02 Ekim 2024 01:09

Rus edebiyatının unutulan, en iç karartıcı hikayesi: “Yurt-olnikov”

Yemekhanede bizi duvardaki ayet karşılıyor: “İsraf etmeyin, çünkü Allah israf edenleri sevmez.” Spor salonunun kapalı olması da bu nedenle sanırım. Nasıl olsa üniversitede var…

Fotoğraf: Görkem Kınacı/Evrensel

Paylaş

Kocaeli Üniversitesi öğrencisi

Kocaeli

 

Okullar açıldı, yurtlara dönüş başladı. Bizler de KYK yurduna geri dönenlerden olduk. Kira fiyatları karşılayabileceğimiz düzeyde değildi. Yurdun ilk günü kayıt için gelenlerin mutlulukları yüzlerinden okunuyordu. Ta ki odalarına yerleşene kadar. Geçen sene 6 kişilik olacağı söylenen odalar sonunda (!) 6 kişi olmuştu ve yeni kayıtların hepsi bu odalarda kalacaktı. Yurttan içeri adım attıktan sonra asansör beklerken gözüm danışma masasının üzerindeki dosyalara denk geldi. Birisi Arapça kursuna kaydolmak içinmiş. Diğeri ise yurttaki eksiklerin şikâyet edildiği formlarmış. 5 asansörden yalnızca 1 tanesi çalıştığı için formu inceleyecek zamanım oldu.

Odalardaki eksik eşyalardan çalışmayan duşlara, ilk günden ne kadar şikâyet yazılabilirse yazılmış. Tüm bir yaz dönemi kapalı olan bu yurtta eksikler neden giderilmedi? Kocaeli Valisi bile öğrencilerin barınma sorunu yaşamayacağını taahhüt etmişti. Barınmak yalnızca kafanı sokabileceğin bir yurdun olması mı?

Öğrenciyle dolup taşan bir asansörün gelmesiyle odama çıkmak üzere yeniden KYK asansörlerindeydim. Geçen yıldan bugüne değişmeyen şey. Asansörün verdiği güven 85 model bir Şahin ile uzun yola çıkmaktan daha zayıftı desem abartı olmaz. Ancak insan 7-8 kat merdiven çıkmamak için biniyor işte. Yaşanabilecek bir “kazada” suçlusu biz olsak da…

Odama girince ilk gözüme çarpan yerlerdeki kir oldu. Oda arkadaşlarımla sohbet ettiğimde odayı onların bir kez daha temizlediğini, normalde çok daha kötü hâlde olduğunu öğrendim. Uzun bir yorgan/yastık sırasının ardından çarşafımı yerleştirirken yatakların da değişmemiş olduğunu fark ettim. Hala eski yatakları kullanmaya devam ediyorduk. Odama yerleştikten sonra 6 kişilik odaların nasıl olduğuna bakmaya gittim. Yan yana koyulmuş 6 tane çalışma masası internet kafeyi aratmıyordu.

KYK’NİN MEŞHUR BÖCEKLİ KEBABINI TATMIŞ MIYDINIZ?

Bir önemli konu da yemekhane. Biliriz, KYK yurtları böcekli/küflenmiş yemekleri ile meşhurdur. Bizim yemekhaneden de az çıkmamıştı böyle yemekler. Neyse ki henüz böyle bir şey ile karşılaşmadım. İlginç şekilde yurt idarecilerinin masaları gezerek bize yemekleri nasıl bulduğumuzu sorduğunu gördüm. Şaşırmadım desem yalan olur. Hiç uğramadıkları öğrencilerin yanına uğramaya başlamışlardı. Birçok öğrenci sabah kahvaltısının yetersiz olduğunu, akşam yemeğininse fena olmadığını söylüyordu. Doğru diyebiliriz ama akşam da yeteri kadar ekmek almazsak doyması gerçek anlamda güç. Ne kadar ciddi bir denetimmiş, göreceğiz.

Ben de dahil birçok öğrenci üniversite yemekhanesini tercih ediyor ama 11-12’ye kadar yeniden acıktığımız için burada da yemek durumunda kalıyoruz. Tepsimizi bırakmaya giderken ise bizi kocaman bir duvarda yazılı bir ayet karşılıyor: “İsraf etmeyin, çünkü Allah israf edenleri sevmez.” Spor salonuna bir antrenör atanmadığı için kapalı olması da bu nedenle sanırım. Nasıl olsa üniversitede var, bir de yurtta olmasına gerek var mı?

Giriş-çıkış uygulamasından da bahsedelim. Geçtiğimiz yıllarda hiçbir problem yaşamıyorduk. 2. günden karşılaşmak durumunda kaldım. 11’den sonra giriş yapmak için tutanak imzalıyoruz ve ceza alıp almayacağımız tamamen yurt müdürünün inisiyatifine bırakılmış. Tutanak listesine bakınca birçok arkadaşın da benim gibi çalıştığı için geç kaldığını öğrenebiliyorum. Bir kısmı da kütüphanede ders çalıştığı için geç kalmış oluyor. Zira yurtta çalışmak gerçekten zor.

Son olarak, canımız sıkıldığında cezaevini anımsatan bir yurt avlusu ve maçları izleyebileceğimiz bir kantin masası dışında hiçbir sosyal olanağımız yok. Bu yüzden kendimizi güneşin doğuşu ile yurdun dışına atmak istiyoruz. Birçoğumuz yurda sadece yatmaya geliyor, kendi akıl ve vücut sağlığı için.

Hâl böyle olunca bütün bu sorunlar herkesin bir ölçüde içselleştirdiği şekilde, bir çözüme kavuşmadan öylece kalıyor. Arkadaş edinip eve çıkmak, “Bu fiyata bu kadar” diyerek kendi rızamızı üretmek veya yurt yönetimine şöyle içten bir söverek rahatlamaya çalışmak gibi bireysel yöntemler geliştiriyoruz. Çünkü öğrencilerin sorunlarını iletebileceği veya bir araya gelip tartışabileceği bir mekanizma yok. Önümüzdeki aylarda bunun ihtiyacı daha da belirgin hâle gelecektir.

ÖNCEKİ HABER

Sovyet geçmişinden bugüne bakış: 1936 Anayasası

SONRAKİ HABER

Geleceksizlik dolu gelecek karşısında ne yapmalı?

Sefer Selvi Karikatürleri
Evrensel Gazetesi Birinci Sayfa