13 Eylül 2024 04:22

Hayatımızı bir kapitalisti zengin etmek için harcıyoruz

"2025 yılının kayıp bir yıl olmasını istemiyorsak asgari ücretin belirlenmesinde sınıf olarak müdahil olmalıyız. Asgari ücret belirlendiğinde ya kapitalistlerin yüzü gülecek ya biz işçilerin."

Fotoğraf: Hilal Tok/Evrensel 

Paylaş

Rapsodi Dekor işçisi
Esenyurt-İstanbul

“Kafeler, mağazalar, restoranlar tıklım tıklım dolu. İnsanlar durmadan araba alıyor. Kriz mriz yok kardeşim. Sadece şükretmesini bilmiyorsunuz…”

Yaşadığımız ekonomik durum hakkında böyle düşünen işçi arkadaş dün çay molasında yanıma oturdu ve “Temmuzda bana zam yapılmadı, bırakacağım ya bu işi” dedi.

“Nasıl yani” dedim. “Herkese yüzde 10 ila 20 arası zam verildi. Bana vermediler” dedi: “8 senelik işçiyim, aldığım maaş 22 bin lira.” Birkaç gün önce maaşına temmuzda zam yapılmayarak 22 bin lirada kaldığını söyleyen başka bir işçi daha olmuştu.

4 kişilik ailenin gıda harcaması, yani açlık sınırının 20 bin lirayı, yoksulluk sınırının ise 60 bin lirayı aştığı bir dönemde 22 bin lira gelirle İstanbul şartlarında geçinmenin mümkün olmadığını iktidar destekçisi işçi arkadaşlar da gayet iyi biliyorlar. Her şeyin farkındalar. Ama ailede ya karısı ya çocuğu çalıştığı için, yoksulluk sınırının yarısını aşan bir gelire sahip olduklarından dolayı iktidara destek vermeye devam edebiliyorlar. Buna bir de devlete bağlılık ve şükürcülük eklenince mücadeleden uzak durma kaçınılmaz oluyor.

Fabrikada 400 civarında işçi çalışıyor. Bunların yarısı günlükçü. Kadın işçilerin birçoğu ‘Aile bütçesine katkı olsun’ diyerek çalışıyor. Genç işçilerse aileleriyle birlikte yaşadıkları için kendi ihtiyaçlarını karşılamak için çalışıyorlar. Ama yine de gelecek kaygısı oldukça güçlü. 30 yaşına gelmiş bir genç işçiyi kız arkadaşına mesaj yazarken gördüm. “Evlilik yakın mı” diye sorunca “Ne evliliği be abi. Düğün masrafı olmuş 1 milyon lira. Elde yok avuçta yok, düğün yapmak kolay mı?​” diye karşılık verdi. 62 yaşında emekli bir işçi arkadaşımızın geçen hafta bölüm sorumlusuyla tartıştığını gördüm. Sorumlu hiddetle konuşuyordu: “Yapamıyorsanız, çalışmak zorunuza gidiyorsa çalışmayın kardeşim. Gidin evinizde oturun…” Sorumlu gittikten sonra arkadaş yanıma geldi. “Şuna bak, ağzı olan konuşuyor işte. Çalışmayalım da aç mı kalalım” diye söylendi.

Elbette hayat emeğiyle geçinen biz işçiler için hiç de kolay değil. Çalışma koşullarının ağırlığı bir yana ücretlerin enflasyon canavarına yenik düşmesi ekonomik sıkıntılarımızı her geçen gün artırıyor. Bu sıkıntılar kendini özellikle genç işçilerde daha baskın hissettiriyor. Genç işçiler örneğin ev almanın hayalini bile kuramıyor. Hele emekli olmayı akıllarının kıyısından bile geçiremiyorlar. Benim gibi emekliler de çalışmak zorunda kalıyor. Gençler, kadınlar, emekliler, kendimizi bu ülkenin özgür, mutlu ve eşit yurttaşları olarak hissedemiyoruz. Ailemiz ve çocuklarımızın rahatı ve geleceği için çalışıyor ve yaşıyoruz diye düşünsek de aslında hayatlarımızı bir kapitalisti zengin etmek için harcıyoruz.

Ayrıca kör ve sağır değiliz. Çevremizde, ülkemizde, dünyada neler olup bittiğini görüyor, duyuyoruz. Geçen hafta vergi borçları sürekli affedilen şirketlerin listesi basında yer aldı. Biz işçilerin gelirlerinin yüzde 40’ının dolaylı vergiler yoluyla cebimizden alındığını, kâr ve ihracat rekorları kıran burjuvalardan bir kuruş vergi alınmadığını görüyoruz. Gelir dağılımındaki adaletsizlik iyice göze batar hale geldi. Ülkeyi yöneten haramilerin uluslararası tefecilerden aldıkları borcu biz işçi ve emekçilere ödetmek için Erdoğan-Şimşek ikilisinin orta vadeli ekonomi programı adını verdikleri politikaları uygulamaya koyduklarını biliyoruz. Sözde bu programla enflasyonu dizginleyeceklerini iddia ediyorlar ama daha ilk yıl gerçekçi olmadığını gördük. Yıl sonu enflasyon beklentisi yüzde 33’ten yüzde 42’ye çıkarıldı.

Kesin olan bir gerçek daha var. O da yıl sonunda 2025 yılı asgari ücretinin belirleneceği. Ortalama işçi ücretlerinin asgari ücret düzeyinde olduğu ülkemizde yıl sonu belirlenecek asgari ücret işçi sınıfımız açısından büyük önem arz ediyor. İktidar aylar önce asgari ücretin gerçekleşen enflasyona göre değil öngörülen enflasyona göre yapılacağını açıkladı. Oysa öngörülen enflasyon gerçekleşen enflasyonun yarısı bile değil. Onun için önümüzdeki süreç bizler için son derece önemli. 2025 yılının da bu seneki gibi kayıp bir yıl olmasını istemiyorsak asgari ücretin belirlenmesinde sınıf olarak müdahil olmalıyız. Asgari ücret belirlendiğinde ya kapitalistlerin yüzü gülecek ya biz işçilerin. Kendi yüzümüzün gülmesini istiyorsak Mersen işçilerinin, Befesa, MKB Rondo, Polenez, As Plastik, CarrefourSA, Akcanlar işçilerinin açtığı yoldan yürüyerek mücadele bayrağını daha da yukarı çıkarmalıyız.

ÖNCEKİ HABER

İntörn doktor Nida Nur'u vuran sanığa 19 yıl hapis cezası verildi

SONRAKİ HABER

Çiğdem Eskidemirci’nin öldürülüp, gömülmesiyle ilgili 4 şüpheli adliyede

Sefer Selvi Karikatürleri
Evrensel Gazetesi Birinci Sayfa