Barınamıyorsak nasıl okuyacağız?
Üniversite eğitimi almak isteyen gençler, borçlandırılıyor ve üstüne bir de fahiş barınma ücretleri ödemeye zorlanıyor. Bu düzen, sermaye sınıfına hizmet eden bir “eğitim pazarı” yaratıyor.
Fotoğraf: Evrensel
Ekin BALİ
Diyarbakır
Üniversite öğrencileri bu yıl da derslerden önce barınma sorunuyla karşı karşıya kaldı. KYK yurtlarındaki kontenjan sıkıntısı ve ücret artışları sırtımızdaki yükü ağırlaştırıyor. Yer bulamayanlar, yüksek kira fiyatları ve özel yurt ücretleriyle başa çıkmaya çalışırken bütçesi yetmeyenlerse cemaat yurtlarına ya da yetersiz ev paylaşımlarına mecbur kalıyor. Eğitim hakkı, sermaye ve gerici yapıların insafına mı bırakılıyor?
Kontenjan yetersizliği binlerce öğrenciyi mağdur ediyor. Özellikle İstanbul, Ankara ve İzmir gibi büyük şehirlerde artan kiralar, KYK yurtlarına yerleşemeyen öğrencileri zor durumda bırakıyor. Yer bulabilenlerse kabalık odalar, hijyen sorunları ve sınırlı imkanlarla karşı karşıya kalıyor. Bu yurtların sunduğu hizmetlerle istenen ücretlerin adil olmadığı açık. Gençlerin, devletin barınmaya çözüm bulmak yerine sermaye yanlısı politikalarla bunu göz ardı ettiğini görebiliyor.
Bu yıl KYK yurt ücretleri hızla artırıldı. En düşük ücret 345 TL’den 517 TL’ye, en yüksek ücret ise 570 TL’den 855 TL’ye çıktı. Artan ücretler, zaten ekonomik sıkıntılarla boğuşan öğrencilerin yükünü daha da artırıyor. Ancak bu zamlar karşısında burs ve kredi miktarları hâlâ açıklanmadı. Devlet, eğitim hakkını sunarken barınmayı nasıl bu kadar büyük bir maliyet haline getirebilir?
BARINMA SORUNU BİR EĞİTİM HAKKI İHLALİ
KYK yurtlarındaki yetersizlik ve yüksek ücretler, öğrencilerin eğitim hakkına ulaşmasını zorlaştırıyor. Ücretlerin bu kadar yüksek olması, parasız eğitim hakkının ihlali olarak görülmeli çünkü eğitim ve barınma bir bütündür; biri olmadan diğeri sürdürülemez. Ancak devletin yurtları bu ücretler ve bu koşullarla sunması, özellikle dar gelirli ailelerden gelen öğrenciler için ciddi bir engel oluşturuyor. Barınma hakkına ulaşılması halihazırda kolay değilken ulaşıldığındaysa kötü koşullarda ve yüksek maliyetli oluyor.
Üniversite eğitimi almak isteyen gençler, borçlandırılıyor ve üstüne bir de fahiş barınma ücretleri ödemeye zorlanıyor. Bu düzen, sermaye sınıfına hizmet eden bir “eğitim pazarı” yaratıyor. Halbuki her üniversite öğrencisinin güvence altına alınmış bir barınma hakkı olmalı. Parasız eğitim hakkı, barınma hakkıyla ayrılmaz bir bütün.
Devletin kaynakları sermaye ve tarikatlara peşkeş çekilirken, öğrenciler yoksulluk ve barınma kriziyle baş başa bırakılıyor. Bu düzen değişmeden, gençlerin geleceği güvence altına alınamaz. Ancak biz bu düzeni değiştirebiliriz.
Bu adaletsiz düzene boyun eğmek zorunda değiliz. Eğitim ve barınma haklarını gasp eden bu sisteme, KYK yurtlarındaki yetersiz koşullara ve fahiş ücretlere karşı sesimizi yükseltmeliyiz ve bu adaletsizliğe karşı birlikte mücadele etmeliyiz.