18 Eylül 2024 05:11

Dr. Ahmet Murat Aytaç: Çözümü sandığa indirgemek baskıcı siyaseti meşrulaştırır

“Erken seçim çağrıları etkili bir siyasal araç olsa da, bu talebin hayata geçmesi Türkiye'nin mevcut siyasal sistemi dikkate alındığında hiç gerçekçi gözükmüyor.”

Fotoğraf, Ahmet Murat Aytaç'ın kişisel arşivinden alınmıştır.

Paylaş

Şerif KARATAŞ
İstanbul

Yerel seçimlerden birinci parti olarak çıkan CHP, önce “normallaşme” süreciyle iktidarla müzakereye başlarken, ekonomik darboğazın kendisini daha da göstermesiyle köprüler atıldı. Muhalefet çözüm olarak her fırsatta erken seçim çağrılarında bulunurken, iktidar henüz çok erken olduğu konusunda ısrarcı. Erken seçim çağrılarını ve muhalefetin izlediği stratejiyi gazetemize değerlendiren Siyaset Bilimci Dr. Ahmet Murat Aytaç, “Sandık önemli ve etkili bir araçtır, ancak tek çözüm yolu olarak işaret edildiğinde, demokrasinin işleyişini daraltan, dahası otoriter ve baskıcı bir siyasetin meşrulaştırılmasına dönüşecektir” diyor.

Yerel seçimlerden sonra iktidar ve ana muhalefet arasında “normalleşme” tartışmalarını geride bırakan ne oldu?

Normalleşme tartışmaları, her şeyden önce normalleşmenin anlamı ve sınırlarının ne olacağı konusundaki  anlaşmazlıktan ötürü başka bir uzlaşmazlığın kaynağı oldu. Demokratik bir toplumda olağan veya normal kabul edilemeyecek uygulamaların sonuçlarıyla beraber giderilmesi muhalefetin gündemi olarak öne çıkarken, iktidar normalleşmeyi üslup sorunları ekseninde çerçeveleyip sınırlandırma yolunu izledi. Yargının siyasallaşması, kayyum atamaları, basın özgürlüğü veya sosyal medya engelleri gibi meselelerde muhalefet kanadının talepleri iktidar cenahında hiçbir karşılık bulamadı. Özellikle AYM’nin Can Atalay kararının uygulanmaması, hatta bu meselenin hem yargı içerisine hem de yargı ile yasama arasındaki çatışmayı arttırken, iktidarın üslup konusundaki normalleşme vaadinin de boşa çıkmasına yol açtı. Mecliste bu konuda yaşanan kavgalar normalleşmenin söyleminin içinin ne kadar boş olduğunu herkese gösterdi.

Peki CHP’nin bu süreçteki hedefi neydi?

CHP,  AKP’nin seçmen tabanındaki hoşnutsuzlukların yerel seçimlerde yüzeye vurmasının yarattığı etkiyle, agresif bir muhalefet yapmak yerine muhafazakar seçmeni kazanmakta daha etkili olacağına inandığı uzlaşı söylemini öne çıkardı. Ancak partide yaşanan liderlik değişiminden sonra yaşanan iç çekişmeler normalleşme söyleminin müzakere ve mücadele ikilemi çerçevesinde örgüt içi rekabet ve çatışmanın bir ögesi haline gelmesine yol açtı. Parti içindeki liderlik ve strateji tartışmaları, belediye başkanları arasındaki cumhurbaşkanlığı adaylığı yarışı tarafından daha da derinleştirildi. Partinin genç ve dinamik isimleri, daha radikal bir muhalefet çizgisi izlenmesi gerektiğini savunurken, geleneksel kanat ise parti içindeki reform ihtiyacına odaklandı. Sonuç olarak, muhalefet açısından normalleşme siyaseti, kazançlı ve gerçekçi bir strateji olmaktan çıktı.

"ERKEN SEÇİM ÇAĞRILARI GERÇEKÇİ DEĞİL"

CHP Genel Başkanı Özgür Özel erken seçim çağrısını yineliyor. Daha önce de erken seçim çağrısı muhalefetin başvurduğu bir yoldu ama etkili olmadı... Neden bu yola başvuruluyor veya gereği yapılıyor mu?

