Özelleştirme ve din baskısıyla parçalanan eğitimin sonu: Evlendirilen kızlar, çalıştırılan oğlanlar
Eğitim ve sağlıktaki sayısal veriler çocuklar arasındaki eşitsizlikleri gün yüzüne çıkarırken derinleşen yoksulluk çocukların eğitim ve sağlık hakkını elinden alıyor.
Adana'da tarım işçilerinin yaşadığı yerler
Fotoğraf: Evrensel
Zeliş IRMAK
-Su, dikenin korkusudur
Çocuk, korkusudur ölümün
Bilmek, karanlığın korkusu.
Uyku kimseyi korkutmaz
Ama ninnilerden korkun.
Sennur Sezer
Narin’in ölümünden beri “Daha kaç Narin var, daha kaç çocuk?” feryadı, Sennur Sezer’in “Bilmek, karanlığın korkusu” dizesiyle birleşiyor zihnimizde.
Eğitim ve sağlıktaki sayısal veriler çocuklar arasındaki eşitsizlikleri gün yüzüne çıkarırken derinleşen yoksulluk çocukların eğitim ve sağlık hakkını elinden alıyor.
Eğitimde özelleştirme AKP iktidarının adım adım işlettiği politikalarından biri oldu. Yıllar içinde özel eğitim kurumları teşvik edildi; tarikatların, cemaatlerin, yönettikleri kurslarla eğitimde siyasal ve ekonomik bir güç haline gelmeleri sağlandı. 2012’de Dönemin Başbakanı Tayyip Erdoğan’ın “Altını çiziyorum; modern, dindar bir gençlikten bahsediyorum. Dininin, dilinin, beyninin, ilminin, ırzının, evinin, kininin, kalbinin davacısı bir gençlikten bahsediyorum” sözleri üzerine bir eğitim inşa edildi.
Neredeyse bir milat sayılan 4+4+4 eğitim sistemi ise kız çocuklarını erken yaşta evliliğe itti, erkek çocukları işçiliğe sürükledi.
EVLENDİRİLEN KIZLAR, ÇALIŞTIRILAN OĞLANLAR
Eğitim Reformu Girişimi (ERG) verilerine göre 2022-23 eğitim-öğretim yılında zorunlu eğitim çağındaki 442 bin 643 çocuk eğitimin dışındaydı. Bu çocukların yüzde 49.9’u oğlan, yüzde 50.1’i kız çocuğu. Bu, 221 binden fazla kız çocuğunun eğitim dışında olduğunu gösteriyor. Türkiye İstatistik Kurumunun (TÜİK) "2023 evlenme ve boşanma istatistikleri"ne göreyse 16-17 yaş aralığında 10 bin 471 kız çocuğu ile 706 oğlan çocuğu evlendirildi.
Örgün öğretimden kopan çocukların büyük bir kısmının işçi olduğu düşünülüyor. Eğitimi adım adım özelleştiren iktidar, çocukları da sermayeye ucuz iş gücü olarak sunuyor. Bunun yasal kılıfı da Milli Eğitim Bakanlığının (MEB) mesleki eğitim merkezleri (MESEM) projesi oldu. MESEM’li çocuk sayısı 425 bin 821.
CEMAAT-TARİKAT KISKACI
MEB, Gençlik ve Spor Bakanlığı ve Diyanet İşleri Başkanlığı arasında imzalanan protokolle hayata geçirilen ÇEDES projesi, 2023’teki ek protokolle ilkokullar da dahil tüm öğrencileri kapsayacak şekilde genişletildi. Bu proje kapsamında, pedagojik formasyonu olmayan kişiler öğrencilere dini konularda eğitim veriyor. Öğrenciler, ders saatleri dışında ve çoğunlukla velilerin izin dilekçeleri olmadan, dersten alınarak çeşitli etkinliklere götürülüyor.
Eğitim Politikası Uzmanı Prof. Dr. Esergül Balcı, 2018’de hazırladığı raporda, Türkiye’de 10 bin 53 özel öğretim kurumunun üçte birinin, bir tarikat ya da cemaat ile bağlantılı olduğunu ortaya koymuştu. Raporda tarikat ve cemaatlerle bağı olan okullarda öğrenim gören öğrenci sayısınınsa 210 binin üzerinde olduğu yer aldı.
ÇÖKEN SİSTEMLE ÇOCUK TAKİBİ AKSADI
Sağlıkta dönüşüm adı altında uygulanan özelleştirme programı da çocuk takip sisteminin iki temel iki ayağından birini akamete uğratıyor.
Sağlık sisteminde yapılan değişikliklerin halk sağlığına olumlu etkisini ölçmek için bakılan verilerden en önemlileri bebek ölüm hızı ve kişi başına sağlık harcaması. Türkiye burada da sınıfta kalıyor. Türkiye’de bebek ölüm hızı oranı son verilere göre binde 9.1. Anne ölüm hızıysa her 100 bin doğumda 12.6.
Hane halkları tarafından tedavi, ilaç vb. amaçlı yapılan cepten sağlık harcaması 2022 yılında bir önceki yıla göre yüzde 98.8 artarak 112 milyar 18 milyon TL’ye ulaştı. Hane halkı cepten sağlık harcamasının toplam sağlık harcamasına oranı 2022 yılında yüzde 18.5 oldu. Kişi başına sağlık harcaması 2021 yılında 4 bin 206 TL iken, 2022 yılında yüzde 69.8 artarak 7 bin 141 TL’ye yükseldi.
Sağlıkta dönüşümle halkın sırtındaki sağlık harcamaları yükü her gün artarken 0-6 yaş aralığındaki çocuklar için koruma ve takip sisteminin temel ayağı olan birinci basamak sağlık hizmetleri ise çökmüş durumda. Özelleştirmenin en yıkıcı sonuçlarının görüldüğü ASM’ler bugün düşük bütçe nedeniyle kapanma noktasına gelmiş durumda.
Artan enflasyonla birlikte ASM’lerin giderleri Sağlık Bakanlığı tarafından ödenen cari gider ödemelerini geçti. Kiralarını bile karşılayamayacak duruma gelen aile hekimleri ASM’lerden ayrılmaya başladı. Birinci basamak sağlık hizmetlerinin, koruyucu hizmetlerin aksamasıyla beraber salgın hastalıklar artmaya başlıyor. Birçok ASM doğum kontrol yöntemlerini düzenli bir şekilde tedarik edemiyor.
Sağlık Bakanlığının, ‘ana-çocuk sağlığı faaliyetleri’ kalemi için ayırdığı para ise her yıl azalıyor. 2022 başında ayrılan 1.9 milyon TL’lik ödenek 2023’te 113 bin TL’ye kadar düşürüldü. Hamilelerin ve bebeklerin ücretsiz ulaşması gereken multivitamin, D vitamini ve bebek demir damlası gibi ilaçlar birçok aile sağlığı merkezlerine gönderilmiyor. Enjeksiyon gibi en temel sağlık gereçleri ise hastalardan isteniyor.
ASM’lerde yaşanan çöküş çocuk aşılamalarını da vurmuş durumda. Aşı tedarikindeki sorunlar nedeniyle pek çok ASM’ye aşılar eksik ve gecikmeli gönderiliyor. Bu ise çocukların aşı takvimlerinde sarkma ve aksamaları beraberinde getiriyor. Sorunu çözmek yerine Bakanlık aile hekimlerine “Aşıları idareli kullanın” diyor. Tüm bu çöküş hali 0-6 yaş grubundaki çocukların düzenli takibini aksatırken kamusal koruma sistemi için de ciddi bir gedik anlamına geliyor.