25 Eylül 2024 05:05

Belediyelerde tek tip sözleşmeye karşı mücadele zamanı

"Önceden sözleşme süreçlerinde az da olsa inisiyatif kullanabilen belediyeler, bu sözleşme sürecinde SODEM-SEN’e zorunlu olarak üye olmakla kalmadı, görüşmelerin inisiyatifini SODEM SEN’e bıraktı"

Kadıköy Belediyesi'nde çalışan işçiler sabahın erken saatlerinde Kadıköy Belediyesi binası önünde toplandı | Fotoğraf: Murat Uysal/Evrensel

Paylaş

Ali SÖNMEZ

DİSK/Genel-İş İstanbul Anadolu Yakası 2 No’lu Şube Başkanı

Toplu iş sözleşmesi ve belediyelerde gelişen süreçle ilgili bilgilendirme ve gelişmeleri aktarma gereği duydum. 31 Mart yerel seçimlerinden sonra özellikle CHP’li belediyelerin CHP Genel Merkezi, direktifleriyle Türkiye’nin çeşitli yerlerinde kazandıkları belediyeleri bir araya getirdi. Hem politik tutum bakımından nasıl yol izleyeceğine dair hem de 696 KHK ile geçiş yapan belediye şirket işçilerinin toplu iş sözleşmesi sürecine müdahale edilmesi amacıyla, daha önce kurulmuş ancak atıl durumda olan SODEM-SEN’in (Sosyal Demokrat Kamu İşverenler Sendikası) tüm sözleşme sürecini yönetmesi, belediye yönetimlerine CHP Genel Merkezinin talimatıyla dayatıldı. Geçmiş yıllarda sözleşme süreçlerinde az da olsa inisiyatif kullanabilen belediyeler, bu sözleşme sürecinde SODEM-SEN’e zorunlu olarak üye olmakla kalmadı, görüşmelerin inisiyatifini SODEM SEN’e bıraktı.

2 yıl önceki toplu iş sözleşme sürecinde de SODEM-SEN çoğu belediyede yetkili sendikaydı. Ancak hem idari maddeler hem ücret ve sosyal haklar bakımından SODEM-SEN, bugün oynadığı rolü oynamıyordu. SODEM-SEN dün oynadığı ara bulucu rolünü terk etmiştir. Bugün başta İstanbul olmak üzere Türkiye’nin her yerinde tek tip bir toplu iş sözleşmesi dayatarak; belediyeler arasında rekabetin kaldırılması için çaba harcamakta ve düşük ücret teklifleri ile belediyeleri en alt ücretlerde, en kötü sosyal haklarda eşitlemeye çalışmaktadır. SODEM-SEN’in sözleşmelerde sergilediği düşük ücret tutumu, bugünkü somut gerçekler üzerinden değil de hükümetin ortaya attığı kamu tasarruf paketi üzerinden belirleniyor.

SODEM-SEN, iş yerinde yaşadığımız idari sorunlarla ilgili maddeleri reddederken, diğer taraftan geçmiş yönetimlerin bütçeleri kötü kullanmasını gerekçe göstererek ekonomik ve sosyal maddelerin karşılanamayacağını tartışarak, sözleşme sürecinin felç olmasını sağlayacak bir politika izliyor.

Böylece işçi sınıfının ekonomik sosyal haklarının geliştirilmesini yok sayarak, işçilerin ortak iradesiyle hazırladıkları toplu sözleşme tekliflerini reddederek, yukarıdan tepeden inme yöntem ve biçimlerle toplu sözleşmeyi bitirmeyi hedefliyor. Elbette böylece belediye yönetimlerinin üzerinden büyük bir yük alıyor.

Bu sorun sadece toplu iş sözleşmesi süreçleri süren İstanbul Maltepe, Kartal, Kadıköy, Ataşehir, Sarıyer ve Beşiktaş’ın sorunu değildir. Burada politik bir tutumla karşı karşıyayız. İşçiler olarak örgütlü olduğumuz yerlerde buna karşı tutum almayı ve birleşik bir mücadeleyi esas alan bir tartışmayla, bizlere sefalet dayatan bu politikaları ters yüz eden bir mücadele hattının örülmesi zorunlu bir ihtiyaçtır.

Bu bağlamda toplu sözleşme süreçlerinde insanca yaşanacak ücret ve çalışma koşulları için ortak bir tutum almalı, her süreci birlikte değerlendiren, SODEM-SEN’in tutumuna karşı tutum geliştiren bir mücadelenin iş yeri iş yeri, birim birim örgütlenmesi için çaba harcamalıyız. Gelinen aşamada, sürece nasıl müdahale edilmesi gerektiği ile ilgili en alt birimlerden işçi arkadaşlarımızla tartışarak, birlikte müdahale etmenin olanak ve imkanlarını nasıl yaratacağımıza dair ortak bir tutum almakla başlayabiliriz.

Bu tür saldırılar ancak ve ancak işçi sınıfının iş yeri temelinde başlayan mücadelesiyle birlikte örgütlenmesi ile püskürtülebilir. İşçilerin bu süreçte kendi ihtiyaçlarına cevap verecek şekilde toplu iş sözleşmelerine, kendi talepleri doğrultusunda müdahalesi gerçekleşirse, yani işçiler sürece talepleriyle katılır ve taleplerini örgütlü bir iradeyle savunurlarsa, bu süreci şeffaf ve ortak bir iradeyle örgütleme başarısı gösterirlerse, elbette kazanabilirler, belediye işçileri olarak kazanabiliriz.

Bu bağlamda başta Maltepe işçilerine, İstanbul'da devam eden Kartal, Kadıköy, Ataşehir, Sarıyer ve Beşiktaş işçilerine bugünkü süreçte, çok net bir şekilde kimlerle nasıl karşı karşıya kaldığımız ve nasıl mücadele etmemiz gerektiği konusunda ciddi bir bilgilendirme ihtiyacı var.

Bu ihtiyaç üzerine işçilerin birlikte nasıl tutum alması gerektiğine dair da tartışmalarımızı sürdürüp, taleplerimizin karşılanmadığı takdirde de işçilerin en demokratik hakkı olan başta grev hakkı olmak üzere her türlü eylem, etkinlik ve mücadelenin ortak bir şekilde sürdürülmesinin gereksinimlerini ortaya koymak ve bunun için mücadeleyi yükseltme ihtiyacının olduğunu belirtmek istiyorum.

25 Eylül’de gerçekleşecek olan gelirde ve vergide adalet mitingine de işçilerin kendi talepleri ile vergideki adaletsizliğin düzeltilmesi, insanca yaşanacak ücret ve çalışma koşulları için kitlesel bir şekilde katılması, bunun için de herkesin taşın altına elini koyarak bu mücadeleye dahil olması gerektiğini düşünüyoruz. İşçilerin birliği sermayeyi yenecek! Yaşasın iş ekmek özgürlük mücadelemiz!

ÖNCEKİ HABER

Akcanlar’da direniş bitti, mücadele devam edecek 

SONRAKİ HABER

Beytülma: Ulaşım sorunu Hatay Büyükşehir Belediyesi’nin sorumluluğudur

Sefer Selvi Karikatürleri
Evrensel Gazetesi Birinci Sayfa