10 Ekim 2015: Barışa atılan bombalar, umuda saplanan hançer!
Bugün 10 Ekim’i geçmişin kanlı ve karanlık bir sayfası olmaktan çıkarmanın yolu, bu iktidara karşı laik, demokratik, barış dolu bir gelecek kurma mücadelesinden geçiyor.
Fotoğraf: Evrensel
Ozan DEMİR
Eskişehir
Çözüm sürecinin bozulmasının ardından büyüyen çatışmalar ve Suriye’de taraf olunan iç savaşın Türkiye’ye de sıçradığı, 7 Haziran seçimlerinde AKP’nin iktidarı kaybetmesinin ardından karanlık bir sürece girilmişti. Suriye sınırının cihatçılar tarafından kontrol edildiği, şehirlerde bombaların patladığı o günlerde iktidar, rotasını başkanlık sistemine göre belirlemiş ve “400 milletvekilini verin, bu iş huzur içinde çözülsün” demişti. Bugün iktidarla yollarını ayıran dönemin Başbakanı Ahmet Davutoğlu ve suç örgütü lideri Sedat Peker sonrasında yaşananları “kritik bir süreç”, “korku iklimi” olarak ifade etmişti. O gece birçok evde kaygı ve heyecan bir aradaydı. 7 Haziran seçimlerinde istediği sonucu alamayan iktidar çözüm masasını devirmiş, ülkenin doğusu ve batısı arasında uzanan kardeşlik elinin arasına girmişti. Savaşa karşı barış mücadelesini, öğrencilerin özgür üniversite talepleri için, ülkenin dört bir yanından insanca çalışma koşullarını dile getirmek için Ankara’da on binlerce kişi 10 Ekim gününde sözleşmişti. Gece gündüz demeden, kapı kapı, mahalle mahalle çalışmalar yapılmıştı. Ülkenin dört bir yanından barış umuduyla Ankara’nın yolunu tutmuşlardı. 7 Haziran 2015 seçimleri sonrasında ülkeye egemen hale getirilmeye çalışılan şiddet ve korku iklimine karşı barışı, demokrasiyi ve emeğin haklarını savunmak için DİSK, KESK, TMMOB ve TTB tüm yurttaşlarımızı “Emek, Barış ve Demokrasi Mitingi” ne katılmak üzere Ankara’ya davet edilmişti. 10 Ekim 2015 sabahında bu alanda yüreklerinde sevgi, gözlerinde gülümseme, dillerinde barış türküleri olan on binlerce kişi kardeşçe yan yana bulunuyordu.
UMUT VEREN BU BİRLİKTELİK BOMBALARLA KANA BULANDI
O karanlık dönemde hepimize umut veren bu coşkulu birliktelik saat 10.04 birbiri ardına patlayan iki bombayla kana bulandı. IŞİD üyesi iki canlı bomba tarafından gerçekleştirilen kanlı saldırı sonucunda 104 arkadaşımız hayatını yitirdi. 500’e yakın arkadaşımız yaralandı ve sakat kaldı. Olay yerinde ilk anda yaşanan hukuka aykırılıklar 95 avukat arayıcılığıyla gün yüzüne çıkartılmaya çalışıldı; patlamanın iki ayrı noktada dar alanda olması çok sayıda ölüme neden oldu. Patlamanın olduğu yer koruma altına alınmamış, olay yeri inceleme ve savcı olay yerine halen gelmemişti, o sırada orada bulunan halkın güvenliğine dair herhangi bir önlem alınmamış ve aynı zamanda yaralılara yardım etmek isteyen insanlara da polisin biber gazı ve plastik mermi müdahalesi sonucu insanlar arkadaşlarına yardım edememiş polis yaralıları resmen ölüme teslim etmişti. Patlamanın üzerinden 1.5 saat geçmesine rağmen olay yeri inceleme anca gelmiş savcıysa halen gelmediği için işlemlere başlanılmamıştı. 