CHP yerel seçim sonrasında bir yandan normalleşme söylemini geliştirirken, diğer yandan iktidar politikalarından kaynaklanan ekonomik ve toplumsal krizleri siyasallaştıran bir muhalefet yapma eğilimine girdi. Enflasyon, geçim sıkıntısı ve hayat pahalılığı, insan hakları ve demokratikleşme  gibi konular üzerinden iktidarı eleştirerek, toplumsal muhalefeti büyütmeye odaklandı. Düzenlenen mitinglerde, yapılan açıklamalarda veya girilen siyasi tartışmalarda “erken seçim” bazen bir simge bazen bir hedef olarak, kimi zaman kısık kimi zaman gür bir sesle hep dillendirildi. Erken seçim, her şeyden önce, muhalefetin iktidarın meşruiyetini tartışmaya açmasını, onun yönetim kapasitesini sorgulamasını mümkün kılan bir simge işlevi olma işlevi görüyor.

Özgür Özel erken seçim çağrılarında, hükümetin ekonomik ve toplumsal bunalımı daha da derinleşmeden değişmesi gerektiği düşüncesinden hareket ediyor. Muhalefet, bu süreçte iktidarın halk desteğini kaybettiğini ve toplumda bir değişim talebi oluştuğunu savunuyor. Bu da erken seçim taleplerinin bir başka amacının ortaya siyasal bir hedef  koyarak hükümete olan karşıtlığı geliştirmek, muhalefet tabanını diri tutmak için gündemi kontrol altına almak olduğunu gösteriyor. Ancak erken seçim çağrıları etkili bir siyasal araç olsa da, bu talebin hayata geçmesi Türkiye'nin mevcut siyasal sistemi dikkate alındığında hiç gerçekçi gözükmüyor.

Neden?

Cumhurbaşkanlığı Hükümet Sistemi, iktidarın meclise bağlılığını zayıflatarak yürütmenin sistem içindeki ağırlığını ziyadesiyle arttırdı. İktidar, seçimlerin zamanında yapılmasından yana ve elindeki güçler seçim tarihini belirleme konusunda neredeyse mutlak bir kontrole sahip. Dolayısıyla, muhalefetin çağrılarına rağmen hükümetin erken seçim kararı almasını beklemek, siyasi gerçeklerle pek uyumlu değil.  

Halkın karşılaştığı sorunlar artarken, CHP sıkça sorunların çözümü için sandığı işaret ediyor. Sorunların tek çözümü sandığa mı indirgeniyor?

Çözüm olarak tekrar tekrar erken seçimin işaret edilmesine rağmen bu talebin hayata geçmemesi, muhalefeti bu talebi sürekli daha yüksek sesle yinelemeye itiyor. Bu durum ilk başta muhalefetin kararlı duruşunun bir işareti olarak okunsa da, buna sıkça başvurulmasına rağmen hiçbir sonuç alınamaması son tahlilde muhalefetin etkisiz olduğu yönünde bir algının ortaya çıkmasına yol açabiliyor. Yani halk nezdinde içi boş, görüntüyü kurtarmaya yarayan bir talep muamelesi görmeye başlıyor. Bu durum bizi şu soruyu sormaya yöneltiyor: Seçim yapılıncaya kadar geçen sürede halkın acil ve öncelikli sorunları ne olacak? Bu yüzden seçimlerin ötesinde hızlı ve somut müdahaleler gerekiyor.

Nasıl müdahaleler gerekiyor?

Muhalefetin önündeki en gerçek mesele kısa vadede etki yaratacak çözümler üretmektir. Muhalefet partisi, halkı seçimlere odaklarken, bu süreçte yaşanan sıkıntılara ilişkin kısa vadeli politika önerileri geliştirme sorumluluğunu da taşır. Halkın günlük yaşamını iyileştirecek adımlar, seçim sürecinden bağımsız olarak da atılabilir. Özellikle belediyelerin önemli bir kısmı muhalefetin kontrolündeyken bu tip adımlar atılmasını istemek  çok gerçekçi bir beklenti. Sadece sandığa indirgenmiş bir çözüm, halkın siyasete katılımının sadece seçimlerle sınırlı olduğu yanılsamasını pekiştirir. Halkın bu tür süreçlere katılımı sağlanmadan, sorunlara sadece seçimle çözüm aramak, demokrasiyi dar bir çerçevede değerlendirmek olur. Sandık önemli ve etkili bir araçtır, ancak tek çözüm yolu olarak işaret edildiğinde, demokrasinin işleyişini daraltan, dahası otoriter ve baskıcı bir siyasetin meşrulaştırılmasına dönüşecektir.

ÖNCEKİ HABER

Gökhan Günaydın'dan HÜDA PAR'lı Yapıcıoğlu için savcılara soruşturma çağrısı

SONRAKİ HABER

Zerin Kılınç’ın ölümünden beraat eden Sazak, uyuşturucu ticaretinden yargılanıyor

Sefer Selvi Karikatürleri
Evrensel Gazetesi Birinci Sayfa