18 Eylül 2024 12:41

Geçtiğimiz seneden üniversitelilerin çıkarması gereken sonuçlar

Gittikçe sıklaşan saldırılar ve bunlardan doğan mücadele patlamaları, geçen seneden aldığımız dersler sonucu bu patlamaları kalıcı birliklere dönüştürmemiz gerektiğini kanıtlıyor

Fotoğraf: Evrensel

Paylaş

Deniz Gökmen

İzmir

 

Geçtiğimiz sene üniversite mücadelesi açısından hareketli bir yıl oldu. KYK yurtları açısından da durum pek farklı değildi, Zeren Ertaş cinayetinden sonra gerçekleşen tepki eylemleri geçtiğimiz senenin başlıca mücadele deneyimlerinden oldu.

ÜNİVERSİTELİLERİN DURUMU

Her geçen gün iktidar eliyle değişen politik-ekonomik durum, üniversite gençliğinin barınma-beslenme-eğitim-gelecek gibi konularda girdiği çukuru gittikçe derinleştirmeye devam ediyor. Bugün yeni kazanından tutalım da son sınıfına kadar, barınma ve beslenme en büyük problem olarak karşımıza çıkıyor. KYK yurtlarının yetersizliğinden, fahiş kira fiyatlarına, temel besin ihtiyaçlarının fahiş fiyatlara ulaşması öğrencilerin eğitim hayatını sürdürebilmesindeki temel kaygılar olarak karşımızda duruyor.

Tüm bu politik-ekonomik durumun yanı sıra, üniversitelerin kendi yurtları ve yemekhanesine her sene en az bir kere olmak üzere yapılan zamlar ve geldiği son nokta öğrencilerin eğitim hayatını kolaylaştırmasının ötesinde, üniversitelerin nasıl “şirket” gibi yönetildiğini gösteren bir durum. “Üniversite A.Ş” hayallerini, adım adım uygulayan iktidar ve onların üniversitedeki temsilcileri atanmışlar, öğrencilerin eğitim hakkının, alınıp satılabilir bir hizmete dönüşmesinin önünü açmaya, öğrencilerde de müşteriymiş gibi bir algı oluşturmaya dört koldan devam ediyor.

ÜNİVERSİTELİLER DAYATILANA NASIL TEPKİ VERDİ?

Bütün anlattıklarımız şüphesiz ki farklı üniversitelerde değişiklik gösteriyor. Yöntem olarak ya da uygulandığı alanlar olarak. Tam da burada karşımıza öğrenci hareketinin durumu ve gücü karşımıza çıkıyor. Bugün ODTÜ, Boğaziçi gibi üniversitelerdeki öğrenci örgütleri ve onların mücadelede tuttuğu yer, iktidarın ve rektörlüklerin hamleleri açısından değişiklik göstermesine sebep olan esas şey. Bu tabii ki de demek değil ki, mücadelenin diğer üniversitelere oranla gelişkin olduğu yerlerde rektörlük daha küçük adımlar atıyor. Tam tersine daha yoğun saldırıyı oralara yapıyorlar. İrili ufaklı herhangi bir öğrenci hareketinin, demokratik üniversitenin “kırıntısının” varlığı sermayeyi ve onların iktidarını ürkütüyor.

Sene içerisinde gerçekleşen, öne çıkan bazı mücadele deneyimlerine bir göz atalım. En başında bahsettiğimiz Zeren Ertaş eylemleri. Neredeyse tüm yurtlarda bulunan asansör sorunu, her gün yüzleştiğimiz, önemsenmediğinin farkında olduğumuz bir sorun olarak duruyordu. Zeren Ertaş cinayetinden sonra, olayın yakıcılığı ve bir sıra arkadaşımızın daha “masraf”, “tasarruf” gibi sebeplerden yaşamını yitirmiş olması en önemlisi de başta söylediğimiz gibi yurtta kalan her birimizin her an yaşayabileceği bir vahşet olması kitlesel tepki eylemlerinin doğmasına sebep oldu. Tepki gösterilerinin yurdun dört bir yanındaki KYK yurtlarında yapılmasının önemli sebeplerinden biri de çeşitli yurtlardaki eylemliliklerden aldığımız güç ve sabır taşının çatlamış olmasıydı. Bunlar bir yana aynı eylemlilik sürecinin kendisi yurtlarda olan/olmayan temsilcilikler ya da birliklere dayanmıyor oluşu, istikrarlı ve planlı bir mücadele hattını tam olarak ortaya çıkaramadı. Aynı zamanda kalıcı birlikleri kurmanın zeminini de ortaya çıkaran bu eylemlerin bu dönem açımızdan önümüze koyacağı belki de en önemli ders, kalıcı birliklerin, öğrencilerin öz örgütlerinin varlığı ve işleyişi. Bazı yurtlar açısından özelleşen talepler ve eylemlilikler somut bir kazanım ortaya çıkarması açısından birlikler hedeflenerek sürdürüldü. Cevizlibağ KYK yurdunda kurulan temsilcilik ve devamında bu temsilcilikler eliyle çeşitli taleplerin kazanıldığı süreçler oldu. Kurulacak ve var olan öğrenci birlikleri, taleplerimizi dile getirmenin de kazanımla çıkmamızın da temelini oluşturuyor denebilir.

