02 Ekim 2024 01:36

Bayram değil seyran değil, cuma neden tatil olsun?

Çalışma saatlerinin düşürülmesini tartışırken aptal yerine düşmemek için, öncelikle, fazla mesai saatlerinin ödendiği bir ülkede yaşamak gerekir!

Fotoğraf: Pixabay

Paylaş

Batuhan ENGİNER

İTÜ

 

Yakın zamanda X platformunda yaygınlaşan ve en yüksek tirajlı birkaç gazetenin de etkileşim amacıyla internet sitelerine yüklediği bir iddia kol geziyor: “cuma günleri tatil mi olacak?​”

HAYALLER: 3 GÜN TATİL, TÜRKİYE GERÇEĞİ: 7 GÜN ÇALIŞMA

Artık “haftada sadece 4 gün çalışacağız” denilen iddianın Türkiye’de sosyal medyada dolaştığı anlar, aynı zamanda Antep’teki Akcanlar Tekstil işçileri “7’li sisteme”, yani haftanın 7 günü, izin günü olmadan çalışmaya karşı greve çıkmışlar ve Çalışma Bakanlığı’nın önündeki eylemlerinden dönerek fabrikalarının önündeki direnişlerini sürdürmekteydiler.

4 gün çalışma iddiasına geri dönelim, İş Kanunu’na göre kamuda (memurlar için) çalışma süresi haftalık 40 saat, özel sektörde (işçiler için) ise 45 saattir. Bundan fazla çalışılan her saat ek ücrete tabidir. Yasa bunu söylüyor. Ancak burada bir çelişki ortaya çıkıyor: Çalışma saatlerinin düşürülmesini tartışırken aptal yerine düşmemek için, öncelikle, fazla mesai saatlerinin ödendiği bir ülkede yaşamak gerekir! Çünkü uygulanmayan kanunların, “daha da uygulanmayacakları” şekilde değiştirilmelerinin veya bizim bunu konuşmamızın bir anlamı olamaz.

Bu saçma ilişki, bu yasanın çıkamayacağı anlamına gelmiyor elbette, en iyi ihtimalle kâğıt üzerinde kalacağı ve geçmişte “AB yasaları ile uyum” vb. süreçlerde sürdürülen “şeri hilelerden” biri daha olacağı anlamına geliyor. Örnek verecek olursak 2010’larda “Büyükşehir Kanunu” ile 27 ildeki köylü nüfus “şehirli” sayılmaya başlanmış ve Türkiye’nin kâğıt üzerinde olduğundan daha şehirleşmiş görünmesi sağlanmıştı. Nitekim bu şeri hilenin, bizim hayatımızı değil yalnızca AKP’nin AB ile flörtünü etkilemesi beklenirken, bu illerde yaşayan köylülerin eskinin aksine su faturası ödemeye başlaması ve bu illerdeki köylerin mahalle statüsüne geçerek genişleyen şehirlerin ihtiyaçları için tek kararname ile imara açılmaları sağlanmış, tarıma aynı anda ki yumruk birden atılmıştı. Yani sözde yasa çıkarsa, sonuçlarını görmek için şu an oldukça erken.

3 GÜN TATİL 4 GÜN ÇALIŞMA MÜMKÜN MÜ?

3 gün tatil iddiası, Türkiye’ye özgü değil. Belçika’da 2022’de geçen yasa ile işçilere 4 gün çalışma hakkı tanınmıştı. Ancak bu kesinlikle Belçikalıların, eskiden haftada 50 saat çalışıyorlarsa artık 40 saat çalışacakları demek değildi. “İşçiler isterlerse” söz konusu 5. günün çalışma saatlerini diğer 4 güne yayarak, 4 gün 10’ar saat çalışacak ve 3 gün tatil yapacaklardı. Yani Türkiye’deki “Batıcı” kamuoyunun yoğunlukla sürdürdüğü kapitalizm ve Avrupa övgüsü oldukça yersiz, hatta gülünçtü.

Zaten bu 3 günlük tatil hakkı bir kazanım olarak değerlendirilecekse, bu kesinlikle sendikaların bir kazanımıydı ve söz konusu hakkı veren reform paketi, aynı zamanda işçilere çalışma cihazlarını kapatma ve mesai saatlerinden sonra işle ilgili mesajları görmezden gelme hakkı da vermişti.[1] Türkiye’deki yasa iddiasındaysa kesinlikle böyle bir şey yok. Telefon kapatma hakkı Türkiye’de de hem beyaz hem mavi yakalı tüm işçiler için çığır açıcı bir iyileşme olabilirdi ancak şu an gerçek; bir kesimin gece gelen bir telefonla bir anda Excel tablosunun başına oturtulduğu, diğer kesimin ise fabrikaya çağırıldığı. Çünkü 12 milyonu bulmayan Belçika’da 3,5 milyona yakın sendikalı varken, 85 milyonu aşan Türkiye’de yalnızca ancak 2,5 milyon sendikalı işçi vardır.[2][3] Bütün mesele mücadele, Belçika ekonomisinin daha gelişmiş veya Avrupalı patronların daha insaflı olmaları değil.

