Bursa Eğitim Hakkı Platformu: Müfredat değişiklikleri laikliğe ve bilime açık meydan okumadır
‘Çağdaş ve demokratik eğitim’ talebiyle bir araya gelen Bursa’da Eğitim Hakkı Platformu üyeleri yaptıkları açıklamada eğitmdeki sorunlara dikkat çekti.
Fotoğraf: Evrensel
Bursa’da Eğitim Hakkı Platformu ‘Çağdaş ve demokratik eğitim’ için Fomara Meydanı’nda basın açıklaması gerçekleştirdi.
Platform üyeleri iki gün boyunca Fomara Meydanı’nda bildiri ve imza standı açtıktan sonra bugün basın açıklaması yaptı.
25 kurumdan oluşan Eğitim Hakkı Platformu adına yapılan açıklamayı Eğitim Sen Bursa Şube başkanı Derviş Erdem okudu.
Türkiye’de eğitim sistemi, bölgesel farklılıklar nedeniyle derin eşitsizliklerle karşı karşıyadır diyen Erdem, “Özellikle kırsal alanlardaki okullar ile büyük şehirlerdeki okullar arasındaki fiziksel koşullar, öğretmen sayısı ve eğitim materyallerine erişim gibi konularda ciddi farklılıklar bulunmaktadır. Bu durum, öğrencilerin eğitimde eşit olanaklara sahip olmasını engellemekte ve başarı düzeylerinde büyük farklılıklara yol açmaktadır. Kamusal eğitimden uzaklaşıldıkça eğitim hakkından eşit koşullarda yararlanma olanağının ortadan kalktığı, eğitime erişim başta olmak üzere, pek çok konuda yeni eşitsizliklerin ve adaletsizliklerin ortaya çıktığı bilinmektedir” dedi.
"LAİKLİĞE VE BİLİME AÇIK BİR MEYDAN OKUMADIR"
Yeni müfredat değişiklikleri aynı zamanda öğrencilerin eleştirel düşünme becerilerinin zayıflatılması açısından önemli kaygılar doğurduğunu belirten Erdem, “Başından sonuna siyasal-ideolojik bir dayatma olarak hazırlanan ve “Türkiye Yüzyılı Maarif Modeli” adıyla kamuoyuna açıklanan müfredat değişiklikleri, eğitim sistemini Türk-İslam sentezi çerçevesinde yeniden şekillendirme çabalarının somut bir yansıması olarak karşımıza çıkmaktadır. Din Kültürü ve Ahlak Bilgisi derslerinin yanı sıra tarih, edebiyat ve sosyal bilgiler gibi farklı derslerde de dini öğelerin daha fazla yer alması dikkat çekicidir. Bu durum, laik eğitim anlayışıyla çelişmekte ve eğitimdeki dini çeşitliliğin yok sayılması anlamına gelmektedir. Türk-İslam anlayışı çerçevesinde yapılan müfredat değişiklikleri, bilimsel eğitimin bazı alanlarını olumsuz yönde etkileyecektir. Özellikle biyoloji gibi doğa bilimleri derslerinde evrim teorisi gibi bilimsel gerçeklerin göz ardı edilmesi veya yüzeysel ele alınması, bilimsel eğitimin niteliğini düşürmektedir. Bu durum, öğrencilerin çağdaş bilimsel yöntemleri ve düşünce sistemlerini yeterince kavrayamamalarına neden olacaktır” dedi.
OKUL VE KIRTASİYE MASRAFLARI VELİLERİN EKONOMİSİNİ ZORLUYOR
2024-2025 eğitim-öğretim yılı başında öğrenciler ve veliler, artan okul ve kırtasiye masraflarıyla karşı karşıya olduğunu belirten Erdem, “Eğitim hakkı her çocuğun temel hakkı olmasına rağmen artan eğitim masrafları bu temel hakkın kullanılabilirliğini giderek zorlaştırmaktadır. Devlet, her bireyin eğitim hakkından eşit koşullarda yararlanmasını sağlamakla yükümlüdür. 2024 yılı itibarıyla Türkiye’de yaklaşık 5,4 milyon çocuk yoksulluk sınırının altında yaşamakta ve bu oran Türkiye’deki çocuk nüfusunun yüzde 25’ine tekabül etmektedir. Yoksulluk, çocukların yalnızca maddi durumlarını değil, aynı zamanda eğitim, sağlık ve sosyal gelişim gibi birçok alanda geri kalmalarına neden olmaktadır. Türkiye’de çok sayıda öğrenci okula kahvaltı yapmadan gitmekte, yine birçok öğrencinin okulda yemek yemeden günü tamamladığı ve eve döndüğü görülmektedir. Bu sorun temel ve acilen çözülmesi gereken bir sorundur” dedi.
