Sanat tarihini itmek: Batı müziği ve cazın tarihi
Sanat akımlarının birbirinin yerine geçişi, toplumsal hayatın yeniden şekillenmesinin bir parçası, hem sebep hem de sonucu, dış ve iç etkenlerin birleşiminden ortaya çıkar.
Murat ERGİN
Bilkent Üniversitesi
Batı müzik tarihi, Avrupa ve Anglo-Sakson dünyada, oldukça lineer ilerleyen bir tarihsellikle okunabilir. Özellikle “klasik” olarak adlandırdığımız müzik türlerinin neredeyse bin yıllık akışı içerisinde yeni baskın akımlar öncekileri eskitmiş, yerine geçmiştir. Klasik müzik dediğimiz ancak kendi içerisinde özelleşen Orta Çağ, Rönesans, Barok, bu defa akademik anlamıyla Klasik ve Romantik akımların öne çıktığı dönemselliklere sahiptir. Bunlara örnek olarak Barok denince akla gelen Bach ve ardılı hepimizin bildiği Klasik besteciler; Mozart, Beethoven arasında kulağımıza belki açıkça gelmese de büyük farkları vardır. Bu farkları tanımlarken değerli olarak bu sanatçıların müzik ve sanat üretimi ile kurduğu ilişkilerin yaşadığı dönemlerin politik koşullarından bölgesel olarak tercih edilen orkestra bileşenlerine kadar belirler. Tarihselliğini incelerken yaptığımız ayrımların maddi koşullardan doğan nedensellikler olduğu önemlidir. Bunun yanında sanatlarını icra ettikleri metodolojiler, beste yapılarından armonik konvansiyonları özelleşmiş, performatif müzik elementleri kulağımıza belki en bariz şekilde değişmiş yönleridir. Sanat icrasını incelerken tarihsel yorumlar yapmak için en önemlisi kimlerin katılabildiği ve ne için icra edildiğini saptamaktır. Böylelikle yalnızca klasik müzik tarihi içerisinde aristokrasinin devrilişi ve burjuvazinin yükselişini gözlemleyebilir, sanat üretiminin ekonomi politiğini karakterize edebiliriz. Sanat akımlarının birbirinin yerine geçişi yalnızca ufak akademik nüanslarla değil, toplumsal hayatın yeniden şekillenmesinin bir parçası, hem sebep hem de sonucu, dış ve iç etkenlerin birleşiminden ortaya çıkışı gözlerimizin önündedir.
SANATIN TOPLUMLA DİYALEKTİK İLİŞKİSİ
Modern dönem müzik akımları açısından takibi daha kopuk ilerler. Geleneksel müzik anlayışı kendini artık sahip olmadığı tabanından ayırıp yeniden icat etme umutlarıyla akademiye çekilmiş, kayıt teknolojilerinin yaygınlaşması geçmişin devlerinin bütün topluma mâl edilmesini başarmaya başlamıştır. Endüstriyel dönemin karşılanışıyla birlikte topyekün değişen toplum yapılarının sanat arzuları da farklılaşmıştır artık. Kapitalizmin kaçınılmaz olarak emperyalizme evrilişi, dünyanın her yanında endüstrileşmenin yankısını getirmiş, yepyeni sınıf çelişkileri tanımlamıştır. Sanatın toplumla diyalektik ilişkisi sonucu yeni bir müzik anlayışı yaratılması için kusursuz koşulları yaratmıştır. Emperyalizmin özellikle İtalyan, Fransız ve Anglo-Sakson dünyada en karakteristik yansıması olan Afrika açılımlarında köleciliğin sonuçları olarak ortaya caz müziğin çıktığını görürüz.[1] Tamamen mülksüzleştirilen siyahlar, ufak gruplar hâlinde kültürel ve dini miraslarına sahip çıkmayı başarmıştır. Louisiana’da, zamanında Fransız eyaleti, kendine özgü ritmik paternleri sergileyen siyahların voodoo ritüel dansları engellenmeye çalışılırken New Orleans’da 1880’lere kadar desteklenmiştir. Köleciliğin aşılmasına dek cazın kalbi olarak gelişen ragtime ve blues müziklerinin kölelerin pamuk tarlalarındaki soru-cevap formlarındaki işçi şarkılarından geldiği söylenir. Blues ve ragtime, sistematik ezilmenin karşısında siyahların bir arada kalmadaki ısrarı, mücadelesinin sonucu gelişmiş, bambaşka eyaletlerde bambaşka kolonilere karşı özgün bir kültürel üretim faaliyetindeki ısrarlarının somut halidir. Böylece batı müziğinin tarihinde yeni bir sayfayı köleciliğin karşısında mücadeleden doğan toplumlar geliştirmiştir.
