İktidar insan haklarını ve adaleti çöpe attı
Şüpheliyi çöp poşetine koyup, hayvan nakil aracı ile taşıyıp, elleri arkadan kelepçeli bir şekilde uzun bir yol yürüten polis işkence ve kötü muamele suçu işlemektedir.
Fotoğraf: DHA
Av. Tugay BEK
İstanbul Ümraniye’de bir kadın polisin 19 yaşındaki “suç makinesi” Yunus Emre Geçit tarafından öldürülmesi ve polisin sonrasında uyguladığı muamele; çeteleşme, toplumsal barış, insan hakları ve hukukun üstünlüğü açısından var olan kaygıların daha da artmasına neden oldu.
YUNUS EMRE GEÇİT YALNIZ DEĞİLDİR
Yunus Emre Geçit çocuk yaşta 26 suça karışmış. İstanbul başta olmak üzere büyük kentlerin varoşlarında, işsiz, eğitimsiz, güvencesiz bırakılmış çocuklar ve gençler çetelerin tetikçisine dönüşmüş durumda. Bu “Z kuşağı mafya” TikTok başta olmak üzere sosyal medya platformları üzerinden silahlı fotoğraflar paylaşmaktan ve suçlarını ifşa etmekten de kaçınmıyorlar. Büyük metropollerde her gün işlenen sayısız cinayetin güvenlik kameralarına yansıyan bir kısmı medyada haber oluyor. Devletin, sahip çıkmadığı gençler üzerine güç kazanan bu çeteler, uluslararası mafya gruplarının taşeronluğunu üstlenmeye başlar hale geldi. Bütün bunlar devletin, polisin gözü önünde gerçekleşiyor. Yunus Emre Geçit’i istisnai, canavar ruhlu, sadist bir kişilik olarak lanse edip, büyük kentlerin varoşlarında kanser gibi yayılan çeteleşme ve uyuşturucu gerçeğini görmezden gelmenin, sorunun çözümüne hizmet etmediğini kabul etmek durumundayız.
ÇÖP POŞETİNE KONAN ADALETTİR
Şüpheliyi çöp poşetine koyup, hayvan nakil aracı ile taşıyıp, elleri arkadan kelepçeli bir şekilde uzun bir yol yürüten polis işkence ve kötü muamele suçu işlemektedir.
Meslektaşlarının yaşamını yitirdiği olaylarda polisler işkence yapmayı kendilerinde hak görüyorlar. Görevi cumhuriyet savcılığı talimatı ile soruşturmayı yürütmek, delillerin toplanması ve failleri yargı önüne çıkartmak olan polisler, bu son olayda olduğu gibi yakalayıp, yargılayıp cezasını veriyorlar.
Şayet, polislerin şüphelileri cezalandırma yetkisi olduğu kabul edilecekse “Avrupa’nın en büyük adliye saraylarını yapıp” on binlerce hakim, savcı ve adliye çalışanına maaş ödeyip, halkın kaynaklarını israf etmekten vazgeçilmelidir.
İŞKENCE MEŞRULAŞTIRILIYOR
Ters veya düz kelepçe; şüpheliyi başka türlü zapt etmenin mümkün olmadığı, zorunlu ve istisnai hallerde uygulanabilir. Polis bu son olayda ters kelepçe ile de yetinmeyip adliyeye çıkartma işlemini tiyatral şova dönüştürdü. Şüpheliyi ezme, aşağılama, onur kırma, intikam alma niyeti ile hareket eden polisler işkence ve kötü muamele yasağını ihlal etmektedir.
Emniyet bizzat basını davet ederek neden olduğu insan hakkı ihlalleri, işlediği suçları görünsün bilinsin istiyor. Toplumun büyük çoğunluğunun tepkisini çekecek cinayet ve cinsel istismar vb. suçlar üzerinden işkence, kötü muamele ve diğer insan hakkı ihlallerine meşruluk yaratmaya çalışıyorlar. Tüm bunlar yaşanırken İçişleri Bakanı Ali Yerlikaya kendi sosyal medya hesabı üzerinden yapmış olduğu açıklamada “Çöp poşeti geçirme muamelesine imza atan polisler hakkında soruşturma açıldığı iddiasını yalanladı” Böylece polislerden sorumlu olan Bakan, toplumun gözü önünde işlenen aleni işkence ve kötü muamele suçuna aynı şekilde alenen desteğini sunmuş oldu.
İHLALLER TOPLUMUN DİĞER KESİMLERİNE DE UZANACAK
Hukuka aykırı gözaltı yönteminde dozaj artıran kolluk, aynı hukuksuzlukları hakları için mücadele eden emekçilere, sendikalaştığı için işten atılan işçilere, doğayı, ormanı suyu korumak için iş makinalarının önünde kendini atan çevrecilere karşı uygulamaktan geri durmuyor.
Mevcut Anayasa’nın, ülkemizin taraf olduğu uluslararası anlaşmaların ve kanunların açık bir şekilde yasakladığı işkence ve kötü muameleye açıktan olur veren bu iktidar, “Ülkemizi darbe Anayasa’sından kurtaralım, yeni bir anayasa yapalım” diyebiliyor.
Kadın polis memuru, çetelerin ağına düşmüş, sayısız suça karışmış biri tarafından katledildi. Meselenin ekonomi ve eğitim boyutu gençlerin umutsuz ve geleceksiz bırakılması birlikte ele alınmalı. “Bir çocuktan katil yaratan” bu düzen sorgulanarak, mafyalaşma ile topyekun mücadele edilmelidir.
Hukukun askıya alınmasına olur veren, işkence ve kötü muamele başta olmak üzere insan hakkı ihlallerine meşruluk katan uygulamalara başta barolar, hukuk örgütleri olmak üzere toplumun her kesimi karşı çıkmak zorundadır.