"MESLEKİ EĞİTİM UCUZ EMEK SÖMÜRÜSÜ ÜZERİNDEN KURGULANMAMALI"
Mesleki Eğitim Merkezleri (MESEM) son yıllarda, özellikle 2021’de yapılan kanuni düzenlemeler sonrasında, öğrenci sayısında büyük bir artış yaşandığını hatırlatan Erdem, “MESEM’lerde öğrencilerin iş güvencesi, çalışma koşulları ve sosyal hakları konusundaki belirsizlikler söz konusudur. Öğrenciler, bu merkezlerde erken yaşta iş gücüne dahil edilmekte ve bu durum, genç işçilerin sömürülmesine zemin hazırlamaktadır. MEB, meslek liseleri bünyesinde dört ilde mesleki ortaokul açılacağını açıklamış bu iller arasında Bursa’nın da olduğu görülmüştür. Böylesi bir adımın eğitimde yaşanan eşitsizlikleri daha da derinleştirmesi kaçınılmazdır. Mesleki ortaokulların açılması, öğrencilerin çok erken yaşta meslek seçmeye zorlanması anlamına gelmektedir. 10-14 yaş aralığındaki çocuklar, henüz kendilerini ve ilgi alanlarını tam olarak keşfetmemişken, belirli bir meslek dalına yönlendirilmeleri pedagojik açıdan sakıncalıdır.
EĞİTİM BÜTÇESİ VE OKULLARA AYRILAN ÖDENEKLER YETERSİZ
Ülkemizde okulların önemli bir bölümü ciddi anlamda ödenek sıkıntısı çekerken, bakanlığın okullara ihtiyacı kadar ödenek ayırmaması nedeniyle, okulların pek çok ihtiyacı öğrencilerden düzenli olarak toplanan aidatlar, bağışlar ve okulların ticari faaliyetlerinden karşılandığını söyleyen Erdem, “Eğitime bütçeden yeterli pay ayrılmaması ve okullara gönderilen ödeneklerin zorunlu harcamalara bile yetmemesi, okulların altyapı sorunları ve fiziki donanım eksikliklerinin sürekli artmasına neden olmaktadır. Devlet okulları yıllardır adeta kaynak yaratmaya zorlanarak, öğretmenler ise öğrenci ve velileri ile ‘satıcı-müşteri’ ilişkisi gibi para ilişkisine girmek zorunda bırakılmaktadır. Eğitimde yaşanan eşitsizliklerin önüne geçmek ve her öğrencinin nitelikli bir eğitim alabilmesini sağlamak için devletin eğitime ayırdığı bütçeyi artırması gerekmektedir. 2024/’25 eğitim öğretim yılı başı itibariyle okulların %80’inde kadrolu yardımcı personel bulunmamaktadır. MEB, tıpkı ücretli öğretmen istihdamında yaptığı gibi her eğitim öğretim yılı başında personel açığını İŞKUR üzerinden kapatmaya çalışmaktadır. Eğitim öğretim yılı başında okullarda geçici olarak istihdam edilmek üzere İŞKUR bünyesinde Toplum Yararına Program (TYP) güvenlik görevlisi, temizlikçi, bakım ve onarım işçisi gibi alanlarda çok sayıda geçici sürede istihdam edilmek üzere personel alımları yapılmaktaydı. Ancak tasarruf tedbirleri kapsamında zaten ağır aksak giden bu uygulamaya da son verilmiş, bunu yerine İUP (İşgücü Uyum Programı) na geçilmiştir. Bu program tam bir emek sömürüsüdür. Neden mi, bu programda çalışacak olan emekçiler, ilk ay haftada beş gün sonraki 9 ay ise haftada 3 gün çalışabilecekler, günlük yevmiyeleri 566 TL olacak, üstelik sadece sağlık sigorta primleri yatacak. Yani aylık ücretleri 7.000 TL ye gelecektir. Bu şartlarda çalışacak personel bulmak imkansızdır. Varsayalım ki bulundu, peki diğer günler okulların temizliği nasıl yapılacak buna dair bir şey yok” dedi. (Bursa/EVRENSEL)