02 Ekim 2024 13:05

Bakırhan: Demokratik anayasa için çalışmaya çoktan hazırız, varız

DEM Parti Eş Genel Başkanı Tuncer Bakırhan, "Herkes önyargılarını, tabularını bir kenara bıraksın. Biz çoktan hazırız, varız, demokratik bir anayasa yapmak için çalışmaya da konuşmaya da" dedi.

Fotoğraf: TBMM

Paylaş

DEM Parti Eş Genel Başkanı Tuncer Bakırhan, partisinin yeni yasama yılındaki ilk Meclis grup toplantısında konuştu.

Ortadoğu'daki savaşların halkların değil devletlerin savaşı olduğu söyleyen Bakırhan, "Biz DEM Parti olarak devletlerin savaşına karşı çıkacağız. Halkarın bir arada kardeşçe yaşamasının mücadelesini vereceğiz" dedi. Bakırhan çözümün ise "Üçüncü yol" diye tarifledikleri "Demokratik ulus"tan geçtiğini öne sürdü.

Bakırhan, 8 yaşındaki Narin Güran cinayeti için "Ankara'nın karanlık dehlizlerinde diğer cinayetlerde olduğu gibi bu konuda da bence pazarlıklar yapıldı. Tüm bürokrasi, devlet aygıtları, 8 yaşındaki bir kız çocuğunun ölümü üzerine anlaştılar" dedi.

"Yeni anayasa" tartışmalarına da değinen Bakırhan, muhalefete seslenip "Eğer değişim iddiasındaysanız anayasa konusunda tutucu davranmamalısınız. Herkes önyargılarını, tabularını bir kenara bıraksın. Biz çoktan hazırız, varız, demokratik bir anayasa yapmak için çalışmaya da konuşmaya da tartışmaya da" dedi.

İktidara da seslenen Bakırhan, "21. yüzyılda yeni bir yasama döneminde Kürtlerle hasım mı, hısım mı olacaksınız konusunda bir zahmet kararınızı verin" ifadelerini kullandı.

Bakırhan ayrıca anayasada yeni bir yurttaşlık tanımının cesurca yapılması gerektiğini, anadilde eğitim istediklerini belirtip, "Kimse bize 'Tekçi inkarcı bir cumhuriyet ile yüzyıl daha yaşayın' diye bir anayasa yaptıramaz. Kimse bize 'Ankara’da otururum, şah da benim padişah da benim' anayasası yazdıramaz" dedi.

"BU SAVAŞLAR HALKLARIN DEĞİL DEVLETLERİN SAVAŞIDIR"

Ortadoğu'nun yine "kan gölü" halinde olduğunu belirten Bakırhan, bölge ülkelerinin ise bu durumu izleyen bir noktada olduğunu, sadece eleştirilerini dile getirdiklerini söyledi. "Beyrut'un yaşadığı durum Ortadoğu'nun mevcut fotoğrafını ortaya koyuyor. Yine göç, yıkım, katliam, cinayet…" diyen Bakırhan, Lübnan'da devam eden bu savaşın Suriye ve İran'a sıçrama olasılığının da çok yüksek olduğunu ifade etti.

Bu savaşların halkların savaşı değil devletlerin savaşı olduğunu söyleyen Bakırhan, "Ortadoğu'da yüz yıldır milliyetçi ve mezhepçi ulus devlet anlayışı hüküm sürüyordu. Bu anlayışla Ortadoğu bir gün gün yüzü, refah yüzü görmedi. Mezhepçi anlayış da emperyalist hegomonik güçler de halklara ne demokrasi ne de özgürlük getirdi; ölüm, kan, gözyaşı getirdi" diye konuştu.

"ÜÇÜNCÜ YOL" ÖNERİSİ

Kendi önerilerinin ise "Üçüncü yol" olduğunu söyleyen Bakırhan, şunları ifade etti:

"Biz üçüncü yol derken demokratik ulustan bahsediyoruz. Herkesin kendi kimliği ve inancıyla, hak ve özgürlüklerini yaşadıkları bir rejimden bahsediyoruz. Ortadoğu'nun kurtuluşu demokratik ulustur, üçüncü yoldur. Bu savaşlar kesinlikle Ortadoğu'da yaşayan halkların değil, -halklar asla birbiriyle savaş ve kavga istemiyor- devletlerin savaşıdır. Biz DEM Parti olarak devletlerin savaşına karşı çıkacağız. Başta Türkiye halkarı olmak üzere Ortadoğu'daki halklarla birlikte bu devletlerin savaşını durdurma, halkarın bir arada kardeşçe yaşamasının mücadelesini vereceğiz."