MÜZİK GELENEKLERİNİ ALTÜST EDEN TÜR: CAZ
Lenin’e ait olduğu söylenen “Tarih bazen itilmeye ihtiyaç duyar” şeklindeki meşhur ifade batı müzik tarihinin gelişiminin seyrinde bu noktadan sonra önem kazanır. Blues, köylerden şehirlerin kalplerinde hakimiyetini sağlamış, ezilenlerin mücadelesinin şarkıları olmuştur. Güncel müzik anlayışımızın temelini oluşturur ancak siyah geleneği tarihi itmeye çok daha bilinçli bir şekilde devam etmiştir. New Orleans gettolarında bir araya gelip kendilerince baştan bir armoni sistemi olan, ritmik algısını batı müziğinden uzaklaştırıp Afrika’nın kökenlerine geri dönen, doğaçlama üzerinde bluesun sınırlarını aşmak için bir tür çıkarırlar ortaya: Caz. 1920’lerde bütün somutluğuyla kendini ortaya çıkarması, batı müzik alışkanlıklarını altüst eden yaklaşımıyla siyahların en büyük kültürel silahlarından biri hâline gelmiştir. Kölelik sistemini yıkışıyla birebir olarak siyahların toplumsal mücadelesinin ilerici kuvvetini sanat tarihinde gözlemlemek, özellikle büyük birliktelikleri amaçlayan küçük gruplar hâlinde müziğin sanatsal olarak en ileri formunun ustaları olarak kuşanmışlardır yeteneklerini. Her adımda kriminalize edilen sanat faaliyetlerini hem batı müziğinin geçmişinden ilhamlarla, zamanının beyaz operalarının caz standartları olarak yeniden yorumlanmasıyla hem de kendi özel türlerinde uzmanlaşarak ilerlenen bir müzik türü olmuştur. Duke Ellington, erken dönem caz müzisyenleri arasındaki en büyük devlerden biri, Jim Crow yasalarının hüküm sürdüğü sokaklarında kulüpleri Harlem Rönesansı’nın yaşanacağı koşullara getirecek büyük gruplarıyla donatmış, dünyanın her yanında öznel mücadelelerinin sanatını duyurmuştur. Caravan, dünyanın diğer ucunda Sovyetler Birliği’nin en popüler parçalarından biri haline gelmiştir.
İkinci bir dev olarak Miles Davis, Quintet’i ile ikinci caz jenerasyonunun en büyük temsilcisidir. Quintet’in ürettiği eserler modal caz, bebop ve çeşitli yeni caz türlerini oluşturmuş, daha da önemlisi batı müziğinin dayattığı armoni ve müzik sistemlerini tekrar icat etmiştir. Binlerce yıllık klasik müzik teknikleri ve armonik yapıları ezilenlerin mücadelesiyle paralel gelişen sanat akımı tarafından yeniden yazılmıştır. Davis, tarihi itmekte ısrarı, ilerlemenin kendi akışına müdahaleyi gerçekleştirmekte bir dev olduğu için hala anılmaktadır. Ezilenlerin bütün mücadelesinin günümüz müzik geleneklerini yeniden yarattığı, yeniden icat ettiği gerçekliğe sürükleyebileceğini göstermiştir. Güç ilişkilerini anlamayı ve yönetmeyi, bilinçli ve profesyonelce takip etmenin sonuçlarının örneği olarak caz, sanat tarihini ilerleten bir güçtür.
KAYNAKÇA:
[1] Hobsbawm, Eric. “The Jazz Scene”. Faber & Faber, 2014.
[2] Hobsbawm, Eric. “Sıradışı İnsanlar Direniş, İsyan ve Caz”. Yordam Kitap, 2010.