22 Eylül 2024 04:40

Sermayenin enerjisi işçi sömürüsü

Şirketler kirli paralarla “temiz enerji” tesisleri inşa edeceğini söylüyor. Daha sonra gelsin; vergi muafiyetleri, arazi hibeleri, ucuz krediler…

Astor Enerji tanıtım filminden ekran görüntüsü alınmıştır

Paylaş

Zeynep DÜZ
Ankara

Yenilenebilir enerji, kağıt üzerinde doğa dostu bir üretim modeli ortaya koyuyor. Hem iklim krizi için kamuoyunu kendisine ikna ediyor hem de ülkelerin içine düştüğü enerji krizine alternatif yaratıyor. Haliyle bu sektördeki gelişmeler ve yatırımlar ekonomik olarak kalkınma ve bağımsızlık vadediyor. Ancak, ekonomik dayanaklardan biri haline gelmesi gereken ‘kendi kendine yeten’ enerji üretimi tesisi, henüz beklenen düzeyde değil. O nedenle doğal gaz, kömür, petrol gibi enerji kaynakları ülkelerin kaderini ve güçler dengesini etkilemekte. Fosil yakıt ihtiyacı, Türkiye açısından dış politika tutumunu belirleyen temel faktörlerden biri. Yalnızca Türkiye değil; özellikle son dönemde Rusya-Ukrayna savaşı tüm dünya ülkeleri için yeniden bu konuyu gündeme getirdi. Savaşın doğurduğu enerji ihtiyacı bir yana taraflardan Rusya’nın doğal gaz ihracatını silah olarak masaya koyması; enerji maliyetini arttırdı.

Türkiye’ye bakacak olursak ciddi bir yenilenebilir enerji potansiyelinin olduğunu ve son yıllarda sermaye ihracının da buraya yöneldiğini söyleyebiliriz. İktidarın ‘yeşil ekonomi’ olarak sunduğu, dünyanın iklim krizi ile mücadele olarak işaret ettiği bu alan; ne kadar doğa lehine ilerliyor? Kapitalizm için doğa salt ham madde kaynağıdır, tıpkı işçilerin emek gücü gibi doğa da metadan başka bir şey değildir. ‘Temiz enerji’ olarak pazarlanan, insanın ve doğanın sömürüsüdür. Zenginler için yeni ve daha kârlı sermaye alanı olan enerji sektörü, işçiler için ne demek?

İŞÇİ FAZLA MESAİ OLMADAN GEÇİNEMİYOR, ASTOR KÂRINA KÂR KATIYOR

Astor Enerji, uluslararası yatırımları olan, Doğu Avrupa ülkelerine ihracat yapan büyük bir aile şirketi. Astor Enerji’nin Başkent Organize Sanayi Bölgesi’nde bulunan fabrikasında ortalama ücretlerin iyi olduğu, üç ayda bir çift maaş ikramiye verildiğine dair yorumlar yapılıyor. Oysa bu fabrikada çalışan her işçi için genel bir doğru değil. Bu ikramiyeyi alabilmek için kimi şartlar var. Örneğin bir bölümde 3 ay boyunca iş kazası yaşandıysa ya da ‘çevreci’ olarak bilinen sorumlu, bölümün temizliğinde sorun görürse; tüm bölümün ikramiyesi yanabiliyor. Fabrikada bulunan her bölüm vardiyalı değil ancak CNC, kaynak gibi bölümlerde 12 saat gece, 12 saat gündüz vardiyası işliyor. Bu da haftalık çalışma saatini aşan bir iş planı olduğu için işçinin zorunlu mesaiye kalması demek oluyor. Mesai, zam için en önemli kriter olunca işçilerin de seçme hakkı kalmıyor. Her bölüm için mola saati de aynı değil. Yalnızca yemek molası olan, çay molası hakkı verilmeyen bölümler de var. Türkiye’nin 500 büyük sanayi kuruluşu (İSO 500) listesinde 87. sırada olan Astor Enerji, kendi alanında en çok ARGE yatırımı yapan firma. Buna karşılık kimyasal kullanımına dair yeterince tedbirin olmaması; asit havuzu bulunan kaplama bölümünde iş kazalarına sebebiyet veriyor. Kumlama bölümünde solunuma bağlı hastalıklar, pres bölümünde ise 60 ton basan makinelere bulunan ilkel çözümlerle işçiler kaderlerine terk ediliyor. İşi geliştirmeye, ARGE’ye harcanan paralar, işçi için güvenli ortam oluşturmak, koruyucu ekipmanlar sağlamaktan esirgenen paralar aslında. Astor işçisi fazla mesaiyle geçinmeye çalışırken, 2023 yılının en zengin 100 ailesi listesine ilk defa girmiş olan Astor patronu zenginleşiyor. 

