Tersane işçisi: Sesimiz duyulsun istiyorsak, sendikacılarla da mücadele edeceğiz
Tersane işçisi: "İnsanca yaşanacak bir ücret ve vergide adalet için, daha sağlıklı çalışma koşulları için kendi birliğimizi sağlayıp oradan ilerlememiz gerekir. Başka bir çaremiz yok."
Fotoğraf: Hilal Tok/Evrensel
Tersane İşçisi Serkan TAN
Tuzla-İstanbul
Hükümetin izlediği ekonomik program işçileri her geçen gün daha da yoksullaştırmaya devam ediyor. Üst üste binen vergiler yoksulluğumuzu daha da derinleştiriyor. İşçilerin bu durumu da haliyle işçilerde bir şikayete yol açıyor. Türk-İş Başkanlar Kurulunun aldığı işe bir saat geç başlama kararı da bu şikayetlerin bir yansıması. Ancak, bu kararlarını örgütlemek gibi bir çabaları hiç olmadı. Bu kararın alınmasındaki esas sebep işçilerin öfkesini yatıştırmak.
Her ne kadar Türk-İş’in aldığı bu karardaki esas maksat işçilerin öfkesini yatıştırmak olsa da ben bir tersane işçisi olarak bu eylemlerin yine de önemli olduğunu düşünüyorum. Mevcut durum ve sıkıntıları ortadan kaldıracak, hükumeti uyguladığı ekonomi politikalardan vazgeçirip geri adım attıracak kadar büyük eylemler olmasa da eylem sürecinin bir başlangıcı olarak görüyorum. Ve bu yüzden önemli olduğunu düşünüyorum.
Ama tekrar belirtmek gerektiğini düşünüyorum: Eylemlerin önemli olması işçilerin taleplerinden ve o talepleri sahiplenerek mücadeleye atılmasından kaynaklanıyor. Türk-İş her ne kadar bu kararı alan konfederasyon olsa da eleştirilmesi gereken çok yönü var.
Bir defa, karar alındı alınmasına ama kararın uygulanması, örgütlenmesi konusunda çok baştan savma işler yapıldığını gözlemliyorum. Ben bir tersane işçisiyim. Kendi bulunduğum bölgeden bir örnek vereyim.
Özellikle son bir senedir tersane işçilerinin yevmiyelerine gelen zamlar enflasyonun çok çok altında kalıyor. Ücretlerimiz düne nazaran büyük oranda eridi. Patronların buradaki tutumu genelde oyalama, kandırma, bir şekilde bizi ikna etmek için çabalama oluyor. Patronların bu çabasına karşı büyük eylemler ortaya koyamadık belki ama tersanelerde de işçiler açısından bir karşı duruş söz konusu yine de. Geçtiğimiz şubatta üç gün süren eylemler, bu zam döneminde yaşanan irili ufaklı iş bırakmalar karşı koyuşun örnekleri. Ama bütün bunlar olurken; “Tersanelerde faaliyet sürdüren Türk-İş’e bağlı Dok Gemi-İş Sendikası ne yaptı” desek; cevabımız “Hiçbir şey yapmadı” şeklinde olur. Bunun nedeni de çok basit. Bu da Dok Gemi-İş’in kelimenin tam anlamıyla, her yönüyle bir patron sendikası olmasından kaynaklanıyor. İzlediği politikalar, işçilerin en temel sorunlarını görmezden gelmeleri, patronların istediği gibi hareket etmesi; patron sendikası olduğunun göstergesi. O kadar iş kazası, iş cinayeti oluyor ama Dok Gemi-İş’ten ne bir eylem ne de bir açıklama görebiliyoruz. Sarı değil, sapsarı bir sendika!
Biz de tersane işçileri olarak bu eylem sürecinde de bekledik. Belki kendi konfederasyonlarının aldığı kararı burada hayata geçirirler dedik ama öyle olmadı. Belki hak alma mücadelemizin yeni bir başlangıcı olur diye düşündük ama alınan karar hiçbir tersanede gerçekleşmedi. Dok Gemi-İş eylem kararıyla alakalı bırakın bir eylemi hayata geçirmeyi, sosyal medya hesaplarından tek bir paylaşım bile yapmadı.
Bu durum da işçilerin kendi öz örgütlülük alanı olan sendikaların nasıl ve kimler tarafından gasbedildiğini ortaya koyuyor. İşçilerin çıkarını değil kendi çıkarını gözeten, sendikalara çöreklenen çıkar gruplarının oralardan tasviye edilmesi gerektiğini gösteriyor. Bunun gerçekleşebilmesi de işçilerin kendi alanlarına daha çok sahip çıkması, oralarda bulunması, yönetimlerinde yer almasıyla mümkün. Başka bir çıkar yolu yok. İşçilerin olmadığı hiçbir yerde, işçilerin çıkarına bir şey yoktur. Bunu görmemiz lazım.
Bugünkü sendikalar tabandan bir baskı geldiği zaman gaz almak için eylem kararı alan ama kendi kararının bile altını doldurmayan durumdalar. Kendi öz güvenimizi kazanarak patronlara ve hükumete karşı sesimizi yükselteceksek bu tip sendikalarla da mücadele etmek zorundayız. İnsanca yaşanacak bir ücret ve vergide adalet için, daha sağlıklı çalışma koşulları için kendi birliğimizi sağlayıp oradan ilerlememiz gerekir. Başka bir çaremiz yok.