Türkiye gençliği ve limanındaki savaş gemisi
Limana gelen soykırım garantörü USS Wasp’a olan tepkilerin, NATO’ya ve antiemperyalist bir tepkiye dönüşmesi hurafelere cevap vererek mümkün olacaktır.
Fotoğraf: Emirhan Durmaz/Evrensel
Alp Eren ELVEREN
Dokuz Eylül Üniversitesi
Filistin’in işgalinin yıl dönümüne yaklaşırken son günlerde gündemde olan Amerikan savaş gemisi USS WASP’ın İzmir Limanı’na demirlenmesinin, İzmir gençliğinin tartışmalarına nasıl yansıdığına bir bakalım.
Limana demirlenmesinin ardından oldukça tepki gören savaş gemisi, gençlik kitleleri arasında tartışmalarda da kendine yer etmiş durumda. Bir NATO askeri personelinin kafasına çuval geçirmesinin ardından gemi hakkındaki tartışmalarda kendine yer eden TGB, Vatan Partisi’nin kendi politikaları ile çelişen, gençlik içerisinde antiemperyalist mücadele çizgisini muğlaklaştıran bir tartışma havası yarattı. Protestonun kendisi bile soru işaretleri ile doluyken bunu duyan ve gören gençlik kesimi tartışmalarını değişken mevzilerde sürdürmeye devam etti.
USS WASP İzmir gençliğinin gündemine yapılan protesto ve eylemler ile yer etse de, bu protesto ve eylemlere bağımsız gençlik kesimlerinden katılım ise oldukça düşük düzeyde seyretmekteydi. Bağımsız kitleler arasında NATO tarafından İsrail’in Akdeniz’deki koruması olarak görevlendirilmesi veya Filistin işgalinin vicdani boyutta ele alınmasından dolaylı tepki ve tartışmaların daha çok hümanist boyutta ilerlemekte olduğundan bahsedebiliriz.
Protesto ve eylemlerde pek çok kez atılan “NATO’dan çıkılsın” ve “NATO üsleri kapatılsın” gibi sloganlar da aynı zamanda gençlik içerisinde dönmekte olan tartışmalarda kendine yer buluyor. Taleplerin gerekliliğine nazaran daha çok “Türkiye’nin NATO’dan çıkmasının Türkiye’nin askeri alandaki gücünün zayıflayacağı” veya “NATO’nun askeri gücüne Türkiye’nin ihtiyacının olması” gibi sonuca ulaşamayan tartışmalar bugüne nazaran geçtiğimiz günlerde gençlik içerisinde gündemini korumaktayken, “dört bir yanı savaşlar ile kaynayan kazana dönen Türkiye’nin Amerika veya NATO tarafından korunmaya ihtiyacı olmasının gerektiği” tartışmaları hâlâ daha gündemde kendine yer bulmakta.
Geçmişe baktığımızda gençlik mücadelesinin daha gelişkin, mücadele deneyiminin daha yaygın olduğu ‘68 Kuşağı’nın 6. Filo’yu denize dökmesinin üzerinden 56 yıl geçti. Bu 56 yılın ardından gençlik hareketinin o döneme kıyasla daha düşük seyrediyor olması bizlere antiemperyalist mücadelenin ne demek olduğunu ve antiemperyalist mücadelenin nasıl olacağı sorularını tartıştırmakla ve gençliği gerçek bir antiemperyalist bir mücadeleye çekmekle yükümlü kılmakta. Aynı o gün gibi bugün de karşı karşıya kaldığımız; yandaşlara ve uluslararası tekellere fabrikaların, limanların, arazilerin peşkeş çekilmesi ve ondan doğan ekonomik sorunlara karşı, bizleri gerçek bir antiemperyalist mücadelenin sadece “vatan savunması” değil aynı zamanda günlük hayatımızda karşılaştığımız sorunların da çözümüne ulaştıracak bir mücadele olarak gerekliliğini koruduğunu göstermekte.