Urfa Barosunun ırkçı söylem ve işkenceye dair 16 suç duyurusundan 15'i cezasızlıkla sonuçlandı
Urfa Barosunun nefret söylemi ve işkenceye dair 21 ayda yaptığı 16 suç duyurusundan sadece 1'i kovuşturmaya dönüştü. Bu suç duyurularına dair yapılan kimi haberlere ise erişimi engeli getirildi.
Fotoğraf: MA
Ceylan ŞAHİNLİ
Urfa Barosu Avukat Kazım Ekinci İnsan Hakları Merkezi (İHM), ırkçı, nefret söylemleri ile işkence vakalarına dair Kasım 2022 ile Ağustos 2024 tarihleri arasında çoğu Urfa Cumhuriyet Başsavcılığı’na olmak üzere 16 suç duyurusunda bulundu. Ancak söz konusu suç duyurularının sadece 1’ine dair işlem yapıldı. Kimi suç duyuruları ile ilgili görüntü kayıtları ve fotoğraf gibi deliller olmasına rağmen takipsizlik kararı verildi. Bu suç duyurularına dair yapılan kimi haberlere ise erişimi engeli getirildi.
DELİLLERE RAĞMEN ‘TAKİPSİZLİK’
İnsan Hakları Merkezi Başkanı Dicle Aksu, suç duyurularının cezasızlıkla sonuçlandığını belirtti. Suç duyurularının çoğunun yerelde yaşanan ihlallere dair olduğunu belirten Aksu, "Birkaçı da Türkiye genelinde sosyal medya hesaplarında büyük yankı uyandıran nefret söylemlerine ilişkin idi. Ancak kimisi takipsizlikle sonuçlanırken, kimisi sürüncemede bırakıldı. Örneğin 6 Şubat depremlerinde mültecilere dönük halkın ve kolluğun işkence uygulamaları ve nefret söylemlerine dair suç duyurumuz oldu. Bu takipsizlik ile sonuçlandı. Cezaevlerinde yaşanan hak ihlallerine dönük suç duyurularımız da yine takipsizlikle sonuçlandı. Sadece Amedspor taraftarlarını hedef alan '68 Ergenekon' taraftar grubu hakkında Aksaray Cumhuriyet Başsavcılığı’na yapılan suç duyurusu kovuşturmaya dönüştürüldü ve Aksaray Asliye Ceza Mahkemesi tarafından söz konusu kişilere ceza verildi” diye belirtti.
“Görevi kötüye kullanma” suçuyla ilgili yapılan başvuruların çoğunluğunda “takipsizlik” kararı verildiğini söyleyen Aksu, “Kolluğun yetkisini aşarak halka dönük kullandığı işkence ve kötü muameleye karşı bulunduğumuz suç duyurularının çoğunluğu takipsizlikle sonuçlandı. Özellikle deprem sürecinde Suriyeli oldukları iddia edilen bazı yurttaşlar, yağma yaptıkları iddiasıyla kolluk ve kolluğun esnek tavrı sebebiyle halk tarafından işkenceye uğradı. İşkence görüntüleri açık bir şekilde medya hesaplarından paylaşılmasına rağmen yaptığımız suç duyuruları takipsizlikle sonuçlandı” dedi.
“MAĞDURU SUÇLAYAN BİR SİSTEM VAR”
Türkiye’de mağdurların suçlandığı bir sistemin olduğuna dikkati çeken Aksu, "Özellikle kişi Türk-erkek ve Sünni olma özelliklerinden birini ya da hepsini taşıyorsa kesinlikle yaptığı suç, işkence, hakaret ve nefret sebebiyle hiç bir yargılamaya maruz kalmıyor. Bunun ise toplumsal alanda yarattığı algı umutsuzluk oluyor. Özellikle dezavantajlı gruplar arasında ‘ne yaparlarsa yapsınlar onlara kimse bir şey yapamaz’ algısı yaratılıyor. Bu sebeple mağdur kesimlerin adaletten umudunu kestiğini söylemek mümkün. Buna rağmen bir yerlerde haklarını aramaya devam eden insanların mücadelesi de yaptırım olmaması sebebiyle boşa çıkartılmaya çalışılıyor. Söz konusu olay ne olursa olsun egemen kimlik ile empati kuruluyor. Mağdur ise kimliğinden ötürü suçu olmamasına rağmen suçlanmaya devam ediyor. Böylelikle mağdur ikinci bir mağduriyet yaşıyor” ifadelerini kullandı.
“10 KİŞİDEN 8’İ YARGIYA GÜVENMİYOR”
Egemenin gözünden yargılamaların yapılmasının cezasızlık politikalarına yol açtığını ifade eden Aksu, toplumsal alanda adalete karşı umutlarını yitirmiş milyonların oluştuğunu kaydetti. Sokaktaki 10 kişiden 8’inin ülkedeki adalet sistemine güvenmediğini dile getiren Aksu, şöyle devam etti: “Bugüne kadar yaşatılan hiç bir katliam ve işlenen suçtan kimsenin ceza almadığını görüyoruz. Suçun cezalandırılmadığını, ödüllendirildiğini görenler, bu suçları işlemeye yöneliyor. Bu durum, adaletin yeniden tesis edilmesi ve insanların örgütlü bir duruş sergilemesiyle aşılır.” (Urfa/MA)