17 Eylül 2024 04:15

Othon Cinema'dan Avangardın Rüyası | 'Sinema ateşini daima canlı tutmalıyız'

Othon Cinema ilk gösterim programını Peter Tscherkassky ve Eve Heller ile yapıyor. Othon kurucu yöneticisi Enes Serenli ile yönetmenleri, bağımsız sinemayı ve Othon Cinema'yı konuştuk.

Othon Cinema kurucularından Enes Serenli (Fotoğraf: Kişisel arşiv), Othon Cinema'nın ilk gösterimi "Avangardın Rüyası"nın afişi

Paylaş

Şeyma AKCAN
İstanbul

Othon Cinema’nın ilk gösterim programı “Avangardın Rüyası” Avusturyalı Avangart Yönetmen Peter Tscherkassky ve Amerikalı Deneysel Film Yapımcısı Eve Heller’in katılımıyla 20-22 Eylül tarihleri arasında Pera Müzesi’nde gerçekleşecek.

İki yönetmenin tüm filmleri bu retrospektif kapsamında ilk kez Türkiye’de gösterilirken, seansların ardından yapılacak söyleşilerde Peter Tscherkassky ve Eve Heller İstanbul seyircisiyle ilk defa bir araya gelecek. 

Othon Cinema’nın kurucu yöneticisi Enes Serenli ile Tscherkassky ve Heller’ı, Türkiye’de bağımsız sinemanın yerini ve Othon Cinema’yı konuştuk.

‘SİNEMA YOLUYLA KURULAN BİR MUHABBET BAĞI’

Othon Cinema’nın ilk gösterim programı, iki usta avangart sinemacı olan Tscherkassky ve Heller ile yapılıyor. Neden bu iki ismi tercih ettiniz?

Esasen bu duruma Peter Tscherkassky ile yaptığımız röportaj vesile oldu. Zaten Othon’u kurduğumuz vakitten beri gösterim programları yapma/yapabilme düşüncemiz vardı ama kendi aramızda konuştuğumuz ve tam olarak yeri ve zamanı netleştirmeden dışarıyla paylaşmadığımız bir süreçti. Ardından Tscherkassy’e röportajımızdan hemen sonra, elimizde ne yönetmenleri İstanbul’a getirecek ve filmleri alabilecek maddi güç ne de bu filmleri gösterebileceğimiz bir mekan varken beraber bir gösterim yapabilme ihtimalini sorduk ve o da kabul etti ve belki de böylesine önemli bir ismin bize ve sinemaya dair fikirlerimize güvenmesi atılabilecek adımlara motivasyon oldu. Sonrasında hem kendisi hem de değerli hayat arkadaşı Eve Heller bizlere bu konuda fazlasıyla destek verdiler. Yani bu gösterim, bir tercihten öte, sinema yoluyla kurulan bir muhabbet bağının bize açmış olduğu bir kapı oldu. Tüm bu ilk gösterim sürecini düzenlemeye çalışırken aslında bundan önce, yani eylül ayı öncesi düzenlenebilecek başka gösterimler için imkanlarımız da oldu ama en başından beri Othon Cinema’nın ilk gösterimi bu olsun istedik.

‘VAR OLAN GÖRÜNTÜLERDEN YENİ İMAJLAR ÜRETİYORLAR’

Genel olarak sinema açısından, özel olarak deneysel/avangart sinema açısından bu iki ismin önemi nedir?

Sanatçının önemi konusu çok yüksek oranda kişisel bir noktaya temas eder. O sebeple bu soruya vereceğim cevap da muhtemelen öyle olacaktır. Yine de genel bağlamda fikir vermeye çalışayım. Aslında iki yönetmenin de nevi şahsına münhasırlığı sinemanın temel aracı olan kamerayı kullanmadan film yapıyor olmaları. İki yönetmen de filmlerinde -çok yüksek oranda- “buluntu” görüntü kullanıyor ve aslında var olan görüntülerden yeni imajlar üretiyorlar. Bu da bir bakıma iki yönetmenin de sinemanın özellikle montaj kısmında bariz bir zanaatkarlığı olduğunu ortaya koyuyor.  Peter Tscherkassky güncel sinemada “avangart” denildiğinde akla ilk gelen isimlerden biri. Bu başarı olarak sayılır mı bilmiyorum ama yaptığı sinema formuyla belki de en geniş kitlelere ulaşabilmiş nadir yönetmenlerden biri. Eve Heller ise Amerikan avangart sinemasının ikinci kuşağında yer alan ve deneysel sinemanın belki de en önemli çağını oluşturan bu akımın temsilcileriyle yakın teması olmuş bir sinemacı. İkisinin de ilk defa Türkiye’de olması ve şehrimizdeki en önemli müzelerden birinde izleyicileri ile buluşacak olmaları bizim için çok değerli. Çünkü öyle inanıyoruz bu gösterim ve sonrasındaki gösterimlerimiz ile aslında yaşadığımız bu şehrin farklı bir sinemaya ses olabilmesini ve tüm sinemacıların ve izleyicilerin buna ne kadar ihtiyaç duyduğunu hep beraber göreceğiz.

