22 Eylül 2024 04:41

Kemer sıkmaya karşı meydanlara

Avrupa'nın Gündemi'nde bu hafta 1 Ekim'de sokağa çıkacak Fransa emekçileri, Almanya'nın Çin denizinden Ukrayna'ya savaş yolculuğu ve İngiltere'nin İsrail'e silah satışını durdurması çağrıları var.

Fotoğraf: Mathieu Prudhomme/AA

Paylaş

Fransa’da emekçiler sokaklara iniyor. Aylardır süren hükümeti kimin kuracağı tartışmalarının ardından Macron, neoliberal dönüşümü sürdürmek amacıyla Fransız sağıyla ittifakını güçlendirdi ve sağcı Michel Barnier’i başbakan atadı. Ancak Barnier Hükümetinin de uzun ömürlü olması beklenmiyor.  Olası bir sol iktidar kabusu ile bir yaz geçiren patronlar, sağcı başbakanın atanmasıyla rahatladıysa da yeni döneme farklı bir stratejiyle hazırlanıyor. Emekçiler ise birliklerini koruyarak karşı atağa geçme planları yapıyor ve tüm çalışanları sokağa çağırıyor. İlk raund ise 1 Ekim’de.

Almanya uzun süredir ateşle oynuyor. Militaristleşme, ordunun dış müdahalelerinde daha atak olması şimdiye kadar var olan kırmızı çizgilerin çiğnenmesine ve ülkenin resmen savaşların tarafı olması tehlikesine yol açıyor.

İngiltere’de bugün başlayacak İşçi Partisi yıllık konferansı çarşamba günü sona erecek. İktidar partisinin konferansına dünden itibaren Filistin için yapılan eylemler damga vurdu. “Stop the War/Savaşı Durdur” inisiyatifi çağrısıyla yapılan eylemlerde İsrail’in silahlandırılmasını derhal durdurma çağrısı yapılıyor.

CGT 1 EKİM’DE MEYDANLARA ÇAĞIRIYOR: HAREKET OLMADAN ACIMASIZ KEMER SIKMA POLİTİKALARI RİSKİYLE KARŞI KARŞIYAYIZ

Naïm SAKHİ
Humanite

Fransa’da patron sendikası Medef Başkanı Patrick Martin, diyaloğu yenilemek amacıyla sendikalarla temaslarını artırıyor. Genel Emek Konfederasyonu (CGT) ise 1 Ekim’deki eylemle güç dengesini korumayı amaçlıyor. Olmayan bir yürütme karşısında üstünlüğü yeniden ele geçirmek için iki strateji.

Humanite Festivali’nde 14 Eylül günü düzenlenen Sosyal Forum’un tıklım tıklım dolu olması, etkinliğin önemini yansıtıyordu. Patrick Martin (Medef) ve Sophie Binet (CGT) yaklaşık iki saat boyunca güncel ekonomik ve sosyal konulara ilişkin görüşlerini sert bir şekilde dile getirdiler.

“Evet, ücretleri artırmamız gerekiyor” diyen patron alkışlar karşısında şaşkınlığını gizleyemedi. Patrick Martin, CGT Genel Sekreteri ile sosyal korumanın geleceği konusundaki birçok anlaşmazlıktan birine işaret ederek, “Bu, bir yandan şirketlerimizin daha iyi performans göstermesini, diğer yandan da sosyal güvenlik sistemlerimizi yeniden gözden geçirmemizi gerektiriyor” diye konuştu.

Patronlar cephesinde bu tartışma Patrick Martin’in emek dünyasına olumsuz yansıyan birkaç yıllık anlaşmalar ve devletin ikili yönetim yapısına müdahalesi nedeniyle zarar gören “sosyal diyaloğu” güçlendirme isteğini yansıtıyor. “Devletle üçlü bir ilişkiye sıcak bakmıyorum” diye açıklamıştı Medef’in dönem başı toplantılarında. Patronların patronu, festivale katılımından iki gün önce, sendika merkezlerinin bir numaralarını gayriresmi bir diyalog için davet etmişti. CFTC Lideri Cyril Chabanier, İşçi Gücü (FO) Lideri Frédéric Souillot ve CPME’den François Asselin bu toplantıya katılan isimler arasındaydı.

