25 Eylül 2024 04:15

Altın Koza perdesini işçiler için kurdu | 'Güzel şeyler geliyor ama uzun sürmüyor'

Tarım İşçisi Nusret: “Bir neşemiz yok. Şurada yılda bir sinema gelirse keyfimiz yerine geliyor. Gidince keyfimiz de gidiyor."

Altın Koza açık hava gösterimi | Fotoğraf: Volkan Pekal/Evrensel

Paylaş

Volkan PEKAL
Adana

Adana’da düzenlenen Altın Koza Film Festivali, sinemayı halkla buluşturma amacıyla yazlık gösterimlere devam ediyor. Bu kapsamda, son olarak Adana’nın Tuzla bölgesindeki Karagöçer çadır alanında tarım işçileriyle buluşuldu. Tarım işçileri etkinlikte “Mutlu Aile Defteri” filmini izlediler. Yazlık sinema kültürünün bir parçası olarak gazoz ve patlamış mısır ikramı eşliğinde yapılan gösterimde çocuklar ön sıraları kaptı.

Etkinlik, zorlu çalışma koşulları altında yaşayan tarım işçilerine kısa bir nefes alma imkanı sundu. “Vizontele Tuuba” filmindeki şu replik, işçilerin bu kısa mutluluğunu özetliyordu: “Her şeyin bittiği yerde başlayan şehre, bazen güzel şeyler de gelirdi. Ama hiçbiri uzun süre kalmazdı…” Tarım İşçisi Nusret ise duygularını şöyle dile getirdi: “Sabah işe çıkıyoruz, eve geliyoruz. Bir yemek yiyoruz, banyo yapıyoruz. Köprüye geliyoruz. Hepsi bu. Yılda bir sinema gelirse keyfimiz yerine geliyor. Gidince keyfimiz de gidiyor. Hayatımızda bunun gibi şeyler istiyoruz.”

İŞÇİLERİN SOSYALLEŞME MEKANI: KÖPRÜBAŞI

Bahçelerin ve tarlaların birbirine karıştığı geniş tarım arazilerini aşan asfalt yolda yaklaşık bir saatlik yolculuğun ardından Karagöçer’e varılıyor. Adana’yı sağanak yağmurun vurduğu pazar günü, kapalı havaya rağmen yağmurun henüz güneye ulaşmamış olması gösterimi tehlikeye sokmaması açısından büyük bir şanstı. Gösterim, Karagöçer köyünün hemen kenarındaki çadır alanına yakın bir bölgede yapılıyor. Yağmur yağma ihtimaline rağmen, çadırlardan ve çevredeki müstakil evlerden gelen çocuklar yavaş yavaş ön sıralarda yerlerini alırken, gençler her zamanki buluşma noktaları olan köprü başında hazırlıkları meraklı gözlerle uzaktan izliyorlardı.

BÖLGEDE SOSYAL HAYAT ÇOK SINIRLI

Yaklaşıp konuştuğumuzda gençlerin Suriyeli olduğunu anlıyoruz. ‘90’lı yıllarda köylerini terk etmek zorunda kalan Şırnaklı ailelerin yerleştiği Karagöçer’de Şırnaklı tarım işçilerinin büyük bölümü artık çiftçilik ya da başka işler yapmaya başlarken bir başka savaşın mağdurları Suriyeli mülteciler onların yerini almıştı. Gençler yaz sıcağında ağır çalışma koşulları ve maddi sıkıntılar nedeniyle sosyal kültürel etkinliklere ulaşmakta zorlandıklarını anlattılar. Zaten çocukken geldikleri Türkiye’de eğitim de alamamışlardı. İş dışındaki sosyal hayatlarının arkadaşları ile buluşup bir şeyler yiyip içerken sohbet etmekten ibaret olduğunu anlatan genç işçilerin buluşma noktaları ise köprübaşı. Konum olarak yakın olan Tuzla’da denize girmek de ara sıra şehir merkezine gidip gezmek de eğlenmek için baş vurdukları eğlenceler arasında.

16 yaşındaki Hüseyin Ahmed, film izlemeye Tuzla’dan gelmiş. İlk kez perdede film izlediğini anlatan Hüseyin, “Suriye’den geldiğim zaman ben küçüktüm. Okula gitmek istemedim. Orada da burada da ilk kez film gösterimi görüyorum. Arkadaşlarımla geldim. Keyifli geçiyor” diyor. Çalışmadığı günlerde arkadaşlarıyla denize gittiğini anlatan Hüseyin, “Futbol oynuyoruz. Ama bir saha yok. Futbol sahası istiyoruz” diyor.

BU EĞLENCELER SÜREKLİ OLMALI

Bölgede Avrupa destekli proje kapsamında mülteci çocuklara yönelik projeler yürütüldüğünü biliyoruz. Projeler bittikten sonra çocukların sağlanan imkanlardan tamamen yoksun kaldığını da hatırlatmakta fayda var. Bu projelerden biri olduğunu tahmin ettiğimiz birtakım etkinliklere katıldığını hatırlayan çocuk Ömer Müslüm, çeşitli oyunlarla birlikte 5 yaşındayken perdede bir film izlediğini hatırlıyor. 5 yaşından beri bu etkinlik Ömer için bir ilk. Ömer okuluna devam ediyor ama tatil günlerinde biber toplama işinde işçi olarak çalıştığını anlatıyor. Ömer buna benzer eğlencelerin sürekli olmasını istediğini söylüyor. Ömer’in en sevdiği filmler “Şaban” filmleri. Nedenini sorduğumuzda “Çünkü çok gülüyorum. Komedi filmlerini seviyorum” diyor.

‘ALDIĞIMIZ PARA SİNEMAYA YETMİYOR’

Konuşma sırasında yağmur hafifçe serpiştirmeye başlıyor. Tarım işçisi için yağmur, yevmiye almadan boş geçen iş günü ve çadıra sıkışan saatler demek. Nusret Ahmet, kapalı havada tarım işçilerinin derdinin yağmur olduğunu anlatıyor: “Şu çadırlarda yağmur var, çamur var. Çocuklar ayağında terlikle geziyorlar. Çadırların içinde perişan oluyorlar. Aldığımız para sinemaya yetmiyor. Dediğimiz, burada yaşadığımız rezillik” dedi. Yağmurda sosyalleşemediklerini anlatan Nusret, günlük rutinlerini şu şekilde özetliyor, “Sabah işe çıkıyoruz, eve geliyoruz. Bir yemek yiyoruz, banyo yapıyoruz. Köprüye geliyoruz. Hepsi bu. Bir neşemiz yok. Burada futbol istiyoruz. Şurada yılda bir sinema gelirse keyfimiz yerine geliyor. Gidince keyfimiz de gidiyor. Sinemaya gidersek para yetmiyor. Evde telefondan film izliyoruz. Polat Alemdar izliyoruz. Bunun gibi sinemalar yok ki. Bundan başka bir şeyimiz yok. Hayatımızda bunun gibi şeyler istiyoruz” diyor.

ÖNCEKİ HABER

Tomris Giritlioğlu uğurlandı | "Türkiye tarihinin dönüm noktalarını perdeye taşıdı"

SONRAKİ HABER

Akcanlar’da direniş bitti, mücadele devam edecek 

Sefer Selvi Karikatürleri
Evrensel Gazetesi Birinci Sayfa