02 Ekim 2024 01:41

Boğaziçi’de aşırı sağ: Misyonu ne, nasıl mücadele etmeli?

Seküler bir kimliğe bürünmüş olan, bizi taleplerimizden uzaklaştırmaya, aldatmaya çalışan milliyetçiliği tarih biliminin ışığıyla mahkûm etmekten başka çaremiz yok.

Fotoğraf: Pixabay

Paylaş

Dağlar Eren TEKŞEN

Boğaziçi Üniversitesi

 

Gençliğin ilgisini; illallah ettiği iktidarın ortağı olması, genel olarak gençliğin yaşam tarzı, ilgi alanları, hayat görüşü ve taleplerine olan uzaklığıyla büyük ölçüde kaybeden MHP yerini özellikle gençlik gibi toplumsal kesimlerin önemli bir kısmı için çağın güncel ihtiyaçları doğrultusunda İyi Parti (İYİP) ve Zafer Partisi’ne (ZP) bıraktı. “Seküler”, “modern” değerlerin benimsendiği, göçmen karşıtlığının zaman zaman Kürt halkına düşmanlıkla harmanlandığı, değişim talebiyle yola çıkan bu partiler seçim döneminde yoğunlaşan esnaf ziyaretleri olsun halk buluşmaları olsun daha çok sahada olan, halkın taleplerini yerinde dinleyen ve bu dertleri rağmen milli değerlere, göçmenlere bağlayarak sürdürdü. Seçimdeki başarılarından bağımsız olarak onların da öne sürdüğü gibi yarattıkları dalganın muhalefetin de iktidarın da söylemlerinde ve eylemlerinde değişiklik yaratıyor olması “oy oranlarına değil etki alanlarına” dikkat çekmelerine ortam hazırladı. Az oy almış olabilirlerdi ama artık onlar sayesinde daha milliyetçi bir muhalefet ve iktidar vardı. O yüzden vatansever ve milliyetçi gençlik asıl onları desteklediği takdirde bu partileri iktidara taşıyamasa da belli açılardan amacına ulaşacaktı. Bu partilerin liderlerinin video editleri ortalıkta dolaştı, açıklıkla “kırmızı çizgilerimizi” ifade edemeyen muhalefet mahkûm edildi.

BÜTAT: HEDEF ŞAŞIRTMANIN BOĞAZİÇİ’NDEKİ ADRESİ

Boğaziçi Üniversitesindeki Türk Araştırmaları Topluluğu iktidarın 2016 yılından sonra birçok üniversitede desteklediği milliyetçi kulüplerden biri olarak bu minvaldeki “seküler milliyetçiliğin” iddialarıyla ortaya çıkmış bir kulüp. Siyasal İslamcısından İYİP’lisine, ZP’lisinden ulusalcısına kadar birçok insanı barındırmayı başaran bir kulüp olarak üniversiteye kayyumun atanmasına karşı, öğrencilerin ve akademisyenlerin haklı taleplerini dile getirmesini destekledi ve hatta kolluk güçlerinin orantısız müdahalelerine karşı olduklarını savunan bir metin dahi yayımladıkları oldu.

Bu şirinliklerin yanında BÜTAT, Üniversite kulüplerinin temsilcilerinin bir araya gelerek oluşturduğu Kulüpler Arası Kurul’da (KAK) kulüpleşmeleri çeşitli sebeplerden reddedildi ancak KAK’ı kayyumlukla anlaşarak es geçti ve kulüpleşti. Fakültelerin bölünmesine karşı çıkan eylemler sırasında “kampüsümde terörist istemiyorum” sloganıyla bir şehit anması düzenledi. “Bazı grupların iftiralara mahal verecek ve kendisine siyaset devşirmesine yarayacak davranışlarının” karşısında yer aldıklarını söylemeyi de ihmal etmedi. İktidarın diliyle demokratik bir mücadeleyi terörize etme tutumu iktidarla ortaklaştığı noktayı açık etmektedir.

BÜTAT, ÖTK seçimlerinde birçok bölümden temsilciler çıkardı. ÖTK gruplarında meseleleri politik düzleminden ayırmayı, sadece “meseleye odaklanmayı” savunuyorlar. Yanlış anlaşılmasın: öğrenci hareketinin apolitik bir zeminde yürümesi gerektiğine naifçe inandıkları için değil, kendi ideolojisine çevresinde geniş kitleleri toplayamadıkları için özellikle “kırmızı çizgileri” mevzubahis olduğunda hareketi siyasetten uzak tutmayı yeğliyorlar. Bu da zaten disiplin cezalarıyla korkutulan ve yapılan politik tahlillerin doğruluğundan da emin olamayan öğrencilerin haliyle kafasını karıştırıyor, yer yer BÜTAT’lı öğrencilerle birlikte saf tutmasına yol açıyor.