Zayıflayan bir hükümet karşısında, sendikalar ve işveren örgütleri avantajlarını artırmayı hedefliyor. Sosyal diyalog mekanizması, nisan ayında yaşlı çalışanların istihdamı konusundaki müzakerelerin başarısızlıkla sonuçlanmasının ardından durma noktasına gelmişti. Masadaki dosyalar arasında işsizlik sigortası bulunuyor, Elize (Cumhurbaşkanlık) Sarayı ise işsizlerin haklarını zayıflatma hedefini sürdürüyor. 16 Eylül pazartesi gününden itibaren Başbakan Michel Barnier’in ekipleri, sırayla işçi ve işveren örgütlerini kabul etmeye başladı bile.

CGT’nin talepleri ise açık: Emeklilik reformunun iptali, maaş artışı, kadın-erkek eşitliği ve kamu hizmetlerinin savunulması. Bu talepler, Solidaires ve FSU tarafından da paylaşılıyor ve 1 Ekim’deki meslekler arası protesto gününe bu sendikalar da katılım çağrısında bulunuyorlar. Bu tarih, bütçenin milletvekillerine sunulacağı son gün olarak belirlenmiş durumda. 

Sophie Binet, Humanite’e verdiği röportajda eylemlerinin amacını şöyle açıklıyor: “Bu bütçe çalışması hayatlarımız için merkezi öneme sahip. Harekete geçmezsek, bizi acımasız bir kemer sıkma politikası bekliyor: Bekleme süreleri, sağlık harcamalarında kesintiler, kamu hizmetlerinde kısıntılar. Michel Barnier’e şunu söylüyoruz: Kamu hizmetlerimizi canlandırmak için en zenginlerin ve çok uluslu şirketlerin vergileri artırılmalı.”

CGT Genel Sekreteri sözlerini şöyle tamamlıyor: “İşten çıkarma planlarıyla tehdit edilen binlerce sanayi çalışanını, bu günü işlerini savunmak için sahiplenmeye çağırıyorum.”

Sosyal hareketliliğin başlangıcı böylece ilan edilmiş oldu.

Çeviren: Eren Can

ALMANYA: POKER OYUNCULARI

German Foreign Policy

Berlinli politikacılar Batı silahlarının Rusya’nın derinliklerindeki hedeflere karşı kullanılmasını teşvik ediyor. Federal hükümet Tayvan Boğazı üzerinden savaş gemileri gönderiyor: Açık savaş tehlikesine rağmen kırmızı çizgiler giderek daha fazla çiğneniyor. Hükümet koalisyonundaki bazı önde gelen politikacılar, Ukrayna’nın Rusya’nın derinliklerindeki hedeflere yönelik saldırıları için Batı silahlarının serbest bırakılması konusunda baskı yapıyor. Anton Hofreiter (Birlik 90/Yeşiller) “alternatifin olmadığını” iddia ediyor. Sosyal demokrat SPD’den de serbest bırakılma çağrısı yapan sesler duyuluyor. Moskova, Batılı askerlerin gerekli katılımı nedeniyle, örneğin seyir füzelerinin kullanımının, buna bağlı sonuçlarıyla birlikte, savaşa giriş olarak görülmesi gerektiğine karar verdi. Hofreiter, bir poker oyuncusu üslubuyla, bundan etkilenmemek gerektiğini açıklıyor: Moskova’nın “Tehditlerinin boş olduğu defalarca kanıtlandı.” Rusya’nın 24 Şubat 2022’de Ukrayna’ya saldırısının da gösterdiği gibi bu doğru değil. İki Alman savaş gemisinin Tayvan Boğazı’ndan geçmesiyle de Berlin, kırmızı çizgileri aşmaya yaklaşıyor. Berlin hükümetinin danışmanları geçtiğimiz günlerde federal hükümetin, Alman kıyılarında seyreden yabancı savaş gemilerine karşı, en azından Rus savaş gemileri olmaları halinde, önlem alması gerektiğini öne sürdü.

