24 Eylül 2024 04:34

GMO Merkez Yöneticisi Toprak: Tehlike sınıfları listeleri güncellenmeli

OBA Makarna'daki patlamanın ardından GMO Merkez Yöneticisi Toprak: Tehlike sınıfları analizleri eksik ve kusurludur, tehlike sınıfları listeleri yaşananlar göz önüne alınarak güncellenmelidir.

Fotoğraf: Emre Ayvaz/AA

Paylaş

Ramis SAĞLAM
İzmir

Sakarya’nın Hendek ilçesinde bulunan Oba Makarna fabrikasında hububat tozu patlaması sonucu 1 işçi hayatını kaybederken, aralarında bir işçinin çocuğunun da bulunduğu 30 kişi de yaralanmıştı. Gıda sektöründe kullanılan şeker, un, nişasta, kakao, süt tozu, baharat, hazır çorba karışımları gibi ürünlerin işlendiği tesislerde toz patlama riskinin bulunduğunu belirten TMMOB Gıda Mühendisleri Odası (GMO) Genel Merkez Yöneticisi İ. Uğur Toprak, “Tehlike sınıfları analizleri eksik ve kusurludur, tehlike sınıfları listeleri yaşananlar göz önüne alınarak güncellenmelidir” dedi.

Geçtiğimiz yıl ağustos ayında Derince’de Toprak Mahsulleri Ofisi silolarındaki patlama yine hububat tozu ve un tozunun patlaması sonucu meydana gelmişti. Bir yıl önceki patlamayı hatırlatan GMO Genel Merkez Yöneticisi Uğur Toprak, “Toz patlaması olayının önlenmesinde, öncelikle patlayıcı toz bulutunun oluşabileceği noktaların belirlenmesi gerekir. Mevcut toz yayılımını engellemek için silolarda siklonlardan faydalanılmalı, toz toplama filtreleri kullanılmalı (sadece vakumlu toplayıcılar) ve toz artıklarının periyodik sürelerle temizlenmesi önemlidir. Silolarda biriken tozların oluşturabileceği elektriksel alanlar izlenerek ve silolar arasına patlama yalıtım valfleri yerleştirilerek patlamanın silolar arasında yayılması engellenmelidir” dedi.

PATLAMANIN ÖNÜNE GEÇİLEBİLİRDİ

İş cinayetlerine neden olan her kazanın teknik bir nedeninin olduğunu belirten Toprak, Hendek’te yaşanan patlamada olduğu gibi bu gibi olaylarda yüksek yanıcı özelliği bulunan ve gerekli güvenlik önlemleri alınmadan çalışma ortamına yayılmış un, hububat tozu, kömür tozu gibi nedenler olduğunu söyledi. “Hendek’teki makarna fabrikasında yaşanan patlamanın önüne geçilebilirdi” diyen Toprak şöyle devam etti: “Risk analizi yapılması, patlamadan korunma dokümanı hazırlanması, kaynakta alınacak önlemlerle ortama toz yayılmasının önlenmesi ve havalandırma yapılması gerekirdi. Ortamda toz miktarının ölçülmesi, tozun uygun değerlerde olmasının sağlanması, exproof ekipman (Patlamaya dayanıklı) kullanılması gerekirdi. Kıvılcım çıkmasının, tutuşturucu kaynak oluşmasının engellenmesi patlamanın olmaması için teknik gereklilikler ama bu gereklilikler yerine getirilmiyor. Çünkü yaşanan ölümlerin ardından herhangi bir yaptırım uygulanmıyor. Oysa iş yerlerinde sağlıklı bir ortamın olması, işçi sağlığı ve güvenliğinin sağlanması işverenin yükümlülüğü içindedir.”

