14 Eylül 2024 05:49

Eğitim haktır, mağduriyet ve yoksunluk ise sınıfsal

Eğitim dönemi pek çok yoksunluk ve mağduriyetle açıldı. Ancak bunlar tüm okullarda gerçekleşmedi. Eğitim sistemindeki tüm eksiklik ve değişiklikler önce yoksul çocukları vurdu

Fotoğraf: Sayim Harmancı/AA

Paylaş

Özgür BOZDOĞAN
Eğitimci

2024-2025 eğitim öğretim yılı başlayalı bir hafta oldu ve yaşanan eşitsizlikler ve zaten var olan mağduriyetler çok daha fazla görünür hale geldi. Geride bıraktığımız bir haftada dahi bazı sosyal kesimlerin ciddi olarak mağdur olduğuna tanıklık ettik. Bu kesimleri ataması yapılmayan yüz binlerce öğretmen ve onların yerine sefalet ücreti karşılığında çalıştırılan ücretli öğretmenler, okulların temizlik ve güvenlik gereksinimini karşılamak için cep harçlığı karşılığında çalışma önerilen emekçiler ve aileleri masrafları karşılayamadığı için mağdur olan milyonlarca öğrenci olarak sıralamak mümkün. Kuşkusuz, eğitim alanında yukarıda sıralananlardan farklı sorunlar ve bunlardan dolayı mağdur olan değişik kesimler de vardır ancak geride bıraktığımız bir haftanın öne çıkan sorunları ve mağdurları olarak yukarıda sıralanan kesimleri kabul etmek mümkün.

Eğitim, eşitsizlikleri ve bunlara bağlı olarak oluşan mağduriyetleri içerir. Eğitim çıktıları üzerinde ailelerin sosyoekonomik yapılarının doğrudan etkisi olduğunu bugüne dek sayısız örnekte tespit ettik. Egemenler şekli düzenlemelerle tüm çocukların eşit eğitime eriştiği yanılsamasına inanmamızı istese de her geçen gün derinleşen sınıfsal eşitsizlikler eğitim ortamında hakim hale gelmektedir. Geride bıraktığımız hafta, bu eşitsizlikleri yalın bir şekilde deneyimlediğimiz bir hafta oldu.

Okulların açıldığı ilk hafta öğretmen açığının yakıcı hale geldiğini ve pek çok okulda açıkların ücretli öğretmenlerle kapatılmaya çalışıldığını gördük. Ancak bu okullar ülkenin tüm okulları değildi; bazı okullarda ne öğretmen açığı yaşandı ne de yeterli bütçe olmamasından kaynaklı yaşanabilecek diğer sorunlar. Bu sorunun bazı illerde ve özellikle de kentlerin yoksulların yaşadığı bölgelerinde çok daha yoğun yaşandığını düşündüğümüzde meselenin sınıfsal boyutu karşımıza çıkar. Öğretmen açığı sorununun kentlerin yoksullarının yaşadığı bölgelerinde çok daha etkili olduğu gözlenmektedir.

Örneğin, Silopi ilçesinde bu dönem görevlendirilen ücretli öğretmen sayısı 475(1) olarak açıklandı. Öğretmen kadrosu 48 olan tek bir okula 21 ücretli öğretmen görevlendirmesi yapıldı. Ücretli öğretmenlerin aynı eğitim kurumunda çalışma süreleri ve uzun süre aynı okulda eğitim hizmeti üretmelerinin olanaklı olmamasından kaynaklanan diğer sorunlar da dikkate alındığında böylesi bir okulda eğitim hizmetinin sağlıklı devam ettiğinden söz etmek mümkün değildir. Söz edilen sorunların sorumlusu ücretli öğretmenler değil, ücretli öğretmenliği kalıcı bir istihdam şekli haline getirmeye çalışan yöneticilerdir.

Öğretmen açığı ve ücretli öğretmenlikten kaynaklanan sorunlar 2024-2025 eğitim öğretim yılında çok daha yoğun olarak karşımıza çıkmaktadır; mülakat konusundaki ısrar ve bunun doğal olarak Danıştaya taşınması MEB’in öğretmen ataması yapmamasının gerekçesi haline geldi. Hiçbir konuda Danıştay kararı beklemeyen MEB bu kez Danıştay kararını bekleyeceğini açıkladı. Bu bekleme öğretmen ataması yapılmamasına ve ücretli öğretmenliğin yaygınlaşmasına neden oldu. Bundan dolayı da mağdur olan yine yoksul öğrenciler oldu. Çünkü öğretmen açığı kentlerin merkezinde veya varsılların yaşadığı bölgelerde değil yoksulluğun daha yoğun olduğu bölgelerde artmıştır.

