29 Eylül 2024 04:26

Çetelere kolay hedef: Çocuklar

“Tetikçinin yaşı fark etmiyor, iyi motor kullanabilen herkese bu işi yaptırıyorlar, motor kullanabilmek en temel şart” deniyor. Gün geçtikçe tetikçiliğin ‘ucuzladığı’ da sık konuşulan konulardan biri.

Görsel: Midjourney/Fırat Turgut/Evrensel

Paylaş

Burkay RENDE
İstanbul

Türkiye her geçen gün sokakları daha güvensiz bir hale gelen, mahallelerinde çeşitli çetelerin kol gezdiği ve birbirleriyle rekabet ettikleri bir ülke. Çetelerin sokaklardaki en görünür yüzleri çocuk üyeleri. Bu gerçek, geçtiğimiz günlerde 19 yaşındaki bir çete üyesinin polis memurunu vurmasıyla daha çok konuşulmaya başlandı.

Ülke sokaklarının, çetelerin ne denli pençesine düştüğünü resmi kurumların yayımladığı veriler ve raporlar çok net bir şekilde özetliyor. İçişleri Bakanlığının 2023’te yayımladığı Türkiye uyuşturucu raporu’nda, Türkiye’nin de dahil olduğu ve uyuşturucu ticareti için on yıllardır en sık kullanılan rota olan Balkan rotasından söz ediliyor. İçişleri Bakanlığı bu rotayı şöyle anlatıyor: “2019’da Afganistan dışında küresel boyutta ele geçirilen eroin ve morfin miktarının yüzde 50’si Balkan rotası üzerinde bulunan ülkeler tarafından gerçekleştirilen yakalamalarda ele geçirilmiştir. Rekor olarak nitelendirilen yüklü eroin yakalamaları nedeniyle Türkiye, Balkan rotası üzerinde hayati bir öneme sahiptir.”

Türkiye’nin, adeta uyuşturucunun İpek Yolu diyebileceğimiz bu rotanın uğrak noktalarından olması içeride de bazı sonuçlar doğuruyor elbette. Emniyet Genel Müdürlüğünün yayımladığı verilere göre, 2013 yılında toplam 9.8 ton eroin ve 3.3 milyon adet ekstazi hap ele geçirildi. 2021’e gelindiğinde bu sayılar eroin için 22.2 tona, ekstazi içinse 7.6 milyon adede fırladı. Sekiz yılda miktarların yüzde 100’ün üzerinde artması, bu alandaki rantın da aynı ölçüde arttığı anlamına geliyor. Sokaklardaki illegal rant, ülkedeki işsizliğin ve yoksulluğun yükselmesiyle buluştuğunda kaçınılmaz bir sonucun inşasının ilk tuğlası da yerleştirilmiş oluyor. 2013 yılında toplumun yüzde 15’inin yoksulluk sınırı altında yaşadığı Türkiye’de, 2023’te bu oran yüzde 37.6’ya yükselmiş durumda. Bütün bu gerçekler, ülkenin henüz çocuk yaştaki gençliğinin azımsanamayacak bir kısmının geleceğini okullarda değil, sokaklarda aramasına sebep oluyor.

İstanbul Esenyurt, çete faaliyetlerinin ve uyuşturucu kullanımının yoğun olduğu bir bölge. İlçeden bir esnafa tanık olduklarını sorduğumuzda, “Mahalledeki çocuklarla sohbet ettiğimde, ‘Abi şu Daltonlara gitmiş, şu öteki çeteye gitmiş’ diyorlar. Bunlar daha 14-15 yaşında. İlk yaptırdıkları iş torbacılık, sonra yükselebilen yükseliyor” yanıtını alıyoruz. Bu yaş grubundaki çocukların nasıl bu noktaya sürüklendiği hakkındaysa, “Zaten giderek çocukların gelecekten beklentisi düşüyor. Önce, okuldan kopuyorlar, sonra çetelerle haşır neşir oluyorlar. Normal bir işten beklediklerini alamayınca da olan oluyor” diyor. Çetelerin girdiği birçok çatışmada çocukları kullandıkları biliniyor. Esenyurt esnafı da buna aşina: “Tetikçinin yaşı fark etmiyor, iyi motor kullanabilen herkese bu işi yaptırıyorlar, motor kullanabilmek en temel şart.” Gün geçtikçe tetikçiliğin ‘ucuzladığı’ da sık konuşulan konulardan biri. Çocukların da katıldığı Telegram ve WhatsApp grupları üzerinden ilanların açıldığını ve işlerin buralardan alındığını söylüyor esnaf: “10-20 bin liraya da vuruyorlar, 100-200 bin liraya da… İşin zorluğuna göre de değişiyor fiyat. Zaten ilk işinden sonra hapishaneye girdiğinde artık film kopuyor. Çocuk oradan yeni bir iş çevresi edinmiş ve rütbe atlamış olarak geri dönüyor.”