Pekin ile çatışma, Baden-Württemberg firkateyni ve operasyonel grup tedarikçisi Frankfurt am Main’in geçen hafta sonunda Tayvan Boğazı’ndan geçmesinin ardından tırmanmaya devam ediyor. Çin, ana kara kıyısından on iki mil açıktaki suların kara suları olduğunu iddia ediyor; Birleşmiş Milletler Deniz Hukuku Sözleşmesi’ne (UNCLOS) göre, kıyıdan on iki ila 200 mil açıktaki suları münhasır ekonomik bölge (MEB) olarak ilan etti. Bu, en geniş noktası 96 deniz mili olan Tayvan Boğazı’nın tamamını kapsamakta. Kara sularında barışçıl geçiş hakkının geçerli olduğu açık: Yabancı savaş gemilerinin bu sulardan geçmesine izin verilir, ancak askeri faaliyetlerde bulunmalarına izin verilmez. Çin de dahil olmak üzere bir zamanlar tamamen veya kısmen sömürgeleştirilmiş olan bazı devletler, UNCLOS’u daha dar bir şekilde yorumluyor ve yabancı savaş gemilerinin kendi kara sularından geçişlerinin önceden bildirilmesini talep ediyor.

Alman uzmanlar da artık yabancı savaş gemilerinin kendi MEB’lerinden geçişine ilişkin endişelerini de dile getiriyor. Tetikleyici olan, Rus gemilerinin genellikle Almanya dahil olmak üzere diğer Avrupa ülkelerinin MEB’inde, özellikle de Kuzey ve Baltık Denizlerinde, ancak bazen daha güney sularında da bulunmasıdır. Berlin Bilim ve Politika Vakfı (SWP) tarafından yapılan bir araştırma, bunun “tartışmalı” olduğunu söylüyor ve “Kıyı devletlerinin kendi [MEB’lerine] müdahale etmek zorunda olduğunu” söylüyor. Belgede devletlerin MEB iddiasında bulunduğu boğazlara açıkça değiniliyor. Bu, örneğin Tayvan Boğazı için geçerli. Böyle bir boğazın MEB’inde komşu devletlerin “Tesisleri, sistemleri, kabloları ve boru hatlarını korumaya yönelik düzenlemeler yapmalarına” ve aynı zamanda “Güvenlik bölgeleri oluşturmalarına” izin veriliyor. SWP, kıyı devletlerinin yabancı gemilerin “Araştırma çalışması yürütmesini veya başka amaçlarla bilgi toplamasını”, yani casusluk yapmasını engellemesine izin verilip verilmemesi gerektiği konusunda “Anlaşmazlık var” diye devam ediyor.

SWP’nin, yabancı gemilere yönelik müdahaleleri meşrulaştıracak bir “hareket alanı” olduğu yönündeki iddiası, prensipte Baden-Württemberg firkateyni örneğinde de geçerli. Alman ordusu, F125 firkateyni tarafından gerçekleştirilen görevlerin arasında “her şeyden önce deniz gözetimini” de içerdiğini söylüyor. Bu sınıfa ait olan Baden-Württemberg firkateyni, BM’nin Kuzey Kore’ye yönelik yaptırımlarını denetlemek amacıyla ABD öncülüğünde yürütülen operasyonlara yeni katıldı. Yabancı kıyılardaki deniz gözetiminin, kıyıya yakın kara bölgelerindeki olaylar hakkında bilgi ürettiği iyi bilinmekte. Fırkateynin Tayvan Boğazı’ndan geçerken mutlaka gözetleme teknolojisini etkinleştirmesi gerekmiyor. Ancak prensipte bunun mümkün olacağı açık. Bunu kabul etmeyen Çin’in bu nedenle Alman savaş gemisinin hareketini kontrol etmesi gerekiyor. Berlin’de sorun bilinçli olarak görmezden geliniyor. Savunma Bakanı Boris Pistorius Cuma günü yaptığı açıklamada, “Uluslararası sular uluslararası sulardır, en kısa rotadır, hava koşulları göz önüne alındığında en güvenli rotadır” dedi ve “Bu yüzden bu rotadan geçiyoruz” diye noktayı koydu.