Demokratik üniversite talebi gibi öğrencilerin odağında olan sorunlar için mücadele ettiğini iddia eden ancak sorunların asıl kaynağını gizleyen ve bunu Türklerin yaşadıkları bölgelerde yaşayan diğer halklardan yalıtılan sahte bir tarih, dil ve kültür birikimiyle destekleyerek, geçmişi tekrar yazarak anlatıyı Ermeni Soykırımı’ndan Orta Asya Türklerine kadar birçok konuda etkinlikler düzenleyerek yayıyorlar. Ellerinde milyonlarca insanın kanı olan üç paşayı sosyal medyada gururla anıyorlar, “Guess Who Is Back” yazılı afişlerde Hitler’e nazire yaparak üç paşaların bir silüetini kullanıyorlar.

NASIL MÜCADELE ETMELİ?

Uzun zamandır belli dinamiklerin oturmadığı Boğaziçi ÖTK’sı da geniş kitlelerde tartışma zeminleri yaratmak, öğrencilerin düşüncelerinin çarpışarak uzlaşacağı, gelişeceği bir ortamı oluşturmanın henüz uzağında. ÖTK; öğrencilerin yakıcı sorunları ekseninde en geniş öğrenci kitlelerinin ortaklaşabildiği bir zemin oluşturması, bunun kalıcı mekanizmalarını inşa etmesi, bölümlerde birliğini koruyan ve dayanışan öğrenci kitlelerini oluşturmayı hedeflemesi gerekirken siyasi gündemler üstüne Twitter’dan gönderi paylaşmayı tartışmaya sıkışan bir konumda. Sorunlarımızın kaynağının politik bir karakteri var ancak asıl mühim olan önce bunun öğrenciler arasında tartışılıp uzlaşıldığı şekilde ortaya çıkıyor olması. Aksi biçimde ülke siyaseti açısından çok “ileri” açıklamalar yapan ama kütüphanenin, yurtların inşaat/güçlendirme çalışmasının hızlandırılması, bölümlere asistan alınması için bütçe ayrılması, yemekhane ve yurt ücretlerinin düşürülmesi gibi kritik meseleler için dahi doğru dürüst kalıcı kazanım elde edemeyen bir ÖTK’nın tezatlığıyla baş başa kalırız. Henüz geniş öğrenci kitlelerini daha ileri bir pozisyona kazanmadan bir grup temsilcinin söylemi daha ileriye çekmesi de- doğru motivasyon ve tahlillerle olsa bile- BÜTAT’ın ekmeğine yağ sürüyor. Öğrencilerin sorunlarımızın politik arka planını ortaya koymaktan kaçınmalarına ve BÜTAT’a yedeklenmesine sebep oluyor. Öncelikle kendi bulunduğumuz yerden başlayarak, bir yanımızdakini parçası olduğu üniversitenin, kulübün, yurdun, mahallenin değişmesi için birlikte hareket etmeye ikna etmemiz gerekiyor. Genel öğrenci kitlesinin belki gelecekte sahipleneceği söyleme çıkan yolun yeterince çabalamadan -yani sabırla savunduklarımızı tartışmadan ve ortaklaşmadan- kestirmeden gitmeye çalışırsak bir noktada sorunların politik karakteri üzerine anlaşılabilecekken öğrencilerin güvenlerinin kırılması, bu kestirmeden gitmenin belli açılardan dayatmacı gelmesi ve ÖTK’da kendi temsiliyetini görmeyerek uzaklaşması, önerdiğimiz öğrenci hareketi biçiminden uzaklaşması asıl onları BÜTAT ve onun gibi yanıltıcı, apolitikliği örgütleyen limanlara sığınmalarına sebep oluyor. Kalıcı ve sağlıklı bir mücadele rotası çizebilmek ve sıra arkadaşlarımızı o rotaya kazanabilmek için gelişimin yavaş ve ileri geri yalpalanan seyrine rağmen bir deniz feneri gibi sürekli ve yılmadan doğru yöne işaret etmemiz gerekiyor.

Her ne kadar sekülerleştirilmeye, çeşitlendirilmeye çalışılsa da gençliğin arzuladığı hayatın milliyetçi hiçbir darlığa sığmayacağı bu kadar açıkken sakin ve sabırlı bir mücadele ortaya koymak; iktidarı krizlere karşı koruma misyonunu tekrarlayan bu ideolojiyi tarih biliminin ışığıyla mahkûm etmekten başka çaremiz yok. Öğrencilerin mücadele örgütlerinin yaşamın her alanında daha geniş mücadele birlikleriyle birbirini güçlendirmesi, burjuvazinin siyasal çıkış arayışlarında öne sürdüğü sınırlı çözümlere, kendi talepleri ve örgütleriyle cevap vermesi bunu sağlayacak.

ÖNCEKİ HABER

İsrail, Lübnan'daki kara saldırısı için bir tümen daha görevlendirdi

SONRAKİ HABER

Arkadaşlarımızın deneyimleri bizi cesaretlendirdi

Sefer Selvi Karikatürleri
Evrensel Gazetesi Birinci Sayfa