Yine de ilk başta olumlu görünüşünden kendimizi alamadığımız tabloya rağmen, Belçika İşçi Partisi’nin “tatil yasasına” dair uyarılarını hatırlamakta fayda var: “Kreşler ve okullar günün 24 saati açık değil ve uzun çalışmadan en çok etkilenecek olanlar kadınlar olacak. Reformunuzu gönüllülük esasına dayalı olacağını söyleyerek de övdünüz. İş yerlerinde gerçekler oldukça farklı. Demokrasi, şirketlerin kapısında kalıyor! Gerçek şu ki, formülünüzle ilgilenen patron bunu işçilere dayatacaktır. Günde 10 saat mi? Hayır! Haftada 4 iş günü süresi mi? Evet! Bu sendikal bir taleptir, çalışma süresinin toplu olarak azaltılması söz konusudur, işçiler üzerindeki yükü azaltacak olan şey işi sıkıştırmak değildir.”[4]

Son olarak, Belçika uygulaması ise ilk olmadığı gibi Yeni Zelanda ve Birleşik Krallık’ta da benzer deneyimler gerçekleşmişti. Ancak bunların çoğu esnek çalışma saatlerini yürürlüğe koymaya (örneğin, Belçika’daki reform paketi işçilerin gece çalıştırılabilmesine dair yasağı kaldırıyordu) veya ek tatil gününde alışveriş vb. harcamaların kolaylaştırılmasına, yani talebi artırarak ekonomiyi ısıtmaya yönelik denemelerdi. Sonuçta uygulama başarısız oldu ve Belçikalı işçilerin yalnızca yüzde 0,52’si 5 gün 8’er saat yerine, 4 gün 10’ar saat çalışmak istedi.[5]

SONUÇ YERİNE

Bu istencin sebebi de çok çeşitli olabilir. Aklımıza ’29 Burhanı’nı çözen Keynes’in gelecekte, yani bizim çağımızda, insanların bütün maddi ihtiyaçları karşılandığı için çalışmak istemeyecekleri, “haftada 15 saatlik çalışma” olacağı ve bu kadar insanın bu kadar boş vakitte ne yapacağına dair meşhur kederlenişi geliyor. Keynes, kapitalizm tarihinin en büyük ekonomik krizini çözen dehasına karşın, kapitalizmin doğasına karşın yeterli fikir sahibi değilmiş ki hayal ettiği sonsuz artan refahla asla karşılaşmadık. Aksine, 1800’lerin ilk yarısında insanlığın gelişiminin en parlak ve üretken çağlarından birini yaratan kapitalizmin zenginlik dağıtımı, kaba bir benzetme ile ln(x) fonksiyonunun grafiğine benzetilebilir. İlerledikçe, yaşlandıkça yavaşlar ve tıkanır. Bu tıkanışın sebebiyse kendi sınırlarıdır. Aksini beklemek, yaşlı bir adamı gençkenki gücünde olmasını istemek gibi anlamsız ve imkânsızdır.

Bugün de yaşlanmış ve pörsümüş Türkiye kapitalizmi, emeklilik yaşımızı da ileri almayı ve emekli maaşlarının gelecekte emekli olacak herkes için bugünkünden bile düşük olmasını, “tamamlayıcı emeklilik” adı altında “parayı veren düdüğü çalar emekliliği” sistemini konuşuyor. Sermayenin vekilleri konuşadursun, sigorta şirketlerini ihya etmeye, topladıkları vergileri halka harcamamaya uğraşsınlar; bizim için sıra ne hayıflanmakta ne üzülmekte, kapitalizmi “emekli etmekte.” Onun yerini alacak genç ve sağlıklı bir ekonomik sistemse, bugün fabrikalarda grevlerde, üniversitelerde ders sıralarında yeşeriyor bile.

KAYNAKÇA:

[1] https://bianet.org/haber/belcika-4-gun-calisma-3-gun-tatil-270320

[2] https://www.worker-participation.eu/national-industrial-relations/countries/belgium

[3] https://www.csgb.gov.tr/cgm/haberler/2024-ocak-ayi-istatistigi-yayimlandi/#:~:text=2024%20yılı%20ilk%20dönemine%20ilişkin,ise%202.495.423%27dür.

[4] https://www.evrensel.net/haber/475286/belcikada-4-gunluk-calisma-isciler-icin-kazanim-mi-kayip-mi

[5] https://www.aa.com.tr/tr/dunya/belcikada-4-gun-calisma-sistemi-tutmadi/3059572#:~:text=Belçika%20hükümetinin%20geçen%20yıl%20sonu,günlük%20iznini%20hafta%20içinde%20kullanabiliyor.

ÖNCEKİ HABER

Kendi göbek bağımızı kendimiz keseceğiz!

SONRAKİ HABER

Tarih bölümünde boykot var!

Sefer Selvi Karikatürleri
Evrensel Gazetesi Birinci Sayfa