18 Eylül 2024 13:20

İsrail’in üç hedefi: Askeri caydırıcılık, imaj tahribatı ve korku salmak

Doç. Dr. Yasin Atlıoğlu Lübnan’da binlerce çağrı cihazının eş zamanlı patlatılmasıyla gerçekleştirilen saldırıyı Evrensel'e değerlendirdi.

Fotoğraf, Yasin Atlıoğlu'nun kişisel arşivinden alınmıştır.

Paylaş

Şerif KARATAŞ
İstanbul

İsrail’in Gazze’deki saldırıları birinci yılına yaklaşırken bölge ülkelerine saldırıları da giderek artıyor. Beyrut ve Tahran’da Hamas ve Hizbullah yöneticilerine yönelik suikastların etkisi sürerken salı günü bu kez binlerce çağrı cihazını patlatarak Lübnan’a saldıran İsrail, geride biri çocuk en az 9 ölüm ve binlerce yaralı bıraktı. Çağrı cihazlarının menşei ve patlayıcıların nasıl yerleştirildiği tartışılırken bu kitlesel terör saldırısının bölgedeki gerilimi nasıl etkileyeceği tartışmaları da başladı. Niğde Ömer Halisdemir Üniversitesi Siyaset Bilimi ve Uluslararası İlişkiler Öğretim Görevlisi Doç. Dr. Yasin Atlıoğlu sorularımızı yanıtladı.

BÜYÜK BİR GÜÇ GÖSTERİSİ OLARAK PLANLANAN BİR TERÖR SALDIRISI

İsrail’in Tahran’da Hamas liderini Beyrut’ta ise Hizbullah komutanını öldürdüğü büyük suikastların etkisi geçmeden ve Hizbullah ve İran’a “Misilleme yapmayın” baskısı sürerken Lübnan’da binlerce çağrı cihazının eş zamanlı patlatılmasıyla gerçekleştirilen saldırı ne anlama geliyor? ABD ve İsrail’in planları, Filistin’deki durum ve bölgesel gerilimler açısından bu saldırı neye işaret ediyor?

8 Ekim 2023’ten beri Lübnan’ın güney sınırında Hizbullah ile İsrail arasında süren çatışmalar, geçtiğimiz birkaç ay boyunca farklı taktiklerin kullanıldığı bir askeri güç mücadelesine dönüştü. Hizbullah'ın geçen yaz başında sınırdaki çatışmalarda İHA’ları aktif bir biçimde kullanmaya başlaması, savaşın yeni bir aşamaya gireceğine yönelik beklentileri arttırmıştı. Buna karşılık, İsrail tarafı Lübnan’a yönelik tehditkar tutumunu sürdürmekle birlikte Hizbullah’ın komutanlarına düzenlediği suikastlarla örgütü zayıflatmaya çalıştı. 31 Temmuz’da Beyrut’ta Hizbullah Komutanı Fuad Şükür’ün öldürülmesi, bu suikastlar zincirinin zirve noktası oldu. Bir gün sonra Tahran’da HAMAS Lideri İsmail Haniye’nin öldürülmesi ise hem Gazze’ye hem de İran’a verilmiş bir mesajdı. Hizbullah, ağustos ayı sonunda Lübnan’ın güneyinden 300’den fazla füze fırlatarak Şükür suikastının intikamını aldığını ilan etti. Fakat İsrail’in sürekli olarak gerilimi tırmandırdığı bu süreçte Hizbullah’ın intikam saldırısı hiç kimseyi tatmin etmedi.

SALDIRININ ÜÇ ANA HEDEFİ VAR

Lübnan’da binlerce çağrı cihazının patlamasıyla gerçekleştirilen son saldırı ise yaz boyunca Hizbullah komutanlarına düzenlenen suikastlardan ciddi bir farklılık gösteriyor. Öncelikle bu saldırının, Hizbullah üyeleri hedef alınsa da sivillerin yaşadığı bölgelerde ayrım gözetmeksizin yapılmış bir terör eylemi, toplu bir katliam girişimi olduğunu vurgulamak gerekiyor. 3 binden fazla Lübnan vatandaşının yaralanmasına ve hastanelerin yaralılarla dolup taşmasına yol açan bu saldırının filmleri aratmayan büyük bir güç gösterisi olarak aylar önce tasarlandığı aşikar.

Bu bağlamda saldırının üç ana hedefinin olduğunu söylemek mümkün. Bunlar; İsrail’e son bir yılda azalan askeri caydırıcılığını yeniden kazandırmak, Hizbullah’ın İsrail’i yenen tek güç olma imajını tersine çevirerek örgütün zafiyetlerini göstermek ve Lübnan halkının üzerinde olası İsrail işgaline yönelik büyük bir korku psikolojisi yaratmak. Bu hedeflere ne kadar ulaşıldığını önümüzdeki günler gösterecek.

ABD SEÇİMLERİNE KADAR NETANYAHU’YA GÖZ YUMULACAĞI AÇIK

Netanyahu Hükümeti, ABD’deki başkanlık seçimlerine kadar Gazze ve Lübnan’a yönelik saldırılarını arttırarak sürdürebileceğini düşünüyor. Nitekim dün Lübnan’ın saldırıya uğradığı sıralarda İsrail’in BM’deki Yeni Temsilcisi Danny Danon, verdiği bir röportajda çatışmayı HAMAS Lideri Yahya Sinvar’ı öldürmeden, İsrailli rehineleri kurtarmadan ve evlerini terk eden İsrail vatandaşlarını ülkenin kuzeyine döndürmeden bitirmeyeceklerini açıkça ifade etti.

