Derin devlette de devamlılık esastır
"Canlı yayında Bafel Celal Talabani'ye suikast çağrısı yapan İsmail Hakkı Pekin, esasen devletin demir çekirdeğinin ve geleneğinin olaylara yaklaşımını ifade etmiş oldu."
Haber Türk yayınından elınan ekran görüntüsü
Av Tugay Bek
25 Eylül akşamı Habertürk'te tartışma programına katılan eski Genelkurmay İstihbarat Daire Başkanı İsmail Hakkı Pekin, "Türkiye'nin Irak ile yaptığı anlaşma çok önemli bir anlaşma. Aynı şeyi bu tarafta da (Suriye) yapmamız gerekiyor. Efendim, Bafel Talabani şunu yapıyormuş. Devre dışı bırakırsınız. Gerekirse suikast yaparsınız. Bu kadar basit” dedi. Programın modaratörlüğünü yapan Eren Eğilmez, o kadar da olur mu, ya da burada söylenecek laf mı, manasına gelecek bir şekilde “Cıkk cıkk ooo” şeklinde bir tepki verdi. Bunun üzerine İsmail Hakkı Pekin de sözlerini yumuşatmak için “Hayır yani siz yapmazsanız, başkasına yaptırırsınız” dedi. İsmail Hakkı Pekin, canlı yayında YNK Başkanı Bafel Celal Talabani'ye suikast çağrısında bulunmuş oldu.
Pekin, daha önce katıldığı bir programda da Paris’te katledilen üç kadının MİT tarafında öldürüldüğünü ima etmişti.
Programın adı çok manidar; “Gerçek Fikri Ne”
Şimdiler de gözden çıkartılmış olsa da İsmail Hakkı Pekin, sıradan bir TV yorumcusu değil. TSK’nin birçok kademesinde yer aldıktan sonra 2007-2012 yılları arasında Genelkurmay İstihbarat Daire Başkanlığı görevine sürdürmüş, devletin nasıl çalıştığını iyi bilen emekli bir general.
Canlı yayında suikast çağrısı yapan Pekin, esasen devletin demir çekirdeğinin ve geleneğinin olaylara yaklaşımını ifade etmiş oldu.
Herkes “Devre dışı bırakılması gereken bir düşman” olabilir.
Bu zihniyet, kendi kafalarındaki plana, temsil ettikleri sınıfın ve menfaat grupların çıkarlarına uymadığı zaman suikast, komplo, provokasyon gibi her türlü yönteme başvurmaktan çekinmiyor. Bunu yaparken de hukuka uygun mu diye düşünme gereği duymuyorlar. “Ha kendileri yapamadı mı başkalarına yaptırabiliyorlar.” Bu başkaları, bazen komando kamplarında yetiştirilen Ülkücüler, bazen de IŞİD, Hizbullah ya da devletin denetimindeki mafya grupları, cinayet şebekeleri olabiliyor.
Derin yapılanma için, bir kişi ya da grup bir defa “düşman” olarak görüldükten sonra yasal olup olmadığına bakmaksızın her türlü yöntemi kullanarak “devre dışı bırakmak” mübahtır. Yargılama görüntüsü altında Selahattin Demirtaş gibi siyasetçilerin, avukatların, gazetecilerin hapse atılmasının da bir tür “devre dışı bırakma” olarak değerlendirilmesi gerekir.
Bizlerin uğruna mücadele ettiği demokrasi, insan hakları, hukukun üstünlüğü gibi kavramlar “Pekingiller” için adaletsiz düzenin üzerini örtmeye yarayan perdedir. Erdoğan'ın deyimi ile “Demokrasi amaç değil, hedefe giden yolda bir araçtır”.
İnsanı, devre dışı bırakılacak bir unsur olarak gören zihniyetle mücadele etmeden, bu topraklara huzur ve barış gelmez.
Teşkilatı Mahsusa’dan bu yana tam olarak aydınlatılamamış tüm siyasi cinayet, katliam ve provokasyonları, İsmail Hakkı Pekin’in bu itirafları üzerinden tekrardan irdelemek gerekir.
Örneğin DEP Milletvekili Mehmet Sincar, 1993'te Batman'daki bir DEP yöneticisi ile birlikte suikasta uğramış, Türk İntikam Tugayı (TİT) cinayeti üstlenmişti. Daha sonra da Hizbullah sanıkları yargılandıkları davada cinayeti kendilerinin işlediği yönünde itirafta bulunmuşlardı. 1977 1 Mayıs Katliamı'ndan DİSK Genel Başkanı Kemal Türker ve saymakla bitmeyecek aydın, yazar, bilim insanı cinayetlerinin üzerindeki sis perdesinin neden kakmadığının sırrı İsmail Hakkı Pekin’in konuşmasında saklıdır. 1018 haftadır eylemlerini sürdüren Cumartesi Anneleri-İnsanlarının kayıpları, Pekin’in itiraf ettiği gibi bizzat devlet ya da devlet adına hareket eden aparatlar tarafından “devre dışı bırakılmıştır”.
Şiddetin, hukuksuzluğun, cinayetlerin asıl kaynağına dokunmadan, bir takım medyatik tekil olaylar üzerinden konuşarak, toplumsal barış ve huzur sağlanarak güven içinde yaşamak mümkün değildir.