Sene başında DEÜ ve Ege Üniversitesinde yapılan yemekhane zamları görece kısıtlı öğrenci kesimleri tarafından protesto edildi. Ege üniversitesi açısından daha geniş bir öğrenci kesiminin tepki gösterdiği bir gerçeklik olsa da orada da öğrencilerin öz örgütlerinden doğmayan, topluluklara sırtını yaslayamayan bir eylemlilik kısmı bir kazanımla sonuçlandı ve rektörlük yemek fiyatlarında kısmî de olsa indirime gitti.

Hacettepe Üniversitesi rektörlüğü tarafından bir organizasyon şirketine kiralanan amfi tiyatro, öğrencilerin talepleri doğrultusunda sürdürdüğü mücadele ile kazanımla sonuçlandı. Topluluklardan sınıflara kadar uzanan birliktelikler ve ısrar sonucunda kazanılan bir talep daha… Devamında rektörlüğün yemekhane zammının geri çekilmesi talebiyle sürdürülen mücadele ise gereken birliktelik ve istikrar sağlanmadığı için kazanımla sonuçlanmadı. Benzer şekilde Boğaziçi Üniversitesi senatosunun aldığı İİBF’yi bölme kararı öğrencilerin Boğaziçi Direnişi’nin ilk günlerini aratmayan kitlesel eylemlerle geri çekilse de FEF’in bölünme kararı istikrarlı bir şekilde bir araya gelinememesi sebebiyle senatodan geçti. Ancak bu eylemlilik süreçlerinin yeni mücadeleler için bıraktığı önemli deneyimler ise görünmez olsa da önemli kazanımlar.

İstanbul Üniversitesi tarafından alınan kamuoyunda gündem olan “duvarsız üniversite” kararı, kendini trajikomik olan amfi fotoğraflarıyla göstermişti. Öğrencilerin bile rahatlıkla giremediği üniversitelere, “halk ve bilimi buluşturmak” gibi bir kılıfla, öğrenci hareketinin dinamiklerini hedef alacak bir uygulamayı öne sürdüler. Bunun karşısında ise İÜ öğrencileri topluluklarından, temsilciliklerine kadar uzanan öğrenci örgütlerinin esas örgütleyicisi olduğu bir eylem süreci sonucunda kararı geri çektirmeyi başardı. Öğrencilerin öz örgütlerine dayanan eylemlilikler, öğrenci kesimlerini kapsaması ve istikrarı taleplerinin karşılanmasında büyük bir rol oynadı.

ODTÜ'de rektörlüğün şenlik kararının karşısında öğrenciler, topluluklar ve temsilciliklerden kalkan alternatif bir şenlik örgütledi. Konser sahnesini de aynı biçimde hareket ederek üniversiteye sokan öğrenciler oldu. Mezuniyeti ise devrimde yapmaya zorlayan yine öğrencilerin birlikteliği ve o birlikteliklerin zeminiydi.

Bugün ise ülkenin içine sürüklendiği ekonomik ve siyasal durum bu patlamaların, mücadelelerin sıklaşacağını gösteriyor. Tam da bu dönemde öğrencilerin bir araya gelecekleri topluluklara, temsilciliklere daha çok ihtiyacımız var. Haklarımıza dönük saldırıları püskürtebilmek, müşteri pozisyonuna itildiğimiz bu durumdan çıkabilmek, yapılan zamları geri çektirmek, demokratik bir üniversiteyi kurabilmek esas bileşeni olan biz öğrencilerin söz hakkına sahip olabilmesi için öğrenci birliklerine (en önemlisi ÖTK’lara) ve o birliklerle birlikte mücadeleye ihtiyacımız var.

ÖNCEKİ HABER

Soma'da Fernas işçileri gözaltına alındı

SONRAKİ HABER

Sorunlarımı onları yaratanlar mı çözer?

Sefer Selvi Karikatürleri
Evrensel Gazetesi Birinci Sayfa