Berlin’in önde gelen siyasetçileri, Moskova’nın, Ukrayna’nın Rusya topraklarındaki hedeflere karşı Batı yapımı uzun menzilli silahlar kullanmasının savaşa giriş olarak görüleceği yönündeki açıklamasına benzer şekilde yaklaşıyor. İngiliz Fırtına Gölgesi seyir füzesi gibi silahların ancak Batılı silahlı kuvvetlerden gelen veriler kullanılabilirse ve Batılı ordular entegre edilebilirse mantıklı bir şekilde kullanılabileceği gerçeği, en azından bazı Alman Hava Kuvvetleri subayları arasındaki bir konuşmanın kaydedilmesinden bilinmekte. Bu, mart ayı başında sızdırıldı. Subaylar, ordunun Taurus seyir füzesinin Ukrayna tarafından olası kullanımına kaçınılmaz olarak dahil olmasının nasıl gizlenebileceğini tartıştı.

Buna rağmen, Berlin hükümeti koalisyonundan politikacılar artık Ukrayna’nın Rusya topraklarının derinliklerindeki hedeflere Fırtına Gölgesi gibi silahlar ateşlemesine izin verilmesini talep ediyor. Avrupa Parlamentosu Savunma Komitesi Başkanı Marie-Agnes Strack-Zimmermann (Hür Demokrat Parti/FDP) şu anki amacın Kiev’in “diğer Avrupa ülkeleri, Büyük Britanya ve ABD ile birlikte Rusya topraklarındaki askeri hedefleri yok etmesini sağlamak” olduğunu söylüyor. 

Rusya’nın kapsamlı Batı silahlarının kullanılmasının savaşta bir adım olarak görüleceğine ilişkin açıklamalarına ilişkin olarak, Yeşiller Partisinden Siyasetçi Hofreiter bir poker oyuncusu gibi davranıyor: “Rusya’nın tehditkar jestlerinin boş olduğu defalarca kanıtlandı.” diyerek ciddiye almama tavsiyesinde bulunuyor.  Durum böyle değil. 24 Şubat 2022’de Ukrayna’nın NATO’ya yaklaşması üzerine Moskova, kırmızı çizgilerin aşılmasına Ukrayna Savaşı’nı başlatarak karşılık verdi. Elbette bu sefer riskler daha da büyük; bir yandan Rusya, diğer yandan Çin’e karşı tavır düşünüldüğünde şu anki duruma göre bir üçüncü dünya savaşı söz konusu.

Çeviren: Semra Çelik

İNGİLTERE: NEDEN İŞÇİ PARTİSİ KONFERANSINDA FİLİSTİN İÇİN YÜRÜYORUZ?

Jennie WALSH
Stop the War Coalition

Benyamin Netanyahu, hedeflerinin Lübnan sınırına yakın bölgelerden kaçan İsraillilerin evlerine dönmelerini sağlamayı da içerecek şekilde genişlediğini açıkladı. İsrail güçleri ile Hizbullah arasında her gün yaşanan çapraz ateş ve İsrail’in korkunç bir devlet terörü eylemi gerçekleştirmek için çağrı cihazlarını kullanması ve Gazze’de kalıcı bir ateşkes planını reddetmeye devam etmesi, daha geniş çaplı bir bölgesel çatışmanın giderek yaklaştığını gösteriyor.

Bu arada Gazze’de okullar, hastaneler ve mülteci kampları sürekli bombalanıyor. Filistin Eğitim Bakanlığı, 7 Ekim’den bu yana Gazze Şeridi ve Batı Şeria’da 11 binden fazla öğrencinin öldürüldüğünü söylerken, Lancet tarafından yapılan bir araştırmaya göre Gazze’de yaklaşık bir yıl içinde ölenlerin sayısı 186 bine kadar çıkabilir.

İsrail savaş uçaklarının, muhtemelen ABD yapımı MK-84’lerin, el-Mevasi’deki sözde insani “güvenli bölgede” yerinden edilmiş insanların çadırlarını bombalaması geçen hafta en az 40 Filistinlinin ölümüne neden oldu. Ancak üç devasa krater yaratan patlamaların yoğunluğu nedeniyle buharlaştığı anlaşılan insanlarla birlikte gerçek ölü sayısı muhtemelen çok daha yüksek.

