02 Ekim 2024 04:15

‘Hevi’ filmi üzerine bir yolculuk | ‘Bölgedeki yoksulluk tercih değil, bir dayatma’

“Hevi” filminin oyuncularından Deniz Sal: "Yaşanan yoksulluk, tercih edilen bir şey değil. Onlara dayatılan bir şey. Bölgenin gerçeklerinden biri bu."

Hevi filminden bir sahne

Paylaş

Volkan PEKAL
Merve TUR
Adana

Orhan İnce’nin Hevi (Umut) filmi, 31. Uluslararası Adana Altın Koza Film Festivali'nde Ulusal Yarışma bölümünde seyirciyle buluştu. Umut Veren Genç Erkek Oyuncu Ödülü’nü filmin genç oyuncularından Ömer Akalın Aldı.

Yönetmenin ilk uzun metrajı olan bu film, Bingöl Genç’te çekildi. Film, bölgede bir köyde annelerini kaybetmiş bir ailenin yaşamını merkezine alıyor. Filmde sağır ve dilsiz Zeyno'nun annesinden kalan koyunuyla olan bağı, ağabeyi Çeto'nun gelecek umutları ve inşaat işçiliğinden sonra bir umut hayvancılığa başlamış Mustafa'nın hikayesi ile birlikte bölgenin ve oranın insanlarına dair samimi bir bakış sunmasıyla önemli bir değer taşıyor.

Senaryosu yazıldıktan itibaren yapımı 8 yılı bulan Filmin Yönetmeni Orhan İnce, yapımcılarından Burak Kanısıcak ve oyuncularından Deniz Sal ile filmin çekim sürecindeki zorlukları, hikayenin içindeki umudu ve coğrafyanın zorluklarını konuştuk.

FİLMİN YAPIMI 8 YIL SÜRDÜ

Bu filmi yapmaya nasıl karar verdiniz? Film aşaması sekiz yıl sürdü demiştiniz başka bir söyleşide. Üç yıl önce çekilmiş bir film. Prodüksiyon süreci ve yayımlanması neden bu kadar zaman aldı?

Orhan İnce: “Buğdaylar Dökülürken” isminde bir kısa filmim var. Konu ve görsellik olarak bu filme çok benziyordu. Hikaye dayımın başından geçen bir olaya dayanıyor. 2016’da proje aşamasındayken İstanbul Film Festivali bünyesinde düzenlenen Köprüde Buluşmalar bölümüne seçildi. Sonra işte Antalya, Boğaziçi, Malatya ve yurt dışında birkaç festivale seçildi. Sonra 2018'de bakanlıktan destek aldık. Bir yıl sonra TRT 12 Punto Senaryo Yarışması'nda ön alım ödülü kazandık. Filmi o yıl çekecektik, ancak başka bir fon bulabilirsek daha iyi şartlarda çekebiliriz diye düşündük.

Burak Kanısıcak: Ayrıca o yıl çekersek aldığımız ödül yanabilir diye çekmedik ve bekledik. Bütçeyi tamamladık derken o yıl çok talihsiz bir olay oldu: Kovid başladı. Bir yıl hiçbir şey yapamadık. Bu arada maliyetler de arttı. Sonrasında artık bakanlıkın verdiği çekim süresi dolmak üzereydi ve şartlar biraz daha zorlaşmıştı. Bu yüzden 6 hafta olarak planladığımız filmi 3 haftada çekmek zorunda kaldık.  

O.İ: Hikaye iki mevsim olarak tasarlanmıştı. Bir an önce çekmemiz de gerekiyordu. Birçok sahneyi filmden çıkardık. Çıkan sahneler nedeniyle mantık bağlantılarını kurmak ve düzenlemeler yapmak zorunda kaldık. Her çekim gününün sonunda, otelde gece yarısına kadar senaryo üzerinde çalıştım.

"KÜRTÇE ÇEKİYORSUNUZ, OYUNCU HAVUZU DARALIYOR"

Maddi zorlukların dışında ne gibi zorluklarla karşılaştınız?