Peter Tscherkassky ile daha önce röportaj da yaptınız, şimdi Türkiye’ye filmleriyle birlikte gelmelerine vesile oluyorsunuz. Bu süreç nasıl gelişti? Yönetmenlerin kendilerinin buraya gelmelerindeki motivasyonu nedir?

Yönetmenlerin bir bakıma temelde film yapmaktaki motivasyonları budur. Film yapmak ve sonra izleyicisi ile o filmi buluşturabilmek. O yüzden en başından beri onlar da en az bizim kadar bu gösterimin gerçekleşmesini istediler. Hiç bilmedikleri bir ülkede izleyicileri ile buluşmak inanın onlar için de duygusal yoğunluğu çok yüksek olan ve fazlasıyla heyecan verici bir durum.

Süreç bahsettiğim gibi Tscherkassky ile röportaj yapmamız ve onun da bu gösterime olumlu bakmasıyla başladı. Daha sonrasında tabii ki işin maddi kısmını üstlenecek birilerinin olması lazımdı. Filmlerin alımı, yönetmenlerin uçak biletleri, burada konaklayacakları mekan… Tüm bunlar için projemizi hazırlayıp Avusturya Konsolosluğu Kültür Ofisine ilettik ve onlara da hem Othon’un bakış açısını hem de Türkiye’de bu alanda neler yapabileceğimizi anlattık. Onlar da en başından beri bize güvendiler ve gösterime dair tüm maddi sorumluluğu üstlendiler. Tüm süreci bize emanet ettiler ve maddi olanakları el verdikçe hiçbir isteğimize sırt çevirmediler.

Pera Müzesi ile görüştük ve tarih konusunda anlaştık, orada da sağ olsun müzenin Film Programcısı Gülçin Hanım en başından beri bize çok destek oldu ve hâlâ da oluyor. Bu destekleri ısrarla belirtmek istiyorum çünkü bu tarz bir program düzenliyorsanız, ülkenizde ve hatta dünyada bu sinema türüne olan ilgi izleyiciye ulaştırılabilecek diğer “içeriklere” oranla çok daha düşükse ve bu insanlar bizim bu filmleri izleyici ile buluşturmak konusundaki ısrarımıza destek oluyorsa konjonktürel olarak onlara teşekkür etmek gerekiyor.

Böylece mekan ve filmlerin alımını Pera Film iş birliği ve Avusturya Kültür Ofisi desteği ile sağlamış olduk. İş bunlarla bitmiyor tabii ki, tüm bu gösterime hazırlanmak, izleyici ile buluşturmak ve şehrinizde kısıtlı bir kitlesi olan bu sinema türüne ait bir gösterime insanları çağırabilmek, gösterimlerde insanlara filmlerden önce iyi bir sunum yapabilmek ve filmlerden sonra izleyicinin salondan çıktıktan sonra hâlâ zihninde dolaşacak fikirleri barındırabilen söyleşileri organize edebilmek Othon Cinema ekibinin işi. Tüm arkadaşlarım hem teknik hem de entelektüel anlamda ellerinden gelen her şeyi yaptılar ve yapıyorlar. Bir bakıma bu insanlar, bahsettiğimiz sinemaya hakim olan kısıtlı kitleye dahil izleyiciler ve Othon Cinema’nın nitelikli işler yapabiliyor olmasındaki en büyük pay onların.

FİLM İLE BAĞIN/DENEYİMİN AKTARIMI İÇİN BİR ÜRETİM ALANI

Othon Cinema başka neler yapıyor, gelecekte bizi neler bekliyor?

Othon kurulduğu ilk günden beri sinemaya dair çeşitli alanlarda üretimlerini sürdürüyor. Bu çatı altında temel olarak sinema yazıları yazılıyor. Film eleştirmenliğinden ziyade kişinin film ile olan bağını/deneyimini yazıya aktarmasına vesile olabilecek bir üretim alanı sunuluyor. Dilimizde olmayan nitelikli sinema metinleri Türkçeye kazandırılıyor. Dünyadan ve ülkemizden sinema üreticileriyle röportajlar yapılıyor, bağımsız film üreticilerinin filmleri çevrim içi olarak yayımlanıyor ve belki de izlenememiş ve geri planda kalmış bazı filmler izleyicisi ile buluşuyor. Son olarak da başlangıcı vesilesiyle bir araya geldiğimiz üzere gösterimler yapıyor.

