Fiyakalı kıyafetler, lüks arabalar, pahalı silahlar
Hayatla anlamlı bağlar kurma kapasitesi zayıflatılmış semt/mahalle gençliğinin içine sokulduğu girdap, çeteleşmenin güçlenmesinin en gerçek zemini.

Ekran görüntüsü Youtube'da yayınlanan Cashflow & Gekko G - Suikast başlıklı video klipten alınmıştır.
Ender Şiar ARGIN
Daltonlar, Redkitler, Boyun, Gündoğmuşlar, Anucurlar… Her biri İstanbul’un belli kalabalık merkezlerindeki (Beyoğlu, Kağıthane, Bahçelievler) rant kavgasından doğan çeteler kısa sürede sınırları aşan organizasyonlar haline geldi. Bu organizasyonların ‘yeniliği’ Türkiye’nin yabancı olmadığı bir organize suç geçmişi değil.
Büyük ölçüde üyelerini ve bileşimini Z kuşağından, ağırlıklı olarak 16-25 arası gençlerden oluşturmaları, geleneksel mafya ve suç örgütlenmesinden farklı özellikler taşımaları, kendi raconlarını yaratmaları, kontrolsüz şiddet ve agresif güç kullanımına dayalı yeni bir hiyerarşik düzen… Şimdi “Nasıl oldu da bu çeteler gençlik içerisinde bu kadar hızlı bir popülerlik kazandı” sorusuna cevap aranıyor. Belki birkaç başlıkta kültürel beslenme kanallarından sivrilen noktaları sıralayabiliriz.
RAP MÜZİK, MAFYA DİZİLERİ, TRİBÜN KÜLTÜRÜ
En önemli etkileşim kanallarından biri rap müzik. Rap müzik, yeni çetelerin en fazla yararlandığı kültürel üretim alanlarından biri. Özellikle drill ve gangsta rap gibi rapin alt janralarından müzisyenlerin şarkıları (Türkiye’de Heijan, Organize, Keskin, Cashflow vb.) yeni çetelerin dokunuşuyla ciddi bir propaganda malzemesi olarak kullanılıyor. Örneğin “Daltonlar şehirde” ve “Barış isteyen boyun eğecek” gibi mottolar sipariş şarkılarla yaygınlaştırılıyor.
Rap müziğin geleneksel kodlarından bir tık uzakta yeni nesil rap müziği sokak yaşamını bir tür sınıf atlama hiyerarşisinin momenti olarak pazarlıyor, kolay yoldan para kazanma arzularını ve lümpen yaşam kültürünü kışkırtan bir rol üstleniyor. Getto anlatısı kimi zaman yoksulluk ve sınıf eşitsizliği çözümlemelerine, “adaletsiz dünya”ya itiraz motiflerine dayansa da çıkış yolu büyük ölçüde kolay para, köşe dönmecilik, lüks yaşam arzuları üzerine tekrarlarla kuruluyor.
İkinci kanal suç ve mafya dizileri. Son dönemde yoksul mahallelerin “abiliğinden” çete liderliğine yükselen figürleri konu alan Sıfır Bir gibi yapımlar en fazla kullanılan kültürel neşriyat haline geldi. Kurtlar Vadisi, Çukur gibi racon repertuvarı zengin dizilerin seçilmiş replikleri de bu evrene dahil oluyor.
Ancak müzik ve dizilerin bu çete olgusunun kültürel temsilinden fazla bir işlevi olduğunu iddia etmek zor. Çünkü esinlenildiği iddia edilenin boyutlarını aşan bir tablo var ortada. Örneğin Sıfır Bir, aynı zamanda sol romantizm ve eski tür eşkıyalığın da bir temsili. Hırsızlık, silah ticareti gibi işlerle uğraşan çete bir yandan da uyuşturucu ticaretine, fuhşa karşı bir ahlaki-politik duruş geliştiriyor. Ama Daltonlar, Boyun gibi çetelerde bu türden “ahlaki” bariyerler görmüyoruz. Uyuşturucu, kiralık katillik, silah kaçakçılığı, haraç, tefecilik gibi motiflerle asabiyesi şekillenen bu çetelerde somut bir “özellik” çıkmıyor karşımıza, ihaleyi kim açıyorsa ona taşere edilmeye hazır ve nazır bir “sınırsızlıkla” hareket ediyorlar.