B.K: Sette ufak tefek aksilikler yaşandı. Görüntü yönetmenimizin parmağı kırıldı, bir hafta boyunca çekim yapamadık Normalde başka biri olsa ilk uçakla İstanbul’a dönerdi ama o, kırık parmağıyla çekime devam etti. Yağmur yağması yüzünden 3 gün kaybettik. Kırsal alanda çekim yaptığımız için araçlar yukarı çıkamadı. Bir sürü aksilik oldu, süreç çok uzundu ama bizim için değişik bir mücadeleye dönüştü. Pes etmedik aslında. Filmi bitirmiş olmak bana büyük bir ödül gibi geliyor.

Deniz Sal: Coğrafyanın ulaşımının zor olması bizi zorladı. Örneğin bir saç spreyi gerekiyordu, Bingöl'den bir tane bulup aldık. Diyarbakır’dan zor bela başka bir sprey getirttik. Küçük şeyler bile orada büyük bir nimet gibi geliyordu.

B.K: İnsanlar köyde geçen bir hikaye diye basit bir şey olduğunu düşünebilirler, ama bizim çocuk oyuncularımız ve hayvanlarımız vardı, bu da işleri zorlaştırdı. Mesela işte yurt dışı ortak yapım marketlerine gittik. Yönetmenin ilk filmi, çocuk oyuncu var, hayvan var, kırsalda geçiyor. “Çok zor” diyorlar. Zor bir prodüksiyon süreci olduğunun farkındalar ve desteklemeyi riskli buluyorlar.

Gösterimden sonra oyuncuların amatör ya da yerel oyuncu olduğunu düşünenler oldu. Ama oyuncularımızdan biri dışında hepsinin ya tiyatro eğitimi var ya da kamera deneyimi var. Kürtçe çekiyorsunuz. Casting (oyuncu seçimi) süreci çok uzun sürdü. Kürtçe çekiyorsunuz, oyuncu havuzu daralıyor. “Cast” direktörleri de dile hakim olamayabiliyor. Oyuncu buluyor ama hangi lehçe konuştuğunu bilmiyor, Sorani mi, Kurmançi mi konuşuyor? Baktık böyle olmuyor bu sefer kendimiz bir araştırma yaptık. İşte şehir şehir baktık.

Ben reji asistanlığı da yaptım. Hayatımda ilk defa bir hayvana audition (oyuncu seçme) yaptım. Mesela biz koyunu Bingöl’den bulmadık. Başka bir şehirden getirdik. Çocuk oyuncuyu İstanbul'dan getirdik ama öncesinde çok yere gittik. Batman’a çocuk için gittik, koyun aldık mesela.

"AYAK BAĞI OLARAK GÖRDÜKLERİ ÇOCUK ONLARA UMUT OLUYOR"

Filmde işitme engelli çocuk Zeynep, içe kapanık bir çocuk. Kadrajda hep kenarda, net alanın dışında konumlandırılmış, bunun özel bir anlamı var mı?

O.İ: Aslında o erkek kendi dünyalarında takılıp, her şeyin doğrusunu kendilerinin bildiklerini zannediyorlar ama engelli olarak gördükleri, ayak bağı olarak gördükleri çocuk burada onlara umut oluyor. Onların bakış açısını anlatmak açısından önemli.

D.S: Biraz da bölgenin kadına bakış açısıyla ilgili durum. Orada erkeğin sözü geçiyor. Erkek karakterler kadınlara sormadan karar alıyor.

B.K: Aralarında anlaşırken erkeklik sözü veriyor. Güven vermek için silahını vermesi bunu gösteriyor.

BÖLGENİN 'SIRADAN' GERÇEKLERİ

Kürt filmlerinde genelde sınır, savaş, ölüm konuları işlenir. Burada bir işsizlik ve bir gurbet meselesi de var. Bir dolandırıcılık hikayesi de var. Buna nasıl karar verdiniz? Kürt filmleri içerisinde nereye koyuyorsunuz bu filmi?

