Geleceksizlik dolu gelecek karşısında ne yapmalı?
İktidarın 20 yılda belki de en sevindiği şey daha örgütsüz bir liseli gençlik yaratma noktasında ilerlediklerini düşünmeleri olabilir.
undefined
Enes Kaan TÜRKAN
Kayseri
Liselilerin yeni eğitim yılı 4. haftayı deviriyor. Meraklı gözlerle “Çanakkale’den Gazze’ye Vatan Savunması” açılış dersini anlamaya çalıştık. İkinci şoku da ders programlarına bakıp din ve seçmeli derslerini görünce yaşadık. Din dersleri neden bu kadar fazla sorusuna yanıt aramaya çalıştık. Mezun olup üniversiteye başlayamayanlardaki sınav stresi ilk günden beri devam ediyor. Bunları düşünürken akıllarda tek bir soru uyanıyor. Neden bu dersler, neden bu müfredat? Neden bu gelecek?
20 SENEDİR NEYİ DENİYORLAR?
Hayatımızın birçok noktasında stresle başa çıkma yöntemleri arıyoruz. Geleceğimizi dert etmediğimiz bir günümüz yok. Bize her gün anlatılan bir gelecek var ama nedense bu gelecek, bizleri daha fazla bunalıma ve depresyona sürüklüyor. Aklımızı kurcalayan her şeye “neden bu böyle?” diye sormadığımız sürece bunalıma mahkûm olmaya devam ediyoruz. O zaman hep beraber bu soruyu sormayı deneyelim. Bizlere dayatılan ve vaat edilen gelecek, işsizlik gerçeğiyle yüzleşmemizi istiyor. Oku, çalış, üniversiteyi kazan ve ardından işsiz kal. Bu felaket senaryosu gibi gözükebilir. İş bulduğumuz noktada da bizi bekleyen derin bir yoksulluk merhaba diyor. Yazının başında bahsettiğimiz “Çanakkale’den Gazze’ye Vatan Savunması” açılış dersiyle bir bağlantısı yok gibi dursa da aslında ilişkili durumlar. İşin aslı hükümet tarafının gençlik tasvirinde düşündükleri geleceğin kendisini yaşıyor olmamız. Erdoğan’ın, üstüne basa basa “Kindar ve Dindar Nesil” tasvirinde bu kadar ısrarcı olmasının bir sebebi var. 20 seneyi aşkın bir süredir bu programda ısrarcı bir tutum sergiliyorlar. Bir biçimiyle amaçlarının bir kısmına ulaştıklarını söylemek de yanlış olmaz.
ÖZGÜRLÜK MÜ, O DA NE Kİ?
Yeni nesil için olduğunca dinci bir yaşam tarzı öneriyor hükümet. Yeni müfredat programının da amaçlarından birisi bu. Ahlaklı gibi kılıflar uydurulmaya çalışılsa da özgürlüğümüzün kısıtlandığı, nasıl giyineceğimizden tutalım da nasıl arkadaşlıklar kuracağımıza kadar her yöne müdahale etmeye çalışıyor. Sadece yaşamımıza değil nasıl düşünmemiz gerektiği noktasında da bir şeyler anlatıyorlar. Sorgulamayan, memleketin gündeminden uzak düşünen bir liseli gençlik isteniyor. Sebebiyse ne denirse tamam denilmesini, patronların vergilerine af getirilirken işçilerin iki buçuk ayını vergiye çalışmasını normalleştirmeyi hedefliyorlar. Bunu düşünmeden “Senin önünde yoksulluk ve geleceksizlikle bezenmiş bir yarın var. Aç kalmak istemiyorsan daha çok çalış ama sakın sorgulamaya kalkma. Bu sefer de işsiz kalırsın.” deniliyor.
ŞİMŞEK, OVP, YOKSULLUK ÜÇGENİNİN İÇ AÇILARININ TOPLAMI
Orta Vadeli Program ve Mehmet Şimşek’in ekonomi programı da bahsedilen geleceğin yoksulluk kısmını inşa ediyor. Bir bakıyorsun devletin birçok makamının gereksiz harcamaları artarken liselerde bir tost 50-60 liralara satılıyor. 1 trilyondan fazla bütçe alan Millî Eğitim Bakanlığı bütçesi öğrenciye harcanmıyor. Kantinlerin bu denli pahalılaşması karşısında 1 öğün ücretsiz ve sağlıklı yemeğe ulaşamayan on binlerce öğrenci var. Bunlarla da sınırlı kalmayan yoksulluk okul forması, kırtasiye, kaynak kitap ve ulaşım ve servis ücretlerinde de kendini gösteriyor. Kayseri gibi bir kentte öğrenci tek biniş 9 lira olurken abonman kart ücretleri 250 lira oldu. Üstelik geçen dönem 150 olan biniş hakkı da 120 binişe indirildi. Bir öğrencinin en az okul kaynak kitap giderleriyse 7300 liraları buldu. Patronlara yapılan vergi aflarıyla öğrencilerin bu ihtiyaçlarını karşılamanın tercih edilmemesini düşününce neden sorgulamayan bir nesil istenildiğini görebiliyoruz. Amaçları yaşadığımız yoksulluğun nedenini sormadan sadece böyle bir yaşama teslim olmamız isteniyor.
NASIL YAPMALI?
Liseler açıldı açılmasına ama geçen seneden daha kötü koşullarla okuyoruz. Yoksulluk giderek artıyor. İktidarın 20 yılda belki de en sevindiği şey daha örgütsüz bir liseli gençlik yaratma noktasında ilerlediklerini düşünmeleri olabilir. Farkında değiller belki ama liseliler örgütlenmekten uzak değiller. Sadece neden sorusunu tekrar ve tekrar kendimize sormalıyız. Böyle bir gelecek yaşamak zorunda da değiliz. Bireyci ve çözümü sınavda iyi bir sonuç almakta görmemeli, kurtuluşun kendi elimizde olduğunu fark etmeliyiz. Bazen ne yapabiliriz diye düşünüyoruz. Sadece ne kadar güçlü olduğumuzun farkına varalım. Güç bizim elimizde. Değişmekle başlayan ilk adımı, değiştirmekle devam ettirebiliriz. Karanlığa sırtımızı döndüğümüz iradeyi güçlendirmeliyiz.