Polisten, hukuka ters kelepçe!
Ters kelepçe uygulayan polis, ceza yargılamasının “masumiyet prensibini” alenen ihlal etmektedir. Bunu yaparak, toplumun insan hakkı ihlallerini kanıksamasını hedeflemektedir.
Fotoğraf: ANKA
Av. Tugay BEK
Kamuoyunda gündem olup, medyada tartışılan soruşturmalarda, şüphelilerin gözaltına alınma şeklinin ziyadesiyle önemsendiği dikkatinizi çekmiş olmalı. Bu durumun farkında olan emniyet de, toplumda infial uyandıran olaylarda, şüphelilerin gözaltından adliyeye çıkartılışını sinema filmi özeni ile çekerek servis etmeye başladı.
Polis, toplumun lanetlediği ya da siyasi iktidarın yönlendirmesi ile açılan soruşturmalarda, safını belli etme, öç alma, cezalandırma, halkın veya tepedekilerin duygularını tatmin etme adına şüphelilere ters kelepçe takıp, kafalarına bastırılarak götürmeyi tercih ediyor. Geçtiğimiz hafta tutuklanan bir sosyal medya fenomeninin avukatı, ters kelepçe takılmış olan müvekkilinin, kafası yeterince eğik bir şekilde görüntülenmediği için emniyet koridorunda ikinci kez yürütüldüğünü açıklamıştı. Hatırlarsanız, IŞİD de esir aldığı insanlara buna benzer bir muamele yapardı. Elleri arkadan bağlı esirlerin kafasını bastırır, hatta hayvan gibi dizlerinin üzerinde yürümeye zorlayarak görüntülerini servis ederdi.
Haklarını aradığı için gözaltına alınan işçileri yıldırmak, ezmek için ters kelepçe takılırken, Diyarbakır’da katledilen Narin’in soruşturmasında gözaltına alınanlara veya IŞİD emiri olarak yakalananlara ters kelepçe takılmamış olmasının da eleştirildiğine denk geliyoruz.
Öfkelenmemize ve tepki duymamıza neden olan vahim olaylar üzerinden kanıksatılmaya çalışılan, ters kelepçe ve kafaya bastırarak yürümeye zorlama gibi IŞİD’vari yöntemlere toplum olarak prim vermemeliyiz.
Ters kelepçenin bir güvenlik tedbiri olarak değil de, şüpheliyi ezme, aşağılama, onur kırma, intikam alma aracı olarak kullanıldığından artık kimsenin kuşkusu yoktur sanırım. Oysa gözaltına alınan kişiler -kanundaki tanımıyla da- henüz bir “şüpheli”dir. Yani suçlu olduğu yönünde haklarında kesinleşmiş bir mahkeme kararı, hatta iddianame dahi yoktur. Bu kişiler, şayet yargılama sonunda mahkumiyetine karar verilecek olsa dahi, kanunda yazanla sınırlı bir şekilde cezalandırılması mümkün olabilir. Ters kelepçe takıp, kafasına bastırarak, önceden hazır edilmiş basın mensuplarının önünde geçit töreni düzenleyerek peşinen cezalandırmanın hukuk devletinde yeri yok. Ters kelepçe uygulayan polis, ceza yargılamasının “masumiyet prensibini” alenen ihlal etmektedir. Dahası bunu kurnazca bir şekilde kamuoyunda tepkilere yol açan soruşturmalarda yaparak, toplumun insan hakkı ihlallerini kanıksamasını ve alkışlamasını hedeflemektedir. Siyasal iktidarlar da bu türden uygulamalar yoluyla, bir tür güç gösterisi sergileyip, “Suçlularla mücadele ediyor, adaleti tesis ediyor” gibi yapmaktadır.
TERS KELEPÇE, ANAYASA VE AYM KARARLARINA DA TERS
Konuya ilişkin yargı kararları aslında çok açık. Anayasa Mahkemesi özel olarak ters kelepçe ve genel olarak da zorunluluk sınırının aşıldığı koşullarda tüm kelepçe uygulamalarını Anayasa’nın 17. maddesinde vücut bulan işkence ve diğer kötü muamele yasağının ihlali olarak değerlendirmektedir. AYM, polisin kelepçe takma yetkisinin bir cezalandırma aracı olarak kullanılamayacağının altını çiziyor.
NE DEMEK TERS KELEPÇE TAKAMAZSIN!
Bundan 9 yıl önce HDP yöneticisi arkadaşlarımla emniyete gelen düzmece bir ihbarla gözaltına alınmıştım. Gözaltı sürecinde adli tıp kurumunda muayeneden dönerken, polis amiri keyfi bir şekilde tüm şüphelilere ters kelepçe takılması yönünde talimat verdi. Gözaltında olan bir hukukçu olarak, bunun Anayasa ile güvence altında olan işkence ve kötü muamele yasağının ihlali anlamına geldiğini hatırlatmak için “Ters kelepçe takamazsınız” demiş bulundum. Bu sözümü bir tür “gurur meselesi” yapan 20 kadar çevik kuvvet polisi, üzerime çullanarak, yere yatırıp, kollarımı kıvırarak zorla ters kelepçe taktılar. Ellerim arkadan kelepçeli olduğu halde beni darbetmeye devam ettiler. Dayak atmaktan yorulduktan sonra beni ite kaka çevik kuvvet otobüsüne bindirirlerken polislerden biri, “Ters kelepçe takamazsın diye bağırıyordun. Taktık işte. Hani takamazdık” diye marifeti ve başarısı ile övünüyordu. Düzmece iddialarla başlatılmış bir soruşturmada beraat edeceğimi çok iyi bilen polis, işkence ederek peşinen cezalandırıyordu.
Hukuk formasyonu bulunmayan, onun yerine bolca fitness çalıştırılmış çevik kuvvet polislerine anlatmakta başarılı olamadığımı bir kez de adalet ve içişleri bakanlarına söyleyelim: Bir hukuk devletinde, mahkemeler dışında hiç kimse ceza veremez. Başka türden güvenlik önlemi almanın mümkün olmadığı istisnai zorunlu haller dışında ters kelepçe takamazsınız! Takamazsınız derken, bu işkence ve kötü muamele yasağının ihlali olarak değerlendirilip, yaptığınız suç olacağı için yapamazsınız, yapmamanız gerekir.
İnsanın onurunu, benliğini hedef alan, sistematik hale gelmiş olan ters kelepçe uygulamasına derhal son verilmelidir. Bunda ısrar eden polisler hakkında cumhuriyet savcılıkları işkence ve kötü muamele suçundan soruşturma başlatıp, caydırıcı nitelikte cezalar almalarını sağlamalıdır. Suçun türüne, vahametine, şüphelinin kimliğine, yaşam tarzına, siyasal görüşüne bakmaksızın, adım adım inşa edilen polis devletine inat hep birlikte haykıralım: “İnsanlık onuru, işkenceyi yenecek.”