ABD yönetimine gelince, başkanlık seçimlerine kadar İsrail’in saldırganlığına göz yumulacağı ve çatışmanın daha fazla genişlemesini engelleyici bazı diplomatik girişimlerle yetineceği aşikar. Öte yandan ABD’de kim başkan seçilirse seçilsin İsrail’e karşı sert bir siyaset izlenmeyeceğini unutmamak gerekiyor. 

HİZBULLAH YANIT VEREMEZSE BÜYÜK İTİBAR KAYBI YAŞAR

Saldırıya bakarak bir Lübnan-İsrail savaşının kaçınılmaz bir noktaya geldiği yorumu yapılabilir mi?

Bu noktada Hizbullah’ın İsrail’in Lübnan’a düzenlediği saldırıya nasıl karşılık vereceği önem kazanıyor. Hizbullah’ın 2006 Temmuz Savaşı’ndan beri fiber bazlı telekomünikasyon ağı ve çağrı cihazları gibi basit iletişim araçlarıyla İsrail’in teknolojik üstünlüğüne karşı başarıyla mücadele ettiğini unutmamak gerekiyor. Son saldırıda İsrail, Hizbullah’ın basit iletişim araçlarını örgüt üyelerine yönelik bir silah olarak kullandı. Bunu ya çağrı cihazlarına patlayıcı yerleştirerek ya da Hizbullah’ın iletişim ağını kırarak yaptı. Beyrut, Bekaa ve güneydeki Hizbullah komutanları ve savaşçıların bu saldırıdan ne kadar zarar gördüğü da hâlâ belirsiz. Daha da önemlisi, muhtemelen saldırı örgütte ciddi bir moral bozukluğu yarattı.

Dolayısıyla Hizbullah’ın her şeyden önce iletişim altyapısını yeniden gözden geçirmesi, askeri olarak uğradığı zararı tespit etmesi ve psikolojik üstünlüğü kazanacak hamleler yapması gerekiyor. Tabii Hizbullah, bu olumsuz koşullara rağmen en kısa sürede İsrail’e herkesi tatmin edebilecek bir yanıt vermek zorunda. Bu yanıt, Şükür suikastında olduğu gibi zayıf olursa veya yetersiz görünürse Hizbullah ülke içinde ve dışında büyük bir itibar kaybı yaşayacak, belki de örgütün silahlı gücü daha açık bir tartışma konusu haline gelecek.

Tüm bunlara rağmen hâlâ hem Hizbullah’ın hem de İsrail’in sınırdaki çatışmaları geniş çaplı bir savaş haline getirmek istemeyeceğini düşünüyorum. Bunun nedeni geniş çaplı bir savaşın her iki taraf için büyük riskler barındırması. Öte yandan İsrail’in makul hareket eden bir aktör olmadığını da hesaba katmak gerekiyor, İsrail’de Lübnan’ı işgal edip Hizbullah’a kesin darbe indirmek isteyen oldukça fazla kişi var. İsrail önümüzdeki günlerde Lübnan’ı işgal etme gibi bir çılgınlığa girişirse karşısında yine savaş motivasyonu yüksek Hizbullah savaşçılarını bulacaktır. 

İSRAİL DURDURULMAZSA BÖLGE HALKLARINI DAHA BÜYÜK TRAJEDİLER BEKLER

İsrail, Gazze’de katliamı her gün büyüttüğü gibi Batı Şeria’dan Suriye’ye, İran’dan Lübnan’a birçok yere saldırılarnıı sürdürüyor. İsrail saldırganlığı nasıl durdurulacak? Durdurulmazsa bölge halklarını neler bekliyor?

İsrail, 1948’de kurulduğundan beri siyonizmin radikal fikirlerinden beslenerek bekasını korumaya ve topraklarını genişletmeye çalışan yayılmacı bir devlet. Düşman olarak gördüğü Araplarla çevrili bir coğrafyada yaşamaya alışkın ve her fırsat bulduğunda düşmanları yok etmek için pervasızca hareketlere girişebiliyor.

Uluslararası sistem içinde İsrail’in saldırganlığına ve sivillere yönelik katliamlarına karşı tepkiler oldukça cılız kalıyor, hatta ABD, Avrupalı devletler bu saldırganlığı gösterdikleri destekle teşvik ediyor. Devletler arası ilişkileri düzenleyen uluslararası hukuk kuralları ve ahlaki değerler da İsrail açısından hiçbir mana ifade etmiyor. Tüm bunlar göz önünde bulundurulduğunda "İsrail’in saldırganlığını kim durduracak?" sorunuza bir yanıt vermek ne yazık ki mümkün değil.

İsrail saldırganlığı durdurulmazsa ne olur? İsrail’in çatışmayı Lübnan, Suriye, hatta İran’a yayacak saldırılara girişmesi muhtemelen bölgesel bir savaşın kapılarını aralayacak ve bölge halklarının daha da fazla acılar ve trajedilerle yüzleşmesine yol açacaktır. Diğer bir ihtimalse İsrail’in daha önce yaptığı gibi ABD’nin araya girmesiyle sağlanan geçici barışlar, onun arkasından yükselen çatışmalarla kendi bekasını güvenlikçi bir devlet olarak sürdürmesidir. Tabii Orta Doğu’da istikrar ve barışın hakim olduğu veya en azından çatışmanın hafiflediği bir ortamın oluşması her iki ihtimalde de mümkün değildir.

Yeni yılda Evrensel aboneliği hediye edin
ÖNCEKİ HABER

CHP MYK toplandı: Gündemde gölge kabinenin yeni dönemi var

SONRAKİ HABER

Yeni bir döneme hazırlanıyoruz!

Sefer Selvi Karikatürleri
Evrensel Gazetesi Birinci Sayfa