"BU İKTİDAR MİLLETİ ÇÜRÜK SEBZE MEYVE KUYRUĞUNA SÜRÜKLEDİ"

Birçok kentte işçi, emekçi, esnaf ve emeklilerle bir araya geldiklerini hatırlatan Bakırhan, "Gittiğimiz her yerde bir sefalet tablosuyla, bir itiraz tablosuyla, bir yoksulluk tablosuyla, bir geçinememe tablosuyla karşı karşıyayız. Cumhurbaşkanı'nın konuşmasına şaşırdık. Türkiye'den mi bahsediyor, sorusunu sordum. Herkes mutlu, refah içinde yaşıyormuş! AKP'nin tarif ettiği Türkiye ile, TÜİK'in 'Ekonomi güven veriyor' değerlendirmesiyle yerellerde yaptığımız buluşmalardaki tablo benzeşmiyor, yakın bile değiller" dedi.

"Cepte para bırakmadılar" diyen Bakırhan, şöyle devam etti:

"Mersin'de bir esnaf diyor ki 'Eskiden akşamları çürük meyve ve sebzeleri çöpe atar giderdik. Şimdi çürük sebze meyve almak için insanlar kuyrukta'. Hükümet biz gelmeden önce yağ kuyrukları vardı, diyor. Kuyruk vardı ama insanların cebinde yağ alacak para da vardı. Ama şimdi bu iktidar milleti çürük sebze meyve alma kuyruğuna sürükledi."

"MECLİS HALKA KARŞI SORUMLULUĞUNU YERİNE GETİRMELİ"

İmam Gazali'nin "Adalet tuz gibidir, çürüyen bozulan bir şey varsa tuzla terbiye edilir" sözünü anımsatan Bakırhan, "Şimdi bizde tuz da koktuğu için bu adaleti neyle terbiye edeceğiz cevabını bilmiyoruz. Hükümete soruyoruz. En büyük sorumluluk Meclise düşüyor. Türkiye saray koridorlarından yönetilmeye devam ettikçe ekmek teknesi daha fazla batacak, adalet daha fazla çürüyecektir. 'Yerlilik ve millilik' artık bize yoksulluk ve felaket getirdi. Gerçek yerlilik ve milliliğin ne olduğunu sanırım çok bilmiyorlar. Bu soygun ve talan düzeninden Meclis artık hicap duymalıdır. Halka karşı sorumluluğunu yerine getirmelidir" dedi.

"İŞÇİLERLE DAYANIŞACAĞIZ"

DEM Parti olarak bütçe görüşmeleri boyunca halkın taleplerini gündeme getireceklerini aktaran Bakırhan, "Bununla birlikte, direnen, bugün Ankara'ta gelen Fernas işçileriyle, fabrikalarda insanca yaşayacak ücret talep eden insanlarımızla dayanışacağız. Güvencesiz çalışan yüz binlerce insanımızın güvenceli çalışması ve alın terinin hakkını alması için de mücadelemizi sokaklarda sürdürmeye devam edeceğiz" dedi.

"TÜRKİYE'Yİ BU TABLODAN İKTİDAR DA MUHALEFET DE ÇIKARAMAZ"

Bakırhan ayrıca, "Türkiye'yi bu karanlık tablodan bu iktidar da muhalefet de çıkaramaz. Son günlerde zaten muhalefetin nasıl bir halde olduğunu hep beraber izliyoruz. Sanırım hiçbirimize çok sürpriz olmadı. Türkiye'yi düzlüğe çıkaracak planı olan tek bir parti varsa biziz. Yeni dönemde parolamız demokratik mücadele, kurucu ve kapsayıcı siyaset olacaktır" sözlerini dile getirdi.

