03 Ekim 2024 15:04

DEM Partili Beştaş: Cezasızlık politikası yüzünden kadınlara ölüm düşüyor

Kadın cinayetlerine ilişkin konuşan DEM Partili Meral Danış Beştaş, “Cezasızlık politikası, erkek egemen anlayışla birleşince kadınlara ölmek düşüyor” dedi.

Fotoğraf: ANKA

Paylaş

DEM Parti Erzurum Milletvekili Meral Danış Beştaş, Meclis'te düzenlediği basın toplantısında kadın yönelik şiddet, kadın cinayetleri ve cezaevlerinin kötü koşullarına ilişkin konuştu. Birçok kadın cinayeti dosyasının “şüpheli ölümdür, intihardır” diye kapatıldığını dile getiren Beştaş, “Cezasızlık politikası, erkek egemen anlayışla birleşince kadınlara ölmek düşüyor" dedi.

İntihar denilerek cinayetlerin üstünün kapatıldığını belirten Beştaş, "Maalesef kadına yönelik cinayet, şiddet, istismar ve ayrımcılık hız kesmeden devam ediyor. Türkiye'de de aslında en çok konuşulan konulardan bir tanesi. Şüpheli kadın ölümlerinin tamamının bir cinayet soruşturmasına tabi tutulması gerekiyor çünkü nedense hep kadınlar şüpheli bir şekilde ölüyor. Maalesef intihar denilerek cinayetlerin üstü örtülüyor” ifadelerini kullandı.

“İLHAN YILDIRIM FARKLI BEYANLARDA BULUNUYOR"

4 Ağustos'ta Dilan Yıldırım’ın “şüpheli bir şekilde öldü” diye kayıtlara geçtiğini hatırlatan Beştaş, “Olayın üzerinden 2 ay geçti. Şu ana kadar bir şüpheli ya da tutuklu yok. Dilan, aynı gün annesiyle telefonda konuşuyor ve 600 TL'ye bir halı örtüsü aldığını söylüyor. Saatler sonra Dilan'ın eşi annesine Dilan'ın hastaneye kaldırıldığını haber ediyor. Dilan'ın hayatını kaybetmesi üzerine çok soru var ancak bu sorular savcılıkça yeterince araştırılmıyor. İlk olay yeri incelemesinde ‘asıya konu olabilecek ip, kemer ve benzeri eşya gözlemlenmedi’ deniyor. 5 Eylül 2024 tarihindeki tutanaklara göre ayrıntılı bir olay yeri tarifi yapılıyor. Garip bir şekilde olaydan 1 ay sonra. Dilan'ın annesi, 'Benim kızım intihar etmedi, eşi öldürdü' dedi” diye konuştu.

Dilan'ın eşi İlhan Yıldırım’ın jandarma ve savcılık ifadesinde çok farklı beyanlarda bulunduğunu ifade eden Beştaş, şunları söyledi; “İlk ifadesinde, 'İçeri girdiğimde Dilan'ı oturmuş vaziyette buldum' diyor. Kendini 3 tane yazmayla astığını iddia eden zat, ilk ifadesinde bunu diyor. Oturarak intihar edilemeyeceğini herkes bilir. İkinci ifadesinde düşünmüş, taşınmış, ailesiyle konuşmuş ve orayı bir senaryo halinde anlatmış. 'Kapı kapalıydı, tıkladım ama ses alamadım' diyor ama ilk ifadesinde 'Ben 'Dilan' dedim, o da 'İlhan' diye cevap verdi' diyor. İlk ifadesi de değişmiş. 'Eşimin boynundaki yazmayı kestim, fırlattım' diyor, olay yerinde bir yazma yok. Sonra yazmayı bulduklarını iddia ediyorlar. Dilan'ı evlerinin 400 metre yakınındaki sağlık merkezine götürmüyor, 20 kilometre ötedeki Pasinler'e götürüyor.”

“KADINA YÖNELİK ŞİDDET HIZ KESMEDEN DEVAM EDİYOR”

“Savcı bey, ben aileyi ziyarete gittiğim gün ifadelerini alıyor. Olaydan 2 ay sonra ifade alıyor, böyle bir şey olabilir mi? Bir kadın ölüyor, anne-babası şikayetçi, bağıra çağıra hastanede kıyameti koparıyorlar, savcılık kurumu ifade bile almıyor. Biz bunu soru önergesiyle gündeme getirdikten sonra yeni harekete geçiliyor. Birçok kadın cinayeti dosyasının bu şekilde; 'Şüpheli ölümdür, intihardır' diye kapatıldığını biliyoruz. Hem meslek yaşamımda hem vekillik hayatımda bu konuda çok sayıda dosya inceledim ve maalesef şüpheli kadın ölümlerinin soruşturulmadığını ve bu nedenle kadına yönelik şiddetin hız kesmeden devam ettiğini ifade edeyim. Cezasızlık politikası, erkek egemen anlayışla birleşince kadınlara ölmek düşüyor."

"CEZAEVLERİNDE HAK İHLALLERİ YAŞANIYOR”

Cezaevlerindeki mahpusların kötü koşullar nedeniyle yaşamlarını yitirdiğini belirten Beştaş, mahpuslara verilen hücre cezalarıyla da infazlarının yandığını belirtti. Beştaş, cezaevlerindeki hak ihlallerine ilişkin şunları söyledi:

"Cezaevlerinde hak ihlalleri yaşanıyor. Daha dün bir mahpus daha yaşamını yitirdi: Abdulkadir Kuday ve biz sayısız defa Abdulkadir'in vefat edeceğini, 30 kiloya düştüğünü söylememize rağmen serbest bırakılmadı. Madımak katillerini, bir katliamın faillerini serbest bırakan Cumhurbaşkanı Abdulkadir Kuday'ı görmedi. Hasta mahpusların cenazelerinin cezaevlerinden çıkmasının zamana yayılmış bir idam cezası olduğunu ifade edelim. Bakırköy Cezaevi'nde kadınların her sözü, yanlarında bulunan her malzeme bir ceza gerekçesi. Kınama ve uyarı cezası yok, sadece hücre cezası veriliyor. 3 defa hücre cezası verildiğinde infazın tamamı yaptırılıyor, şartla salıverme yakılıyor. Şarkı söylemiş kadınlar, bütün koğuşa ceza verilmiş. Kürtçe konuşmuş, defteri varmış, kardeşinden 21 yıl önce gelen mühürsüz mektup ceza sebebi olmuş." (ANKA)

ÖNCEKİ HABER

CHP’li Dinçer: Ucuz işgücü uğruna AKP çocukları eğitimden koparıyor

SONRAKİ HABER

Yargıtayın 4 kere bozduğu, 15 yıldır süren cinsel saldırı davası: Gerçek adalet istiyoruz

Sefer Selvi Karikatürleri
Evrensel Gazetesi Birinci Sayfa