Bu dönemin diğer yakıcı sorunu da okullarda yeterli sayıda temizlik görevlisi ve eğitimin sağlıklı devam etmesi için zorunlu olan diğer işleri yapacak görevlilerin olmamasının neden olduğu sorunlardır. Yoksul öğrencilerin okuduğu okullar başta olmak üzere okullarda şu an temizlik en acil sorun haline gelmiş durumdadır. Önceki yıllarda toplum yararına program  (TYP) kapsamında istihdam edilen emekçiler okullarda görevlendiriliyordu; ancak 29 Ağustos 2024 tarihinde yayımlanan iş gücü uyum programı(2) ile süreç tamamen farklı bir yöne doğru ilerlemeye başladı.

İşgücü uyum programı (İUP) kapsamında çalışacak emekçiler ilk dört hafta haftada 5 gün, sonrasında da haftada üç gün çalışacaklar ve çalıştıkları gün karşılığında günlük asgari ücreti geçmeyecek oranda cep harçlığı alacaklar. Öncelikle belirtmek gerekir ki emekçiler çalışmaları karşılığında cep harçlığı değil ücret alırlar. Cep harçlığı veren ve alan arasındaki ilişki emekçi ve işveren arasındaki ilişki ile aynı değildir. Bu anlamda bu isimlendirmenin doğru olmadığının altını çizmek gerekir.

İUP kapsamında ödenecek ücret miktarı yoksulluk veya sefalet ücreti seviyesinde bile değildir. İlk dört hafta 10-12 bin TL, sonrasında ise 6-7 bin TL civarında ücretle çalışanların yaşamlarını sürdüremeyeceği açıktır. Bu koşullarda dahi insanların çalışmak zorunda olduğunu düşünerek böylesi bir programın uygulanmaya çalışılması okulların bir bölümünde temizlik ve tamirat gibi gündelik işlerin dahi yapılmasını imkansız hale getirmektedir.

Okullar arasında bulunan olanak ve koşul farklılıkları uzunca bir süredir bir vaka olarak karşımızda durmaktadır. Kentlerin varsıllarının yaşadığı bölgelerdeki okul aile birliklerinin bütçesi ile yoksulların, emekçilerin yaşadığı bölgelerdeki okulların aile birliklerinin bütçesi arasında çok büyük farklılıklar ve eşitsizlikler vardır.

Bazı okullar kendi olanakları ile temizlik ve okul yaşamının sağlıklı devam edebilmesi için gerekli diğer işleri yapacak görevlileri istihdam edebilirken yoksulların devam ettiği okulların böylesi olanakları bulunmamaktadır. Bundan dolayı da bazı okullarda temizlik ve gerekli diğer işlerde eksiklik yaşanmazken bazı okullarda bu hizmetlerin yapılması mümkün değildir. Hatta bazı okullarda okul yönetimleri temizlik işi için öğretmenlerden dahi yardım istemektedir. Her alanda olduğu gibi temiz ve sağlıklı okullarda eğitim görmenin de sınıfsal boyutu burada karşımıza çıkmaktadır.

Geride bıraktığımız hafta konuştuğumuz diğer bir konu da eğitim giderlerinde oluşan artış ve ailelerin eğitim masraflarını karşılamakta yaşadıkları güçlüklerdir. Kıyafet, çanta, kırtasiye malzemeleri ve eğitim araçları için ailelerin ödemek durumunda kaldıkları ücretler her geçen gün artmaktadır. Diğer taraftan uygulanan ekonomik politikalar sonucunda oluşan ekonomik kriz ve buna bağlı olarak ailelerin gelirlerindeki gerileme bu dönem eğitim giderlerinin karşılanmasını çok daha zorlaştırmaktadır.

Ekonomik krizden ücretli çalışanların çok daha fazla etkilendiğini dikkate aldığımızda bu başlıkta da sınıfsal eşitsizlikler karşımıza çıkmaktadır. Oysa kamusal eğitim haktır ve bu hizmetin eşit, ücretsiz, nitelikli, erişilebilir ve düzenli olması gerekir. Bu özelliklerden herhangi birindeki sorun veya eksiklik kabul edilemez mağduriyetler oluşturur. İşte tam da bundan dolayı kamusal eğitim hakkı için mücadele bu dönemin öncelikli görevidir. 

1)https://silopi.meb.gov.tr/meb_iys_dosyalar/2024_09/08215106_ucretliogretmengorevlendirme202420251.pdf
2)https://www.resmigazete.gov.tr/eskiler/2024/08/20240829-11.htm

ÖNCEKİ HABER

Motokuryeler iş bıraktı: Uyumluluk kurallarını geri çekin!

SONRAKİ HABER

'Jahrein' mahlaslı Twitch yayıncısı Ahmet Sonuç tutuklandı

Sefer Selvi Karikatürleri
Evrensel Gazetesi Birinci Sayfa