CIA gizli raporlarında 12 Eylül: Sermayeyi daha sıkı savunacaklar!
CIA'nın 29 Eylül 1980'deki gizli raporunda “Generaller muhafazakar, piyasa odaklı istikrar programını Demirel'in yapabildiğinden daha sıkı bir şekilde uygulayacaklardır” deniliyor.
Fotoğraf: AA
Birkan BULUT
Ankara
CIA’nın Bilgi Edinme Yasası kapsamında her yıl açıkladığı geçmiş tarihli gizli raporlarda, bu yıl 12 Eylül darbesine ilişkin yapılan yazışmalar ve özel analizlere geniş yer verildi.
CIA’nın hazırladığı 29 Eylül 1980 tarihli özel analizde, Türkiye'nin ekonomik görünümünün ordunun yönetime el koyması nedeniyle yakın vadede ‘iyileşme’ göstereceği üzerinde duruluyor. Ancak bu iyileşmenin “Devam eden dış yardımlarla desteklenen istikrar programının sıkı bir şekilde uygulanmasına bağlı olmaya devam edeceği” belirtilen raporda, şu ifadelere yer veriliyor: “Bu tür sert ekonomi politikalarına sıkı sıkıya bağlı kalınsa bile, Türkiye'nin acil yardım almadan ayakta kalabilmesi için en iyi ihtimalle iki yıla ihtiyacı olacaktır. Askeri liderler, zor durumdaki ekonominin dış yardımlarla ayakta tutulduğunun ve bu yardımların büyük kısmının da Türkiye'nin Uluslararası Para Fonu (IMF) tarafından belirlenen politika performans kurallarına uymaya devam etmesine bağlı olduğunun farkındalar.”
İŞÇİ SINIFINI EZME PLANI
Darbecilerin işçi sınıfını ezmekte daha becerikli olduğu da vurgulanan raporda, “Komutanlar ekonomik reformları hayata geçirmek için Demirel Hükümetinden daha iyi bir konumdadır. Örneğin yeni rejim grevleri ve ücret artışlarını yasaklayabilir ve muhtemelen yasaklayacaktır. (...) Ankara, grevdeki işçilere işlerine geri dönme emri verdi ve parlamentoda tıkanan vergi reformunu kararname ile hayata geçirebilir. Askeri rejim, fiyat artışları ve personel azaltımı yoluyla devlet firmalarının kendi kendilerine daha yeterli hale gelmeleri için daha fazla baskı uygulayabilir. Generaller, muhafazakar, piyasa odaklı istikrar programını Demirel'in yapabildiğinden daha sıkı bir şekilde uygulayacaklardır. Bu program 24 Ocak'ta açıklanmış ve son yıllardaki ekonomi politikasından keskin bir kopuşu temsil etmiştir. Diğer önemli unsurlar arasında kamu iktisadi teşebbüslerine verilen sübvansiyonlarda keskin bir kesinti ve buna bağlı olarak genel bütçe açığının azaltılması; fiyat ve faiz oranı kontrollerinin kaldırılması; daha yavaş parasal büyüme; ihracat teşviklerinin artırılması; vergi reformu ve ekonominin özel yabancı yatırıma açılması yer alıyordu.”
"DEVLET KAPİTALİZMİNİ TERK ETMELERİNE BAĞLI..."
Türkiye’nin kapitalizme tam entegrasyonu konusunda dikkat çeken başka satırlar da şöyle; “Ekonomi kritik bir dönemeçte. Ya üç haneli enflasyon, artan işsizlik ve geçen kışın akut kıtlıklarına geri dönebilir ya da sivil hükümetin serbest piyasa odaklı ekonomik reformları ve büyük dış yardım akışının teşvik ettiği toparlanmayı sürdürebilir. Pek çok şey, komutanların Atatürk'ün benimsediği devlet kapitalizmine ters düşen bu reformları takip edip etmeyeceğine ve dış yardım bağışçılarının tavsiyelerine duyarlı olup olmayacağına bağlı olacaktır.”
"BİZİM ÇOCUKLARA" HASSAS DAVRANALIM
CIA’nın üzerinde sıkça durduğu önemli bir konu da NATO’nun geleceği. 22 Eylül’den sonra yazıldığı belirtilen bir raporda, “Yeni rejim büyük engellerle karşı karşıyadır, ancak kısa vadede Türkiye'yi sağlam bir şekilde Batı yanlısı bir rotada tutarken bir ölçüde düzen ve ekonomik denge getirmesi muhtemeldir” deniyor. Uzun vadede ise “Komutanların siyasi şiddetin nedenlerini ortadan kaldırmaları mümkün değildir ve bu nedenler siyasetten çekildiklerinde neredeyse kesin olarak yeniden ortaya çıkacaktır. Türkiye'nin askeri şefleri öngördükleri bir ila iki yıllık zaman dilimi içinde tam sivil yönetimi yeniden tesis edemeyebilirler” tespitinde bulunuluyor.
Darbeyi CIA Türkiye Masası İstasyon Şefi Paul Henze’ye haber veren diplomatın “Bizim çocuklar başardı” mı yoksa “Ankara’daki çocuklar başardı” mı dediği tartışması bir yana, darbecilerin hedefleri ve ABD’de yetiştirilmiş olması nedeniyle CIA’nın içi rahat. ABD ve Avrupa’nın darbecileri küstürmemesi önerilen raporda şöyle deniyor: “Yeni askeri hükümet dış politikada NATO ve ABD yanlısı bir yol izleyecektir. Üst düzey liderlerin neredeyse tamamı ABD'de eğitim görmüştür ve Türkiye'nin İttifak üyeliğine değer verdikleri bilinmektedir. Aynı zamanda, ülkeyi düzlüğe çıkarma çabaları için bir ölçüde anlayış ve destek arayışında olacaklardır. Müttefiklerin bu kritik dönemde soğuk davranması ilişkileri çok çabuk bozabilir. Kıbrıs'ın 1974'teki işgalinden sonra Türkiye'ye uygulanan silah ambargosuna hâlâ içerleyen komutanlar, ABD'nin askeri yardım konusundaki tutumuna karşı özellikle hassas olacaklardır.”