İŞÇİ HAKLARINI TEKRAR TEKRAR KAZANMAK ZORUNDA KALIYOR

Tıpkı buradaki düzen gibi ikramiyeyi işçiyi ‘disipline’ etmek için sopa olarak kullanan başka fabrikalar da var. İşe alım sürecinde sıralanan yan haklar, işe başladıktan sonra tekrar tekrar kazanılmak zorunda. 2023 yılında Temelli bölgesinde kurulan, güneş paneli üretimi yapan firma ‘maaş artı 2+2 ikramiye’ söylemiyle hızlıca işçi buluyor. Tabii tutanak yemezsen, devamsızlık yapmazsan, İSG kurallarına uyarsan gibi şartlarla koşullu bir söylem bu. Yine Temelli bölgesinde bir başka güneş paneli üreten firma, işçinin aylık sigortasını dahi yapmıyor. “Her fabrika bir kaledir” felsefesi ile yola çıktık diyen Elin Enerji Yönetim Kurulu Başkanı Arda Yalı, bu sektörde, nasıl bir zeminde büyüdüklerini açıklamış. Yalı, “2022 yılında dünyada ve ülkemizde yaşanan enerji krizi ve devamında gelen teşviklerle sektörümüze talep ciddi oranda artmıştır. Çok hareketli bir yılı geride bırakıyoruz. 2022 yılında sektöre en fazla panel veren marka olmayı başardık” diyor. Bunlar doğru tespitler ancak gerçeklikte eksik bir yan var; sömürü. Uzun süredir Elin Enerji’de çalışan bir işçi, sigortalarının günlük yattığını söylüyor. Bu da işçinin hafta sonu dahil, izin haklarının olmadığını gösteriyor. Örneğin haziran ayının hesabına kabaca bakalım. Hafta sonlarını ve bayram günlerini çıkardığımızda Elin işçisi yalnızca 17 günlük maaş aldı. Halbuki resmi tatil ve hafta sonu tatili işçilerin yasal haklarıdır. Anlaşılan ‘kale’ felsefesi pratikte sömürünün arşa çıktığı bir gizlenme yeri…

Birkaç örnekle daha altını dolduracağımız bu ‘kirli sömürü’ düzeni, yeşil ekonominin gerçeğini ve aslında devlet-patron devletinin ikiyüzlülüğünü ortaya koyuyor. Patron iktidarı, “Ticarete zeval gelmesin” riyakarlığıyla nasıl anlaşmaları sürdürdüğünü, nasıl bağımlılık güdümünde olduğunu gösteriyor. Örneğin Zorlu ailesi; 2023 yılının en zengin ilk 20 ailesinden biri. Akla ilk olarak tekstil gelse de daha birçok alanda yatırımları var. Bunlardan birisi de yenilenebilir enerji; “Yerli, kaliteli, yenilenebilir ve çevreyle uyumlu dost enerji üretiyoruz” dedikleri web sayfaları bir yanda dursun. Yakın zamanda haberlerde üretimin aslında yerli olmadığını gördük. Trakya ya da Orta Anadolu’da yatırımları olsa da sermayesinin ciddi bir kısmını İsrail’deki güneş enerjisi üretimi ortaklığına yatırdığını öğrendik. Filistin’in işgalinden sonra boykot ve tepkiyle karşılaşmaları sonucu daha geçen ay ‘geri çekilme’ kararı aldıklarını duyurmalarını sağladıysa da hâlâ hisseleri mevcut İsrail kuruluşlarında.

KİRLİ PARALARLA ‘TEMİZ ENERJİ’ TESİSİ

Bir başka örnek Rönesans Holding. “Türkiye için yeşil üretim” yolunda dünya tekeli Total Energies ile yüzde 50 ortaklık kurdu. Geçtiğimiz günlerde de Bakan Bayraktar, aynı tekel ile BOTAŞ arasında 10 yıllık anlaşma imzaladı. Bağımlılık ilişkileri arttırılarak, enerjide alternatif yaratmak, çeşitlilik sunmak palavradan başka bir şey değil. İktidarın kuyruklu yalanlarına takılıp bu sektöre, savunma ya da inşaat sektöründeki büyük isimlerin girdiğini biliyoruz. Enerjideki yatırımları daha cazip hale getirmek adeta iktidarın misyonu haline geldi. Erdoğan’ın 5’li müteahhit çetesinin istisnasız enerji sektöründe de faaliyet yürütmesi tesadüf olmasa gerek. İnşaatta yap-işlet-devret formülü ile zenginleşen bu isimler kirli paralarla ‘temiz enerji’ tesisleri inşa ediyor. Vergi muafiyeti, arazi hibeleri, ucuz krediler, teşviklerle palazlanan firmalar, iktidarın ‘ayrıcalıkları’ patronları adeta. Yetmezmiş gibi yeni planlarını da buradaki imtiyazların devam edeceğine işaret ediyor; orta vadeli programın hedeflerinden biri de enerjide ithalatı azaltmak. Enerji ve Tabii Kaynaklar Bakanı Bayraktar, “Orta vadeli program döneminde enerji ithalatını azaltarak, cari açığı ve enerji maliyetini düşürerek enflasyon üstündeki baskıları azaltmayı hedefliyoruz” dedi geçtiğimiz günlerde.

ÖNCEKİ HABER

Emek Partisi Kocaeli İl Örgütü: Bekaert işçilerinin direnişini destekliyoruz

SONRAKİ HABER

15 Temmuz Şehitler Köprüsü’nde metrobus kazası: 3 yaralı

Sefer Selvi Karikatürleri
Evrensel Gazetesi Birinci Sayfa