"NARİN İÇİN ANKARA'NIN KARANLIK DEHLİZLERİNDE PAZARLIKLAR YAPILDI"

Bakırhan, 8 yaşındaki Narin Güran'ın Diyarbakır'da katledilmesine dair ise şunları söyledi:

"Üzerinden neredeyse aylar geçti, cinayet daha aydınlatılmadı. Ankara'nın karanlık dehlizlerinde diğer cinayetlerde olduğu gibi bu konuda da bence pazarlıklar yapıldı. Türkiye'nin vicdanı aslında bu cinayetle birlikte katledildi. Tüm bürokrasi, devlet aygıtları, 8 yaşındaki bir kız çocuğunun ölümü üzerine anlaştılar. Kimse zaman geçer, unutulur, kirli işlerimizi çevirmeye devam ederiz, düşüncesine düşmesin. Bu cinayetin peşini asla bırakmayacağız. Meclisin bu cinayeti araştırması, bütün detaylarıyla açığa çıkarması için adım atacağız. 8 yaşındaki bir çocuğu kurtlar sofrasına atan iktidar meşruiyetini yitirmiştir."

"YENİ ANAYASA İÇİN ÖNCE YOL TEMİZLİĞİ YAPIN"

"Yeni Anayasa" tartışmalarına da değinen Bakırhan, şunları dile getirdi:

"AİHM kararlarının uygulanmadığı, Sayın Öcalan üzerindeki tecridin devam ettiği, cezaevlerinin Guantanamo toplama kamplarına dönüştürüldüğü bir ülkede, bir yol temizliği yapılmadan anayasa tartışmalarının yapılmayacağını belirtmiştik. Tam da dediğimiz gibi bir üzücü olayla karşı karşıya kaldık. Yaşadığı ağır hastalıklara rağmen, defalarca başvurmamıza rağmen, bu hasta tutsak bu ağır hastalıklarla yaşamını yitirebilir dediğimiz Abdulkadir Kuday arkadaşımız yaşamını yitirdi.

Bu hasta tutsaklar cezaevinde olduğu sürece neyin anayasasını tartışacak toplum, neyinize güvenecek,  neyinize inanacak? Önce yol temizliği yapın, önce yeni anayasadan ne beklediğinizi, ne düşündüğünüzü topluma açıklayın, sonra sivil mi olacak, yeni mi olacak, demokratik mi olacak ona hep birlikte karar verelim."

"YENİ BİR YURTTAŞLIK TANIMI CESURCA YAPILMALI"

"Sık sık bize sorulan kimi sorular var, onlara son kez cevap veriyorum. Isıtılıp ısıtılıp önümüze konulmasın. Hem iktidar hem muhafelet hem de medya kulağını açıp iyi dinlesin.

DEM Parti olarak bizim hiçbir kesimin sembolleriyle, değerleriyle bir sorunumuz yok. Ama bu ülkede herkesi bir etnik kimliğe sığdıran bir anayasayı da asla kimse bize kabul ettiremez. Yeni bir yurttaşlık tanımının özellikle bu süreçte, başta parlamento olmak üzere toplumda cesurca yapılması gerektiğini belirtiyoruz.

Yine bizim ülkenin başkenti ile diliyle bir sorunumuz yok. Ama siz de kabul edersiniz, bu ülkede çeşitli halklar yaşıyor. Halkların kendi anadilini konuşması, kendi anadilinde eğitim görmesi herkesi anne sütü kadar helaldir.

Bizim Cumhuriyet ile bir sorunumuz yok, ama kimse bize 'Tekçi inkarcı bir cumhuriyet ile yüzyıl daha yaşayın' diye bir anayasa yaptıramaz. Biz demokratik bir cumhuriyet istiyoruz. Halkların ve inançların kendi farklılıklarıyla yaşadıkları, kendilerini var ettikleri, farklılıklara saygı duyan bir demokratik cumhuriyet mücadelesi yürütüyoruz.

Kimse bize 'Ankara’da otururum, şah da benim padişah da benim' anayasası yazdıramaz. Asla böyle bir şey yapmayız. Yerel demokrasinin olmadığı her anayasa 12 Eylül ruhunu taşıyan bir anayasa olur. Yerelin söz hakkını yok sayan, yerel demokrasiyi çiğneyen bir anayasaya dokunmadan yeni bir anayasa yapılmaz.

Açıkça söylüyoruz. Mevcut anayasanın kötü bir kopyasını yapmak ne yeni bir anayasa olur, ne demokratik bir anayasa olur. Anayasanın mevcut bütün maddelerinin tamamından 12 Eylül’ün ruhu ve kokusu geliyor. Tabulara sığınmadan, önyargının arkasına sığınmadan anayasanın tamamını önümüze alıp yeniden tartışmamız gerekiyor. Bu ülkenin refahı kardeşliği için bu ülkede huzur ve barış için."