O.İ: Yine insanı odağına alan daha sıradan bir hikaye diyebiliriz. Söylediğin temaları da anlatabilirdik ama filmin konusu o coğrafyada yaşanan bu konular. Zaten maddi olanaksızlıklardan dolayı çok az Kürtçe film çekiliyor. İşte festivalde 11 film arasında sadece bir tane Kürtçe film var. Destek bulmak zorlaşıyor. Kendi bölgemizde de destek bulamıyoruz. İnsanlar her şeye “tamam” diyor, beğeniyorlar. İş o destekleme noktasına geldiğinde bir duruyorlar. Bunların biraz artması lazım.

B.K:  Orada sürüp giden bir hayat var aslında. Filmdeki dolandırıcılık hikayesini inandırıcı bulmayanlar oldu. Aslında bu insanların çoğu şehirden oraya baktığı için biraz oranın kendi reflekslerini bilmiyor. Belki ticaretin olduğu günden beri bu tarz dolandırılma şeyleri vardır mutlaka. Aslında böyle realitenin olduğunu da insanlara anlatabilmek açısından ben bir yapımcı olarak mesela çok mutlu oldum.

D.S:  Kürtçe film olunca politik bir mesajı göze mi sokması gerekiyor? Birebir hayatın kendisi böyle aslında. Orada insanlar her gün politik tartışmalar yapmıyorlar, yani gündelik hayat içerisinde rutinleri bu. Durumun kendisi politik. Mesela yaşanan yoksulluk. Bu tercih edilen bir şey değil. Onlara dayatılan bir şey. Bölgenin gerçeklerinden biri bu. 

B.K: İşitme engelli bir karakter var filmde. İstanbul filmi olsa bu çocuğun doğru bir işitme dili kullanması gerekir ama film köyde geçtiği için hiçbir şekilde bununla alakalı bir eğitim almamışlar. Orada kendi işaretleriyle kendi alfabelerini kurmuşlar. Buna dair bir soru çok bekledim ama seyirciden bununla alakalı bir soru gelmedi. Buna dair bir şeyin gelmemesi, toplumun engelli bireylerin hayat içerisindeki konumunu mesela bize sorgulatabilir.

O.İ: Benim bu olayı yaşayan dayımın da 4 tane işitme engelli çocuğu var. Mesela benden bahsedecekse kamera hareketi yapıyor ya da başka birinin bıyıkları öne çıkmıştır o işareti yapıyor. Bu yüzden çocuk da kendini istediği gibi ifade edemiyor.

‘KENDİ ÖZGÜN DİLİMİ OLUŞTURMAK İSTİYORUM’

Hangi yönetmenlerden etkilendiniz? Mesela Yılmaz Güney'in Sürü filminde bir toplumsal dönüşüm de söz konusu, Kürt toplumunu ve kırsal yaşamını odağına alıyor. Güney etkilendiğiniz bir yönetmen mi?

O.İ: Benim evimde çalışma odamda iki tane Yılmaz Güney resmi var. Yılmaz Güney hakikaten çok büyük bir sanatçı. Onun sinemasının ancak zekatı belki bize düşer. Yani umarım daha iyi şeyler yaparız ya da daha güzel şeyler yaparız. O olsun, Ömer Lütfi Akad olsun, Ahmet Uluçay olsun, Abbas Kiyarüstemi olsun, bunlar sevdiğim yönetmenler. Ama kendi özgün dilimi oluşturup ilerlemek istiyorum.

ÖNCEKİ HABER

"FETÖ" üyeliğinden 7,5 yıl hapisle aranan eski Bursa Cumhuriyet Başsavcısı yakalandı

SONRAKİ HABER

Avustralya'dan Gazze eylemlerini yasaklama girişimi

Sefer Selvi Karikatürleri
Evrensel Gazetesi Birinci Sayfa