17 Eylül 2024 11:40

Muzaffer Hiçdurmaz: Doğrularınızdan vazgeçmeyin, haklarınız için örgütlenin

Türk sinemasının Emektar Yönetmeni Muzaffer Hiçdurmaz, Orhan Kemal Emek Ödülü’ne layık görüldü. Hiçdurmaz’la sinemadaki emek mücadelesini konuştuk.

Çark filminden bir sahne (arkada), Muzaffer Hiçdurmaz (önde)

Paylaş

Volkan PEKAL
Adana

Türk sinemasının Emektar Yönetmeni Muzaffer Hiçdurmaz; sinemada büyük emekleri bulunan Oyuncu Güler Ökten ve Oyuncu, Tiyatro Yönetmeni ve Seslendirme Sanatçısı Mazlum Kiper’le 31. Uluslararası Adana Altın Koza Film Festivali’nin Orhan Kemal Emek Ödülü’ne layık görüldü.

Orhan Kemal anısına verilen Emek Ödülü, emekçi kişiliğiyle tam anlamıyla örtüşen Muzaffer Hiçdurmaz için oldukça anlamlı. Sinemada tam 66 yıl boyunca senarist, görüntü yönetmeni yardımcısı, kameraman, oyuncu yönetmeni ve prodüksiyon amiri gibi birçok farklı alanda görev aldı. Çocuk yaşta başladığı bu yolculukta hem kamera önünde hem de arkasında büyük emek harcamış bir isim olan Hiçdurmaz, 1987’de yönettiği ve işçilerin greve gitmesine neden olan Çark filmiyle işçi sınıfı mücadelesine önemli bir katkı sağlamıştır. Hiçdurmaz’la sinemadaki emek mücadelesini ve bu mücadelenin genç sinemacılar açısından ne anlattığını konuştuk.

Hiçdurmaz, sinemada emeği öne çıkaran Orhan Kemal Emek Ödülü'nü almanın kendisi için önemli olduğunu belirtti. Emeğin sinemadaki temsilinin önemine dikkat çeken Hiçdurmaz, bu konudaki düşüncelerini şu sözlerle dile getirdi:

“Ben işçi ve köylü çocuğuyum. Annem köylüydü, babam marangozdu. Orhan Kemal, işçi sınıfı ve emek temalı eserler veren bir yazardı. Emek üzerine yapılan filmler, Türk sinemasında ne yazık ki çok azdır. İlk akla gelenlerden biri Karanlıkta Uyananlar ve Yavuz Özkan’ın Demiryolu ile Maden filmleri olabilir. Ancak Yılmaz Güney’in Yol filmi, emeği, bir yöreyi ve o yöredeki emekçi insanları tüm boyutlarıyla ele almıştır. Bekir Yıldız’ın temel fikirlerinden yola çıkarak yazdığı ve Haşmet Zeybek’in de senaryoya katkıda bulunduğu, yönetmenliğini yaptığım Çark filmi ise doğrudan işçilerin hakkını savunan sahnelerle işçi sınıfını ve dönemin çalışma koşullarını anlatır. Filmde özellikle tersane işçilerinin grevi ve 12 Eylül yasalarının sendikalar üzerindeki etkileri ele alınıyor.”

Çark’ın final sahnelerinde, bir çocuk işçinin makineye elini kaptırmasıyla işçiler arasında başlayan isyanın, devletin güvenlik güçleri tarafından bastırılmasını anlatan sahneler, Hiçdurmaz’a göre işçilerin üzerindeki baskının net bir özetidir: “Devlet halkı değil, iktidarları koruyor,” diyen Hiçdurmaz, bu tür yasaların bugün bile devam ettiğini vurguladı.

KAMERA ARKASINDAKİ EMEKÇİLER VE SENDİKALAŞMA MÜCADELESİ

Hiçdurmaz, sinema dünyasında kamera arkasındaki emekçilerin haklarının savunulması için verdiği mücadeleden de bahsetti. En yakın dostu Şerif Gören ile birlikte ’70’lerde Sinema İşçileri Sendikasını kurdukları süreci anlatan Hiçdurmaz, sinema sektöründe sigorta haklarının sağlanması için yıllarca uğraştıklarını şu şekilde ifade etti:

“O dönemlerde sinema emekçilerinin çoğunun sigortası yoktu, çalışma saatleri ise çok uzundu. Ömer Lütfi Akad Hoca’mızın desteğiyle bu hakların peşine düştük. Vedat Türkali de bizi destekleyenlerdendi. Ses teknisyenlerinden ışıkçılara kadar tüm kamera arkasındaki işçiler bu sendikal mücadelede yer aldı. Borçlanma Yasası’nın çıkarılmasını sağladık. Birçok sinema emekçisi bu mücadele sonucu emekli oldu, ancak ben ve Şerif Gören, bu yasadan faydalanmadık; çünkü başkalarının bize ‘Kendinizi de korudunuz’ demesini istemedik. Biz sadece kendi emeğimiz için değil, tüm sinema emekçilerinin hakları için savaştık.”

GENÇ SİNEMACILARA TAVSİYELER

Müjdat Gezen Sanat Merkezinde 30 yıl boyunca yetiştirdiği binlerce öğrenciye emeğe saygı göstermelerini, emeğin yanında durmalarını ve örgütlü hareket etmelerini tavsiye ettiğini belirten Hiçdurmaz, emperyalist güçlerin iktidarları desteklediği ve iktidarların emekçilerin haklarını vermemek için her türlü baskıyı uyguladığı Türkiye gibi ülkelerde mücadele etmekten başka çare olmadığını dile getirdi. Genç sinemacılara ise şu tavsiyelerde bulundu:

“Kendi doğrularınızdan asla vazgeçmeyin, örgütlenerek haklarınızı aramaktan yılmayın. Örgütlü olmak önemli. Bir elin nesi var, iki elin sesi var. Tek başına mücadele olmaz, birlikte hareket etmeliyiz.”

ÖNCEKİ HABER

Şimşek ekonomiye ilişkin konuştu: Sabrı yine yurttaştan istedi

SONRAKİ HABER

ABD, Tayvan'a askeri ekipman satışına hazırlanıyor

Sefer Selvi Karikatürleri
Evrensel Gazetesi Birinci Sayfa