"DEĞİŞİM İDDİASINDAYSANIZ TUTUCU DAVRANMAMALISINIZ"

"Buradan muhalefete de seslenmek istiyoruz. Son günlerde kimi pratikleri ve söylemleri toplumu şaşırttığı gibi siyaseti de bizleri de şaşırtıyor. Değişim iddiasında mısınız? Eğer değişim iddiasındaysanız anayasa konusunda tutucu davranmamalısınız. Tutucu davranırsanız mevcut anayasanın kötü bir kopyası ile karşı karşıya kalırız. İlk yüzyılın halklara getirdiği tekrarı yaşatma siyasetini savunmasanız. Yeni ve demokratik anayasa konusunda herkese açık çağrımızdır. Herkes önyargılarını, tabularını bir kenara bıraksın. Biz çoktan hazırız, varız, demokratik bir anayasa yapmak için çalışmaya da konuşmaya da tartışmaya da…" 

"KARAR VERİN: KÜRTLERLE HASIM MI OLACAKSINIZ HISIM MI?"

"Yeni ve demokratik bir anayasanın şifresi Kürt meselesine yaklaşımdır. Demokratik anayasanın ilk şartı Kürtler başta olmak üzere ülkede yaşayan halklar ve inançları kapsayan, eşit yurttaşlığı kapsayan bir anayasa yapmaktır. İkinci yüzyılda demokratik anayasanın hayata geçmesinin yolu, Kürt halkına statü sağlamaktır. Halkların ve inançların sömürülmesine izin vermeyen bir toplumsal sözleşme imzalamaktır. Şunu iyi biliyoruz: Türkiye’de Kürt meselesinin çözüm yeri, muhatabı Ankara’dır. Türkiye’de devlet, iktidar ve halklar artık bir karar vermelidir. 60 milyon Kürt yaşıyor dünyada. En yoğun olarak da Türkiye’de yaşıyor. Devlet, iktidar ve kurumlar şuna karar vermelidir: Kürtlerle hasım mı olacaksınız, hısım mı olacaksınız? Buyurun tekrar buradan soruyoruz. 21. yüzyılda yeni bir yasama döneminde Kürtlerle hasım mı, hısım mı olacaksınız konusunda bir zahmet kararınızı verin. Biz Kürtlerle hısım olmanızın, Kürtlerin haklarını tanıyarak Kürtlerin bu ülkede bütün halklar ve inançlarla ortak bir zeminde yaşamasının taraftarıyız. Hasım olursunuz Türkiye’de yaşamış olduğumuz mevcut mutsuzluğu, mevcut olumsuzlukları, kötü süreçleri tekrar bize yaşatmış olursunuz. Hısım olmayı seçerseniz emin olun Türkiye refaha ve mutluluğa ulaşır. Sadece Türkiye refah ve mutluluğa ulaşmaz, aynı zamanda Türkiye yaratmış olduğu bu modelle Ortadoğu’daki bu çatışmalara, savaşa, gerginliğe yok sayma politikaları karşısında model bir ülke olabilir."

"BARIŞ İSTEME KONUSUNDA HERKES CESUR OLMALI"

"Son olarak, dünyada barış isteyen ve bölgedeki gerilimin ürettiği risklere karşı bu ülkeyi düşünen herkes Türkiye’de de barış istemeli. Bu konuda cesur olmalıdır. Bu konuda yapılan her açıklamayı, söylenen her sözü, atılan her adımı değerli ve kıymetli buluyoruz. Ve böyle olması gerektiğini düşünüyoruz. Tarihi Kürt-Türk barışının bir gün bile ertelenmeden hayata geçirilmesi gerekiyor. Emin olun kaybedecek ne tek günümüz ne tek canımız ne de tek kaynağımız kalmadı. Çağrımızı güçlü bir şekilde tekrar yeniliyoruz: Herkesi toplumsal barışımızı yükseltmeye, Kürt meselesinin demokratik yollarla çözülmesi için görev ve sorumluluk almaya çağırıyoruz." (POLİTİKA SERVİSİ)

ÖNCEKİ HABER

Gazze'de can kaybı 41 bin 689'a yükseldi

SONRAKİ HABER

Türk-İş eyleminde ‘hükümet istifa’ sloganı: İşçinin mutfağında yangın var

Sefer Selvi Karikatürleri
Evrensel Gazetesi Birinci Sayfa