2.5 saatin ardından başsavcı vekili olay yerine gelmiş ve başka savcıların görevlendireceği hakkında bilgi vermişti. Olay yeri incelemesi sırasında soruşturmanın güvence altına alınması için alanda beklemek isteyen avukatlar uzaklaştırılmış sadece 3 avukatın olmasına izin verilmişti. Dönemin Başbakanı Ahmet Davutoğlu’nun daha patlatılan bombaların dumanları tüterken, önceden hazırlandığı da anlaşılan katliamı kimin yaptığını bulmanın kolay olmadığını, El Muhaberat’tan MOSSAD gibi istihbarat örgütleriyle, terör örgütlerinin iç içe geçerek “kokteyl terör örgütü”, “kolektif terör” aşamasına geçtiklerini iddia ederek saldırının IŞİD tarafından gerçekleştirildiğinin üstünü örtmeye çalışması, 10 Ekim Ankara katliamı davası dava avukatlarının hayatlarının ayrılmaz bir parçası olarak ele aldılar. Ankara Cumhuriyet Başsavcılığı, yürüttüğü soruşturma sonucunda arasında IŞİD'in “Türkiye emiri” olduğu belirtilen İlhami Bal’ının da bulunduğu 35 kişi hakkında dava açtı. Sanıklardan 16’sı firariyken, 19’u tutuklu yargılanıyordu. Ankara 4. Ağır Ceza Mahkemesi 2018'de davayı bitirerek 9 sanığı 101 kez ağırlaştırılmış müebbet hapis, 11 bin 730’ar yıl hapis cezasına çarptırıldı. Sanık Erman Ekici’nin “silahlı terör örgütü yöneticisi olmak” suçundan 18 yıl hapisle cezalandırılmasına hükmeden mahkeme, söz konusu sanığın 100 kişiyi “kasten öldürme” ve 391 kişiyi “kasten öldürmeye teşebbüs etme” suçlarından da yargılanması için suç duyurusunda bulunulmasına karar verdi. Ayrıca firari 16 kişi hakkındaki dosya da ayrıldı. Yargıtay, temyiz incelemesinde 9 sanığa verilen 101 kez ağırlaştırılmış müebbet hapis cezasını onadı. Dokuz sanığa yaralama suçundan verilen bazı cezalarsa eksik inceleme nedeniyle 2022’de bozuldu. Ancak bu sanıklar hakkındaki öldürme suçundan verilen cezalar onandı. 10 Ekim katliamını ele aldığımızda, katliamda devletin bilgisi, onayı veya yol vermesi olmaksızın gerçekleşmesi mümkün değildir. Kısacası dönemin siyasal konseptine uygun bir süreç işlenmiş, bu süreç de katliamlara neden olmuştur.
BU MÜCADELENİN BAYRAKLARI OLARAK BİZİMLE YÜRÜYORLAR
10 Ekim Katliamı Erdoğan iktidarının kara kutularından biri olarak duruyor. Ülkenin dört bir yanından el ele vermiş omuz omuza vermiş öğrencilerin, işçilerin, kadınların ortak taleplerini haykırdıkları 10 Ekim gününü unutmayacağız, unutturmayacağız. Bugün 10 Ekim’i geçmişin kanlı ve karanlık bir sayfası olmaktan çıkarmanın yolu, bu iktidara karşı laik, demokratik, barış dolu bir gelecek kurma mücadelesinden geçiyor. 10 Ekim’de kaybettiğimiz canlarımızsa, geçmişin anıları olarak değil; bu mücadelenin bayrakları olarak bizimle yürümeye devam ediyor. Yazıyı şu dizelerle noktalamak doğru olacaktır;
Biz ölmeyiz ölmekle, bilirler bizi
Düştüğümüz meydandan kalkarız bir gün
Ankara’nın sırtına saplı bir hançer gibi
O Dehak Sarayı’nı yıkarız bir gün!*
*Barış Yıldırım’ın Biz Ölmeyiz Ölmekle adlı şarkısının sözleri