bir yansıması olarak karşımıza çıkmaktadır. Yeni müfredatta, İslami öğretiler, özellikle de Sünni İslam’ın, ders kitaplarında daha belirgin hale getirildiği gözlemlenmektedir” ifadelerini kullandı.

‘EN TEMEL İHTİYAÇLAR KARŞILANAMAZ HALE GELMİŞTİR’

Öğrencilerin ve velilerin artan masraflarla karşı karşıya olduğunu dile getiren Ceylan, “2024-2025 eğitim öğretim yılı başında bir okul çantasını doldurmanın toplam maliyeti, öğrencinin sınıf seviyesine ve ihtiyaçlarına bağlı olarak değişmektedir. İlkokul öğrencisi için temel kırtasiye malzemeleri, çanta ve diğer gereksinimler hesaba katıldığında toplam maliyet 3 bin TL ila 5 bin TL arasında değişmektedir. Ortaokul ve lise öğrencileri için bu maliyet 6 bin TL’yi geçmiştir. Eğer teknolojiye yönelik ihtiyaçlar (tablet, hesap makinası vb) da eklenirse, bu rakamlar 10 bin TL’nin üzerine çıkmaktadır. Eğitim masraflarındaki artışlar, özellikle düşük gelirli ailelerin çocuklarının eğitime erişim imkanlarını ciddi anlamda tehdit etmektedir. Birçok aile, yaşanan hayat pahalılığı nedeniyle çocuklarının en temel okul ihtiyaçlarını bile karşılayamaz hale gelmiştir” diye belirtti.

‘ÇOCUKLAR YEMEK YEMEDEN EVE DÖNMEKTE’

2024 yılı itibariyle Türkiye’de yaklaşık 5,4 milyon çocuğun yoksulluk sınırının altında yaşamakta olduğunu ve bu oranın Türkiye'deki çocuk nüfusunun yüzde 25'ine tekabül ettiğini kaydeden Ceylan, “Eğitim ve öğretimde son yıllarda öne çıkan en önemli sorunlardan birisi öğrencilerin okullardaki beslenme sorunudur. Türkiye’de çok sayıda öğrenci okula kahvaltı yapmadan gitmekte, yine birçok öğrencinin okulda yemek yemeden günü tamamladığı ve eve döndüğü görülmektedir. Bu sorun temel ve acilen çözülmesi gereken bir sorundur. Türkiye’de ve dünyada uygulanan okul beslenme programları, çocukların günlük besin ihtiyaçlarını karşılamada önemli bir rol oynayabilir. Bu tür programların yaygınlaştırılması, özellikle düşük gelirli bölgelerde yetersiz beslenmenin azaltılmasında etkili olacaktır. Özellikle okul yemek programlarının oluşturulması, bu alandaki devlet yatırımlarının artırılması ve toplumsal bilinçlendirme kampanyalarının yaygınlaştırılması gerekmektedir. Eğitim ve sağlık politikalarının bütüncül bir yaklaşımla ele alınması, geleceğin nesillerinin hem bedensel hem de zihinsel gelişimlerini destekleyecektir” diye konuştu.

‘MESLEKİ EĞİTİM UCUZ EMEK SÖMÜRÜSÜ ÜZERİNDEN KURGULANMAMALIDIR’

MESEM’lerin öğrenci haklarına darbe vurduğunu aktaran Ceylan, “Mesleki Eğitim Merkezleri’nin mevcut yapısı, nitelikli bir mesleki eğitim sağlamaktan ziyade, genç iş gücünü hızla piyasaya sürmek amacıyla tasarlanmış bir sistemdir. Mesleki eğitimde yalnızca niceliksel hedeflere odaklanmak yerine, öğrencilerin haklarını ve eğitimin niteliğini ön planda tutan, bütüncül bir yaklaşımla ele alınması gerekmektedir. Meslek liseleri bünyesinde mesleki ortaokulların açılması, öğrenci gelişimi açısından ciddi riskler taşımaktadır. Eğitimde nitelikli bir reform yapılması gerekiyorsa, bu reformun çocukları erken yaşta meslek seçimine zorlamak yerine, onların yeteneklerini ve potansiyellerini ortaya çıkaracak şekilde planlanmasıdır. Eğitim, iş gücü piyasasına hizmet etmekten öte, bireyin bütüncül gelişimine odaklanmalıdır” şeklinde konuştu.

Son olarak okulların materyal ve alt yapı bakımından eksikliklerine ve TYP’nin kaldırılması ile temizlik ve güvenlik açısından yetersiz kılındığına değinen Ceylan, şu talepleri sıraladı:

  • Okul ve kırtasiye masrafları devlet tarafından karşılanmalıdır.
  • Bütün eğitim kademelerinde öğrencilere ücretsiz yemek hizmeti sunulmalıdır.
  • Eğitim bütçesi acilen artırılmalıdır. 
  • Eğitimde kamu hizmeti anlayışı güçlendirilmeli ve kamusal eğitim politikaları benimsenmelidir. 
  • Eğitim hakkının önündeki bütün fiziki ve yasal engeller kaldırılmalıdır. 

(İzmir/EVRENSEL)

ÖNCEKİ HABER

Chris Marker filmleri Adana Altın Koza’da

SONRAKİ HABER

Kayyum protestolarında tutuklanan 19 kişi tahliye edildi

Sefer Selvi Karikatürleri
Evrensel Gazetesi Birinci Sayfa