15 Eylül 2024 05:02

Türkiye’de ‘çocuk koruma’ sistemi: Mevzuat eksik, uygulama yetersiz, bütçe yok

Var olan yasal düzenlemelerin de uygulanmasındaki sorunlar ve denetim sorunları da çocukların korunması açısından büyük zafiyet oluşturuyor.

Fotoğraf: Derin Yoksulluk Ağı

Paylaş

Sıla ALTUN

Narin'in kaybolması ve 19 gün sonra ölü bulunmasıyla birlikte Türkiye'de çocukların korunmasına dair tartışmalar yeniden gündeme geldi. Bir yandan öldürülen, kaybolan, istismara uğrayan diğer çocuklar Narin’le birlikte iktidara hatırlatılırken devletin bu suçlardaki sorumluluğu ve çocukları koruma görevi yeniden gündeme olmaya başladı. Türkiye'deki çocuk koruma sisteminin yetersizliği de tartışma konusu.

SÖZLEŞME SORUMLULUK YÜKLÜYOR

Nüfusunun yaklaşık 22 milyonu çocuk olan Türkiye, Birleşmiş Milletler Çocuk Hakları Sözleşmesi'ne de üye. Bu sözleşmenin devlete verdiği sorumluluk ise çocukları yalnızca suça sürüklenmekten, istismar ve ihmale uğramaktan korumak değil. Sözleşme, çocukların "Bedensel, zihinsel, ruhsal, ahlaksal, toplumsal gelişmesini sağlayacak yeterli bir hayat seviyesine sahip olmaları", "En iyi tıbbi hizmetlerden yararlanabiliyor olmaları", "Kaliteli eğitime ve eşit fırsatlara erişebiliyor olmaları", "Her türlü kötü muamele ve istismara karşı korunabilmeleri", "Aile çevresinden yoksun kaldığında devletten koruma görebilmeleri", "Mağdur olmuşsa bedensel ve zihinsel sağlıklarına yeniden kavusabilmeleri", "Suça sürüklendiyse adil bir şekilde yargılanmaları" gibi sorumlulukları taraf devletlere yüklüyor. Ancak Türkiye'deki çocuk koruma sistemi çocukların iyi halinin korunması ve inşa edilmesi, istismar ve ihmalin gerçekleşmeden önlenmesi gibi noktalarda büyük eksiklikler barındırıyor.

TÜRKİYE'DEKİ DÜZENLEMELER NE?

Türkiye'de çocuk koruma sistemi açısından önemli kanunlardan biri 2828 sayılı Sosyal Hizmetler Kanunu. Bu kanunun amacı, “Korunmaya, bakıma veya yardıma ihtiyacı olan aile, çocuk, engelli, yaşlı ve diğer kişilere götürülen sosyal hizmetlere ve bu hizmetleri yürütmek üzere kurulan teşkilatın kuruluş, görev, yetki ve sorumlulukları ile faaliyet ve gelirlerine ait esas ve usulleri düzenlemek.” Bu kanunda korunmaya ihtiyacı olan çocuklar annesi ve/ya babasını kaybetmiş, onlar tarafından terk edilen ya da ebeveynlerinin biri ya da ikisi birden bilinmeyen, “Ana veya babası tarafından ihmal edilip; fuhuş, dilencilik, alkollü içkileri veya uyuşturucu maddeleri kullanma gibi her türlü sosyal tehlikelere ve kötü alışkanlıklara karşı savunmasız bırakılan ve başıboşluğa sürüklenen” çocuklar olarak tanımlanıyor. Kanun Sosyal Hizmetler ve Çocuk Esirgeme Kurumuna korunmaya ihtiyacı olan çocukların tespiti görevini yüklüyor. Bu sorumluluk aynı zamanda mali mülki amirlikler, sağlık kuruluşları, muhtarlıklar, kolluk kuvvetleri ve belediye zabıta memurlarına da yükleniyor. 