YAŞANANA İŞ KAZASI DENİLEMEZ

Ölümlerin olduğu iş yerlerinde, işin hemen durdurularak, TMMOB’nin belirleyeceği uzman kişilerden oluşan heyet tarafından ölümlerin teknik nedeni belirleninceye, önlemler uygulanıncaya kadar iş yerinde çalışma başlatılmaması gerektiğini söyleyen Toprak “Bunlar iş/işveren cinayeti, sorumlular buna göre yargılanmalı. Bu yargılamaların muhatabı işverene sadece rehberlik-danışmanlık yapan, hiçbir yaptırım yetkisi olmayan iş güvenliği uzmanları değil, iş yeri yetkilileri olmalı. İşçi düşmanı, bu sömürü düzeni kabul edilmemeli. Yaşanan bu cinayetlerin, kazaların son bulması için bir kez daha hatırlatmakta fayda var” diye konuştu.

"ACİL ÖNLEMLER İÇİN HAREKETE GEÇİLMELİ"

Bu tarz işçi cinayetlerinin önlenmesi için acil yapılması gerekenlere dikkat çeken Toprak, öncelikle yanıcı ve patlayıcı tozlar ile çalışılan iş yerlerinin tehlike sınıfları yüksek riskli olarak belirlenmesi gerektiğini söyledi. İşçi sağlığı ve güvenliğinin sağlanmasının patron yükümlülüğü olduğunu hatırlatan Toprak, “İşverenler gerekli tüm önlemleri almak zorundadır. İş yerleri etkin denetlenmeli, uygunsuzluklara ağır yaptırım uygulanmalıdır. İşçi sağlığı ve güvenliğinin sağlanması ticari alan olamaz, bu nedenle mevcut ortak sağlık güvenlik birimi (OSGB) sistemi devletin güvencesinde ve denetiminde olacak şekilde dönüştürülmelidir. Tehlike sınıfları analizleri eksik ve kusurludur, tehlike sınıfları listeleri yaşananlar göz önüne alınarak güncellenmelidir. Her şeyden önce, sendikaların, ilgili meslek örgütlerinin, üniversitelerin, bakanlıkların katılımı ile idari ve mali yönden bağımsız, ‘ulusal işçi sağlığı güvenliği kurumu’ oluşturulmalıdır” dedi.

İŞ GÜVENLİĞİ UZMANLARI UMURSANMIYOR

Patronların çoğunlukla iş güvenliği uzmanlarının tespit ve önerilerini umursamadığının altını çizen Toprak, “6331 sayılı İş Sağlığı ve Güvenliği Kanunu’nun kabulünün üzerinden 12 yıl geçmiş olmasına rağmen, geçici maddeler eliyle C sınıfı uzmanların tehlikeli sınıftaki iş yerlerine, B sınıfı uzmanların çok tehlikeli sınıftaki iş yerlerine hizmet vermesi uygulaması sürdürülüyor. Bunun yanında kamu iş yerlerinde ve 50’den az çalışanı olan az tehlikeli sınıftaki iş yerine İSİG hizmeti verilmesi zorunluluğu da bulunmuyor. Hendek’teki makarna fabrikası patlamasında görüldüğü gibi, az tehlikeli sınıf diye belirlenmiş olan iş yerlerinde de büyük ve ölümlü kazalar meydana gelebiliyor. Bu nedenle iş güvenliği uzmanlarını bir üst tehlike sınıfındaki iş yerlerine hizmet vermesi uygulaması ile kamu iş yerleri ve az tehlikeli iş yerlerinde iş güvenliği uzmanı ve hekim çalıştırma zorunluluğunun olmamasına ilişkin geçici maddelerin kaldırılması gerekiyor” dedi.

ÖNCEKİ HABER

Genç işçi Bager'in mektubu: İnsanlık bir arada olabilmekmiş...

SONRAKİ HABER

Beşiktaş'ta gece kulübü yangınına ilişkin 13 kamu görevlisine dava açıldı

Sefer Selvi Karikatürleri
Evrensel Gazetesi Birinci Sayfa