Bundan sonra da aslında ümit ediyoruz ki tüm bu alanlardaki üretimler, üzerine koyarak, katkıda bulunabilecek insanların ve imkanların çoğaldığı bir zeminde devam edecek. Bu gösterim ile beraber şimdiye kadar netleşen 3 gösterimimiz daha var, onları da bu gösterim sonrası tarihleri yaklaştıkça açıklayacağız. Bunların dışında aslında Othon Cinema’nın düzenli gösterim yapabileceği bir düzen oluşturmaya çalışıyoruz. Her ay veya her hafta. Önümüzdeki günlerde bu konuda da çeşitli adımlar atacağız. Fakat uzun vadedeki hedef, en başından beri inandığımız üzere Othon Cinema’nın çatısı altında filmler yapılıyor olması. Kendi filmlerimizi dışarıdaki “pazardan” bağımsız kılabilmek ve kendi içerimizde bu konuda kolektif bir anlayışla filmler yapabilmek. Bu günleri yaşayacağımıza gönülden inanıyor ve bu konuda çabalıyoruz.

‘TİCARİ SANATIN KODLARIYLA İLGİLENMİYORUZ’

Othon Cinema nasıl bir dertle kuruldu, ortaya koymak istediği vizyon nedir?

Bizim yegane çabamız sinemaya dair üretim meselesine süreklilik kazandırabilmek. Othon kendi içinde filmler yapmak isteyen, kendi yönetmenlerini çıkartmayı amaç edinmiş bir oluşum. Fakat bir film yapmak, çekim, post prodüksiyon, bütçe, festival süreci derken şu anki koşullarda özellikle ülkemizde en az iki yıla yayılmak zorunda kalan bir süreç. Bu sebeple bir sinemacı da eldeki imkanlar dolayısıyla uzunca bir süre sadece bir filmi yapmak için mecburi zaman harcıyor. Bu yüzden bizim burada düzenli bir sinema üretimini diri tutabilmemiz ve bunu görünür hale getirebilmemiz şart. Çünkü sinema, ona gönül vermiş olandan bunu ister. Ateşi daima yanık tutmak zorundayız. En başından beri tüm adımlarımızı bu doğrultuda atmaya çalışıyoruz. Vizyonumuzu ise yaptığımız şeylerle ortaya koyabilme gayesindeyiz. Bunu sınıflandırmakla veya ticari sanatın kodlarıyla pek de ilgilenmiyoruz. Bilakis bu vizyonun veya sinemaya olan bakış açımızın sınıflandırılması ve bu sınıflandırma ile beraber kısıtlanmamıza karşı işler yapmaya çalışıyoruz. Elbette bizim de sinemaya baktığımız bir nokta var ve adımlarımızı da oradan yola çıkarak atıyoruz ama sinemaya ait nitelikle olan her şeyle ilgileniyor ve vizyonumuzu da bu doğrultuda şekillendiriyoruz.

‘NE OLURSA OLSUN BİR ŞEYLERİN YAPILABİLECEĞİNİ GÖSTERMEK İSTİYORUZ’

Ülkede bağımsız sinema yapmak, bu alanda bir şeyler üretmek özellikle gençler açısından zorlayıcı. Ülkenin genel politik atmosferini de göz önünde bulundurunca, siz nasıl bakıyorsunuz bu sorunlara? Ne yapmak lazım sizce?

Bağımsızlık fazlasıyla çelişkili bir kavram. Kişinin kendisine “bağımsız sinemacı” diyebilmesi ise daha da çelişkili. Bu sebeple bağımsız sinema yapıyoruz gibi bir iddia ortaya koymaktan çekiniyor olmak daha doğru olabilir. Bir şeyler üretmek zor gözükebiliyor, her dönem ve politik atmosfer de bu zorluğu şekillendiriyor. Fakat bir yandan da sanat bu zaman ve mekanı ferahlatmak için kendi yolunu bulmak zorunda. Biz tüm bu sorunların bilinciyle hareket etmeden bu zaman ve mekanı ne ferahlatabilir ne de felaha ulaştırabiliriz. Bizim açımızdan konu ile alakalı çözüm zikretmektense daima bir şeyler yapmayı ve harekete geçmeyi temel hedef olarak almak daha önemli. O sebeple tüm bunları yapıyor, ülkenin politik atmosferi veya dünyanın hali ne olursa olsun bir şeylerin yapılabilirliğini göstermeye, anlatmaya çalışıyoruz. Bir kişiye bile etkimiz oluyorsa, o kişiye “Ben de sinemaya/sanata dair bir şeyler yapabilirim” inancını aşılayabiliyorsak ne mutlu bize.

 

ÖNCEKİ HABER

Almanya'da bir evde çıkan yangında iki Türkiye vatandaşı hayatını kaybetti

SONRAKİ HABER

Brüksel'de binlerce işçi Audi çalışanlarıyla dayanışma eylemi düzenledi

Sefer Selvi Karikatürleri
Evrensel Gazetesi Birinci Sayfa