30 Mart 2013 14:45
Arif Koşar

2012 Aralık ayında, Seleka isyancıları, hükümetin 2007 yılında yapılan barış anlaşmasına uymadığı gerekçesiyle yeni bir savaş başlattı. Cumhurbaşkanı Bozize, Kuzey ve doğu bölgelerini ele geçiren muhaliflerle Ocak ayında anlaşmak durumunda kalırken bir uzlaşma hükümeti kuruldu. Anlaşma öncesi Fransa’dan yardım isteyen Bozize’ye Cumhurbaşkanı Holland’ın cevabı “Biz eski kolonilerimizin iç işlerine karışmayız” oldu. Birkaç gün sonra ise Fransa’nın Mali işgali başladı. Fransa’nın devrik Cumhurbaşkanı François Bozize’yi bir süredir gözden çıkardığı biliniyor.

KIYMETLİM: ELMASLAR

Fransız ordusunda eğitim görmüş eski bir general olan Bozize, 2003 yılında askeri darbe ile iktidarı ele geçirmişti. Daha sonra 2005 yılında yapılan ve muhaliflerin ‘hileli’ ilan ettikleri seçimleri kazanarak devlet başkanı olmuştu. Bozize ayrıca 2007 yılında da isyancılarla “diyalog” adı verilen görüşmelere başlamıştı. 2011’de yapılan seçimleri de Bozize ve partisi kazandı. Ancak ne yolsuzluk, adam kayırma, diktatörlük gibi suçlamaların sonu geldi ne de seçimlerin hileli olduğu yönündeki iddiaların... Peki, ne olmuştu dost Bozize’ye? Fransa tarafından birden yalnız bırakılmıştı. ‘Eski sevgili’nin bu terk edilişi aslında Afrika üzerinden süren emperyalist fırtınaları da yeniden gündeme getiriyor.

Bölgede uzun bir süredir Fransa, ABD ve Çin arasında ekonomik bir çekişme var. Bozize, 2012 Temmuz’unda altın ve elmas madenlerinin işletme hakkını Çinlilere verdi... Kereste üretimini ise Hintlilere... Bu durum Fransa’yı tahmin edileceği gibi pek memnun etmedi. Orta Afrika Cumhuriyetinin temel önemi zaten altın ve elmas madenleri. Bozize’nin bu madenlerdeki tutumu tek başına belirleyici sebep olabilecek kuvvetteydi. Keza bölge devletleri de Orta Afrika Cumhuriyeti için bir çatışma halindeydi. Güney Afrika’nın son yıllardaki Orta Afrika yatırımlarından Çad’ın rahatsız olduğu biliniyordu. Petrol alımının Kamerun yerine Nijerya’dan yapılmaya başlanması da Bozize’yi ‘istenmeyen adam’ konumuna getirdi.

Yani, Fransa’nın, Mali hükümetine yaptığı ‘savaş yardımı’nı Bozize yapmaması buradan bakınca gayet anlaşılır! Öyle ki; ülkede yaşanan iç savaşta Fransa’nın etkisi görüldüğünden çok daha fazla...

FRANSA NE OLACAK?

Elbette, burada kalınca her şeyi ‘dış güçlere’ ve ‘emperyalizme’ bağlayan tek yönlü bir anlayış eleştirisi yapılabilir. Ülke içindeki güçleri ve sorunları da görmekte fayda var. Ama Afrika’da sömürgecilik müthiş bir doku katliamıdır. Kültürel, siyasal ve ekonomik olana sinmiştir. İkinci Dünya Savaşı sonrasında Nkrumah, Lumumba, Nasr gibi önderlerle anılan, kitlesel ve zafere ulaşmış bağımsızlık mücadeleleri, bu sömürgeci mirası reddetmiş ama tamamen silip atamamıştır. Sonrasında ise yeniden sömürgecilik ve neoliberalizm...

İki örnek...

Orta Afrika Cumhuriyetinde, isyancıların; Seleka askerlerinin tekrar orduya alınması, yabancı askerlerin ülkeyi terk etmesi, seçimlerin yenilenmesi, tarım alanlarının genişletilmesi, ülke kaynaklarının yabancı sermayeden alınıp yerli sermayeye verilmesi gibi talepleri var. Ancak; bu genel sloganların yanında özel bir parantez de var: Fransız askerleri hariç! Yani isyancılar Fransa’nın desteğine önem veriyorlar. En azından ‘tarafsız’ kalmasını sağlamak istiyorlar. Güney Afrika askerlerinin derhal topraklarını terk etmelerini isterken Fransız askerlerine karşı nezaketi elden bırakmıyorlar. Fransız askerleri de mevcut hükümetten desteğini çekerek bir Fransız centilmeninin nezaketini gösteriyor.

İkincisi; isyancılara karşı olan bir grup da Fransız büyükelçiliği önünde eylem yapıyor. Elçilik binasını taşlayan ve Fransız bayrağını parçalayan gençler isyancı gruplardan Fransa’yı sorumlu tutuyor. Ve yine elçilik önünde toplanan başka bir grubun talebi ise dikkat çekici: İsyancıları bastırmak için Fransa ordusunun desteği.

Başkent Bangui’deki yağmalama hareketleri şimdilik azalmış görünüyor. Yeni Papa da konuya duyarlılık gösterip şiddetin durması çağrısı yaptı. Orta Afrika Cumhuriyeti halkı, geleneksel Fransız sömürgeciliği sinmiş topraklarda didinip duruyor. Halkın talepleri, yukarıda ifade edildiği gibi bir biçimde isyancı güçlerde ifadesini buluyor. Ancak, bu ifadenin, Fransız iradesine karşı konumu ve tutumu önümüzdeki dönem için belirleyici olacaktır. Bunu da hep birlikte göreceğiz...


UBANGİ-SHARİ’DEN ORTA AFRİKA’YA

SÖMÜRGECİ devletlerin güdümündeki askeri darbeler Afrika’nın kadim bir geleneğidir. Orta Afrika Cumhuriyeti de bu gelenekten azade değil… Ubangi-Shari ismindeki Fransız sömürgesi olan Orta Afrika, bağımsızlığını 1960 yılında kazandı. Ülkenin 53 yıllık tarihinde sayısız darbe girişimi oldu. Bağımsızlık döneminde ilk darbe, ilk devlet başkanı David Dacko’ya karşı, Fransa tarafından desteklenen kuzeni Jean Bedel Bakossa tarafından yapıldı. Bakossa, Napolyon’a atıfta bulunarak kendisini I. Bakossa olarak “imparator” ilan etti, ülkenin adını da Orta Afrika İmparatorluğu olarak değiştirdi. Yönetimi süresince Fransa ile iyi ilişkiler yürütmeye çalıştı. 11 yıl iktidarda kaldı. 1979’da devirdiği kuzeni Dacko tarafından devrildi. Ve Orta Afrika yeniden cumhuriyet oldu. Dacko, bu sefer de yine Fransa’nın desteğiyle General Andre Kolingba tarafından devrildi. 1993’te farklı partilerin katıldığı ilk seçimlerde ise Ange-Felix Patasse seçildi. Patasse 2003 yılında General Bozize tarafından devrilene kadar iktidarda kaldı.

BİRİNCİSAYFA
SEFERSELVİ
Sezgin Tanrıkulu: "Depremin maliyetini en aza indirmek için her ay vergi veriyoruz. Nereye harcandığını bilmiyoruz"

Evrensel'i Takip Et