Bir özel güvenlik görevlisi çocuğuna dair gözlemlerini aktarıyor: “Liseye geçtikten sonra ilgi alanları değişmeye başladı. Çetelerin ve mafyatik karakterlerin daha ön planda olduğu dizileri, filmleri seyretmeye başladı. Bir noktadan sonra tavırlarının da değişmesiyle artık onları rol model aldığını fark ettim.” Güvenlik görevlisi baba, bir gün çocuğunun cebinde hap ve bıçak bulmasının ardından okulunu değiştiriyor, “Bu mereti okulun kapısına kadar getiriyorlarmış. Çocuğum, daha sonra o okuldan bir arkadaşının karıştığı bir bıçaklı kavgada ciddi bir şekilde yaralandığını söyledi, bu benim çocuğum da olabilirdi” diyor. Sorumlu kurumların çocuklara yeteri kadar önem vermediğini söylüyor: “Nitelikli ve temiz bir geleceğe hazırlamak yerine, çocukların elinden tutmayıp bu gibi durumlara sebep oluyorlar.”

Bandırma’dan genç bir sanayi işçisiyse, “Gençlere buralardaki ücretler düşük geliyor. Düşük de zaten. Bazıları da çözümü uyuşturucu tezgahlarında, ‘abi’ dedikleri insanların işlerini yapmakta buluyorlar” diyor. Genç işçiye göre, ekonomik ihtiyaçlar tek sebep de değil: “Daha küçük yaşta bu işleri yapan insanları örnek almaya başlıyorlar, onlara karizmatik geliyor. En az bu işlerden kazanacakları para kadar, onun yanında gelen saygınlığı, öz güveni de arzuluyorlar.”

YETKİLELER MÜCADELE ETMİYORLAR

Suça sürüklenme potansiyeli taşıyan veya sürüklenmiş çocukların topluma kazandırılma süreçleri veya yargılanma süreçleri de dikkat çeken, tartışmalar açan bir konu. Konuyu Sosyal Hizmet Uzmanları Derneği İstanbul Şube Başkanı İkram Doğan ile görüştük. Doğan çocuk koruma sisteminin alarm verdiğini ve çocuk adalet sisteminin çok kötü kurgulanmış olduğunu belirterek, “Cezalandırma üzerinden çocuk adaletini inşa etmek mümkün değil, bunun çocuğu korumakla bir alakası yok” ifadelerinde bulundu. Okullarda verilen desteğin yetersizliğinden de sözeden Doğan, “Rehber öğretmenleri meselelere daha akademik bir açıdan yaklaşıyorlar, suça sürüklenebilecek çocukları dönüştürmek için bu yeterli bir bakış açısı değil. Okullara atanan manevi danışmanlar zaten bu konuyu çalışabilecek kişiler değil. Eğitim sisteminin ve müfredatları din odaklı hazırlanması da bir çözüm değil” dedi. Doğan, koruyucu aile sisteminin esasında modern bir çözüm olduğunu ancak iktidarın bunu bir tasarruf modeli olarak kullandığını ifade ederek, “nitelikli kurumlar inşa etmeyi tercih etmek yerine, bir ailenin yanına yerleştiriyorlar ve yetkili kurumlar bu gibi durumlarda yeterli takibi sağlamıyorlar. Halbuki iyi bir kurum, kötü bir aileden iyidir. Çocuğun bütün yükünü aileye yüklenerek devletin ve toplumun yükü unutturuluyor” dedi.

Konuya dair Ceza İnfaz Sisteminde Sivil Toplum Derneği’nden Avukat Cansu Şekerci ise “Genel olarak adalet sistemini tartışırken öncelikle doğru bilgiye erişmeye ve insan haklarına dayalı bir bakış açısına ihtiyacımız var; bireysel olarak da yönetimsel olarak da. Çocuklar odaklı ise çocuğun risk ve ihtiyaçlarının gözetilmesi ve iyilik halinin desteklenmesini sağlayacak kapsayıcı bir çocuk koruma politikasına ihtiyacımız var. Özellikle infaz sistemine dair çocuk ve gençlik çalışmaları, eskiden stratejik planlarda yer alıyorken artık böyle bir hedefin olmadığını görüyoruz. Mevzuatta var olan tedbirler dahi uygulanmıyor. Her ne kadar Çocuk Koruma Kanunu’ndaki koruyucu ve destekleyici tedbirler suça sürüklenen çocuklar için de geçerlidir dense de uygulamada bunu göremiyoruz. Çocuk mahpusların bağımsız izlenmesi sağlanamadığı müddetçe hapishanelerde uğradıkları hak ihlalleri izlenemiyor ve bu çocuklar hangi şartlar altında tutuldukları bilinmeden tahliye gününü bekliyorlar. Bu haliyle çocuk suçluluğuyla mücadele etmek mümkün değil. Var olan düzenlemelerin ciddi anlamda uygulanmaması ise zaten böyle bir mücadele derdi olmadığını da gösteriyor.” Ifadelerinde bulundu.

ÖNCEKİ HABER

Çetelerin ‘evrimi’: Yeni nesil organize suç

SONRAKİ HABER

DEM Parti: İsrail saldırganlığının Nasrallah'ı hedef almasını kınıyoruz

Sefer Selvi Karikatürleri
Evrensel Gazetesi Birinci Sayfa