2005'te yürürlüğe giren Çocuk Koruma Kanunu ise korunmaya ihtiyaç duyan ya da suça sürüklenen çocukların korunmasına ilişkin esasları düzenliyor. Bu kanunun bir diğer amacı da 2253 sayılı Çocuk Mahkemelerinin Kuruluş, Görev ve Yargılama Usulleri Hakkında Kanun’u değiştirmekti. Avukat Seda Akço, Ekmek ve Gül’e yazdığı “Çocuk Koruma Kanunu yıllar içinde nasıl değişti?​” başlıklı yazısında çocuk mahkemelerinin durumunu şu şekilde özetliyordu: “Çocuk mahkemeleri 2253 sayılı Yasa ile 1989’da kurulmuştu, ancak ceza mahkemeleri gibi çalışıyordu. Bu nedenle amaç, çocuğa özgü adalet sisteminin temeli olan, suç işlediği iddia olunan çocuklar için cezalandırıcı olmayan bir adalet sistemi oluşturmaktı." Ancak yürürlüğe konulan Çocuk Koruma Kanunu ile önleme faaliyetlerinde ciddi zafiyetler gündeme geldi. Çocuk Koruma Kanunu olsa da suç işleyen çocuklara dair esaslar Türk Ceza Kanunu ile düzenlenmeye devam etti. Bu durumda 12-18 yaş arasında suç işleyen çocuklar için koruyucu ve destekleyici tedbirler ancak özgürlüğünün kısıtlanmaması gerektiren bir ceza almaması ya da cezadan sonra gerçekleştirilecekti.

SİSTEM KORUMUYOR

Çocuk Koruma Kanunu’nun uygulanması için 2006’da düzenlenen iki yönetmelik ise çocukların korunmasına ilişkin zayıflıklar barındırıyordu. Örneğin Çocuk Koruma Kanunu’na Göre Verilen Koruyucu ve Destekleyici Tedbirlerin Uygulanmasına İlişkin Yönetmelik’in 14. maddesinde ihmal ve istismara uğrayan ve psiko-sosyal sorunlar yaşayan çocukların rehabilite edilmeden korunma ihtiyacı olan diğer çocuklarla aynı ortamda bakılması engelleniyor. Bu demek oluyor ki çocuklar Aile ve Sosyal Politikalar Bakanlığının kurduğu rehabilitasyon merkezlerine erişemezse bakım altına alınamıyor. Bunlar gibi çocukların korunması ve çocukların istismar ve ihmallerinin önlenmesine dair düzenlemelerin eksik kaldığı bir biçimde Türkiye’deki çocuk koruma sistemi yürütülüyor.

BÜTÇE AZ, GEREKENLER YAPILMIYOR

Bulunduğu alanlarda risk haritası çıkartarak ihtiyaca göre destek sunması beklenen ve çocuklara yönelik ihmal ve şiddet riskini fark etmekle görevlendirilmiş tek kurum olan Sosyal Hizmet Merkezleri dahi ülke genelinde yalnızca 187 tane. Eğitim hakkının sınırlılığı ve sağlık hizmetlerinin erişim ve nitelik sorunu ve buralarda görev alan bürokratların çocukların korunmasına yönelik doğrudan yasal yükümlülüğünün bulunmaması da Türkiye’deki çocuk koruma sistemi açısından büyük bir açık oluşturmakta. Var olan yasal düzenlemelerin de uygulanmasındaki sorunlar ve denetim sorunları da çocukların korunması açısından büyük zafiyet oluşturuyor.

Bu zafiyetler her yıl çocuk cinayetleri, istismar ve ihmaller biçiminde geri dönerken merkezi yönetim giderleri için öngörülen 11 trilyon 89 milyar liradan çocukların korunması ve geliştirilmesine dair ayrılan bütçe ise 26.6 milyar lira. Bu bütçe Diyanete ayrılan bütçenin üçte birinden az.

ÖNCEKİ HABER

4'üncü İzmir Uluslararası Film ve Müzik Festivali 30 Ekim'de başlıyor

SONRAKİ HABER

Narin's true secret

Sefer Selvi Karikatürleri
Evrensel Gazetesi Birinci Sayfa