Ya da Kurtlar Vadisi “racon” dünyasının deyim yerindeyse kaynak kitabıdır. Ancak bu çetelerde herhangi bir evrensel racon söz konusu değildir. Kadınlar, çocuklu evler, aile fertleri; her biri hedeftir. Bütün raconlar yeniden yazılmaya açıktır.
Üçüncü bir etkileşim alanı ise futbol ve tribün kültürü. Örneğin Barış Boyun yükselişinin simge eylemlerinden biri Kasımpaşa Tribün Lideri Ustahüseyin’in öldürülmesiydi. Yine GFB Lideri Sefa Kalya’nın ölümünden sonra GFB liderliği için başlayan rekabet ve mevcut GFB liderlerine yönelik silahlı saldırılarla bir kaosun ortasında kalmıştı Fenerbahçe tribünleri. Ancak bu ilişki ağı yeni nesil çete/mafya gerçekliğinin “futbol” ile şekillendiğini göstermiyor. Tersine, futbolun anlamını yitirdiğini, futboldan ya da tutulan takımdan ziyade odak noktasının “tribün” olduğunu, tribünlerin güç ve rant kavgasında bir tür statü kazanma arzusunun pragmatik bir unsuru olduğunu görüyoruz. Örneğin yıllar önce Aziz Yıldırım, Sefa Kalya’nın aslında Beşiktaşlı olduğunu iddia etmişti. Ya da Redkitler Lideri Ferhat Mardin Yenibosna’da girdiği bölge savaşında bir kaldıraç noktası olarak Fenerbahçe tribünlerine davet edilmişti. Yani olayın futboldan ziyade tribünlerden edinilen repütasyon ile daha çok ilgisi var.
KARMA BİLEŞİM: TİKTOK ESTETİĞİ
Bütün bu alt kültürlerin bileşik bir desende “hap” boyutlar kazandığı mecra ve en önemli propaganda makinesi ise TikTok. Mafya-suç dizilerinden kısa kesitler ve rap müzikten yapılan mixlerle kolay üretilebilir, hızlı tüketilebilir ve etkili TikTok videoları yeni bir “suç estetiği” yaratıyor, milyonlarca izlenmeye ulaşıyor. Sırada kimin olduğu, kimlerden intikam alındığı hızlıca dolaşıma sokuluyor. Güçlü bir propaganda aygıtının da parçası olan bu gizlilik-karşıtlığı ile fiyakalı kıyafetler, lüks arabalar, villalar, pahalı silahlar vb. her türlü arzu nesnesi kaygısızca paylaşılıyor.
‘PARA DEĞİL PARASIZLIK BOZAR OĞLUM’*
Necmi Erdoğan, Yoksulluk Halleri kitabında yoksulluğu yalnızca maddi eksiklik değil, aynı zamanda sosyal dışlanma ve aşağılanma ile ilişkilendirir. Yoksul ya da “gariban”, maddi yetersizliği değil, ahlaki ve sosyal düşüklüğü de ifade eder. Toplumsal düzenin marjinalize ettiği, sistemin sürekli güçsüzleştirdiği, alt sınıflara adeta sabitlenmiş büyük kalabalıklar… Her türlü radikalizmin, suçun, agresyonun çıkışına, dolayısıyla yeni çetelere ve yarattıkları kültüre dair söylenecek her söz, bu kalkış noktasına dayanmalıdır.
Bahsi geçen çetelerin pek çoğu toplumun en alt gruplarından, yoksul mahallelerinden çıkıyorlar. Dolayısıyla her biri içinden çıktığı kalabalığı, onların çıkmazlarını, çaresizliklerini, duygularını tanıyor. Yani aslında tepeden tırnağa bir suç düzeni olan mafya olgusu, toplumun en güçsüzlerinin ruh dünyasından besleniyor.
Kültürel üretim alanlarında görülen sokak ve gangsterlik yaşamı “üretilmiş” değil “temsil edilmeye” çalışılan ilişkiler ağından ibaret. Hayatla anlamlı bağlar kurma kapasitesi zayıflatılmış semt/mahalle gençliğinin içine sokulduğu girdap, bu ilişki ağının güçlenmesinin en gerçek zemini. Kültürel tüketim alanlarının bu zeminle bağını kurmayan her türlü yorum, “özendirme” merkezli her yaklaşım bir yandan da devlet-sermaye eliyle yapılandırılan bu cenderenin esas faillerini gizlemeye hizmet ediyor.
* Heijan ve Muti’nin ünlü şarkısı Aynen’den alıntı.
Evrensel'i Takip Et