İsrail’in asıl hedef olduğunu iddia edebileceği birkaç büyük binanın bulunduğu bir bölgede, çadırlarda barınan sivillere karşı 2000 lb’lik (900 kilo civarı) bombaların kullanılması tarifsiz bir eylemdir. İngiliz Dışişleri Bakanı David Lammy’nin İsrail’i silahlandırmaya devam etmeyi meşrulaştırmak için sarıldığı savunma ve saldırı silahları arasındaki ayrım efsanesini yerle bir etmektedir.

Yakın zamanda İsrail’e verilen bazı silah lisanslarını askıya alması aslında yüzde 10’dan daha az bir orana tekabül ediyordu. Gerçek şu ki o, (Başbakan) Keir Starmer ve diğerleri İngiliz devletinin bu savaş suçlarına desteğini, savaşa ve militarizme olan bağlılığını sürdürüyorlar.

Kamu harcamaları konusundaki “zorlu tercihleri”, hükümetin zaten Avrupa’daki en yüksek oranlardan biri olan savunma harcamalarındaki yüzde 2.5’lik artış taahhüdünü düşürmeye kadar uzanmıyor. Bombalar için her zaman daha fazla para vardır, ancak emeklilerin evlerini ısıtmak ve milyonlarca çocuğu yoksulluktan kurtarmak için yoktur.

Bu nedenle, ayrımcı İsrail devletine tüm silah satışlarının tamamen ambargo altına alınmasını ve savaş değil refah talep etmeye devam etmeliyiz. İşte bu nedenle, İşçi Partisinin yıllık konferansı için toplanmaya başladığı umartesi günü ulusal Filistin yürüyüşünü Liverpool’a taşıyoruz.

TUC kongresinin, bazı delegasyonların ilk direnişinin ardından, sendikaları Filistin yanlısı, barış yanlısı ve savaş karşıtı hareketlerle aynı hizaya getirme ve İsrail’in Gazze’deki soykırımına ve Ortadoğu’da daha geniş çaplı bir savaşa doğru tırmanışına İngiltere’nin verdiği desteğin sona erdirilmesi çağrısında bulunma yönünde oy birliğiyle karar almasının ardından, İsrail’le ticareti yapılan tüm silah lisanslarının sona erdirilmesi de dahil olmak üzere, artık işçi hareketinin daha fazla oyalamasına ihtiyacımız yok.

İşçi Partisi hükümetinin UNWRA’ya yeniden fon sağlama kararı ve UCM’nin Netanyahu’ya yönelik tutuklama kararlarını engelleme önerisinden vazgeçmesi Filistin yanlısı hareketimiz için zaferdir. Protesto işe yarıyor. Ancak sendikalar şimdi barış için gücümüzü arttırmak üzere bu hafta sonu ve 5 Ekim’deki ulusal gösteride önemli bir varlık göstermelidir.

Filistin davasını siyasetin ön saflarında tutma çabalarımızı artırırken, TUC tarafından desteklenen 10 Ekim’deki Gazze için bir sonraki ulusal iş yeri eylem günü için de hazırlıklara başlıyoruz.

11 aydır gerçek zamanlı bir soykırımın içindeyiz. Artık gözlerimizi başka tarafa çeviremeyiz. Hükümeti Gazze’de kalıcı bir ateşkes sağlamaya ve İsrail’i silahlandırmayı derhal durdurmaya çağırmak için işçi konferansında Liverpool sokaklarında Stop the War’a ve koalisyon ortaklarımıza katılın.

Çeviren: Sarya Tunç

ÖNCEKİ HABER

Trabzon'da sağanak sele döndü; 1 kişi kayıp

SONRAKİ HABER

Resmi Gazete'de yayımlandı: Erdoğan bakan yardımcısını görevden aldı, 6 üniversiteye yeni rektör atadı

Sefer Selvi Karikatürleri
Evrensel Gazetesi Birinci Sayfa