04 Ekim 2024 04:35

Sermayenin kılıfı temiz enerji gerçekten temiz mi?

GES’lerdeki güneş panellerinde FV piller kullanılırken, foto voltaik pillerin yapımında kullanılan, galyum arsenit, tellür, gümüş, kristal silikon, kurşun, kadmiyum gibi ağır metaller kullanılıyor.

Fotoğraf: Freepik

Paylaş

Ramis SAĞLAM
İzmir

Türkiye’deki önemli sorunların arasında enerji üretimi bulunuyor. Bu tartışmaya bağlı olarak, enerji üretimi yeterli mi sorusu gündemdeki yerini koruyor. Son yıllarda dünyada olduğu gibi ülkemizde de temiz enerji diye nitelendirilen enerji santrallerinin ne kadar “temiz” olduğu tartışılıyor.

Türkiye’nin 78 şehrinde güneş enerji santrali (GES) bulunuyor. 35 ilde 100 MW kapasitenin üzerinde güneş enerji santrali bulunuyor. Mart 2023 verilerine göre, Türkiye’de kurulu güneş enerjisi gücü 9 bin 820 MW seviyesindeyken, tüm kurulu elektrik gücüne bakıldığında bu miktar 104 bin 348 MW’ye ulaşıyor. Enerji santrallerinde üretilen elektrik gücü gittikçe artıyor. Özellikle GES’lerdeki güneş panellerinde FV piller kullanılırken, foto voltaik pillerin yapımında kullanılan, galyum arsenit, tellür, gümüş, kristal silikon, kurşun, kadmiyum ve diğer tehlikeli atık niteliğindeki ağır metaller bulunuyor.

"ELEKTRİK ÜRETİMİ SORUNUMUZ YOK"

Birincil enerji kaynaklarında büyük oranda dışa bağımlı olan ülkemizin elektrik enerjisini ise büyük ölçüde ülke içinde üretebildiğini belirten TMMOB’ye bağlı Elektrik Mühendisleri Odası (EMO) Genel Başkanı Mahir Ulutaş, Türkiye’nin küçük oranlarda ithalat, bir o kadarda ihracat yaptığını söyledi.

Mevcut kurulu gücün Türkiye’nin ihtiyaçlarını uzun süre karşılayacak düzeyde olduğunu söyleyen Ulutaş, “Hatta atıl ya da yedek olarak nitelendirebileceğimiz bir kapasitede söz konusu. Yeni yatırımların büyük kısmı ise başta güneş ve rüzgar olmak üzere enerji santrallerine yapılmaktadır. Elbette serbest piyasa ekonomisi kapsamında işleyen bu süreci, kamunun teşvik mekanizmaları ve kârlılık oranları etkilemektedir. Fiyat ve alım garantisi verilmesi durumunda doğal gaz, kömür, nükleere dayalı santrallere de yatırım yapıldığı görülmektedir” dedi.

ENERJİ ÜRETİM TEKNİKLERİ DOĞAYA ZARAR VERİYOR

Zeytinlikleri, tarım alanlarını ya da ormanları talan ederek kurulan enerji santrallerinde kullanılan maddelere ilişkin konuşan Ulutaş, GES ve RES gibi santrallerin, güneş panellerinin ve kanatların üretiminde ihtiyaç duyulan nadir metallerin madenciliği aşamasında ciddi oranda doğaya zarar verdiğini vurguladı. 

İsteyen şirketin istediği noktada serbestçe yatırım yapmasını öngören piyasacı anlayışın en çevreci üretim yöntemiyle bile doğayı katledeceğinin örneklerini HES’lerle görüldüğüne dikkat çeken Ulutaş, “Merkezi planlama ve kamusal anlayıştan yoksun uygulamalarla, Karadeniz Bölgesi’ndeki HES örneklerinde olduğu gibi ülke genelinde GES ve RES çöplüğü oluşmasına izin verilmemelidir. Tarım alanlarını yok eden, kuşların göç yollarını kesen, enterkonnekte elektrik şebekesine bağlanabilmesi için ciddi bir kamu yatırımı gerektiren GES ve RES santralleri de kuruldukları bölgelere ciddi zararlar verme potansiyeline sahiptir” diye konuştu.

Enerji, kâr odaklı sıradan bir ticari faaliyet alanı olmaktan çıkartılarak, yeniden kamu hizmeti olarak yapılandırılması gerektiğini vurgulayan Ulutaş, enerji yönetiminin ticari ve siyasi müdahalelerden uzak, özerk bir yapıya sahip olması gerektiğini söyledi.

RES’LERİN YÜZDE 37.66 EGE BÖLGESİ’NDE

Rüzgar enerjisi kurulu güç istatistiklerine göre ülkemizde kurulu RES gücünün yüzde 37.66’sının Ege Bölgesi’nde, Ege Bölgesi’ndeki rüzgâr enerjisi kurulu gücünün yaklaşık yüzde 50’si de İzmir il sınırları içerisinde buluyor.

RES’lerin diğer enerji yöntemlerine göre daha az kirletici olduğunun altını çizen Çevre Mühendisleri Odası İzmir Şubesi Teknik Sorumlusu Çevre Mühendisi Selma Akdoğan, RES’ler için de bölgesel taşıma kapasitesi, doğru planlama, arazi kullanımı ve türbin yerleşimleri, yerleşim alanlarına mesafe gibi faktörlerin büyük önem taşıdığına dikkat çekti.

RES’in kurulacağı yerin seçiminde dikkat edilmesi gereken noktalar olduğuna işaret eden Akdoğan, “Yeterli rüzgar potansiyeli ve arazi imkanından başka iletim hattına uzaklığı, trafo gücü, sit alanı ve/veya doğal koruma alanları, milli park alanı olup olmaması, yakınında uzun mesafeli alıcı-verici antenler ve bağlantı hatları bulunmaması gerekir. Ayrıca göçmen kuşların uçuş yolları üzerinde olmaması gibi özelliklere dikkat edilmesi gerekmektedir. Proje bazlı planlama yerine, bölgesel taşıma kapasitesi belirlenerek bölgesel planlama yapılmalıdır” dedi. 

"TARIM ALANLARINA GES KURULMAMALI"

Santral alanında kurulum için ve sonrasında olası yangınların ve gölgelenmenin engellenmesi için alanın işletme süresince temizlenmesi yapılırken, arazi vasfının değişiyor. GES’lerin görsel kirliliğe de neden olduğunun altını çizen Akdoğan, “Koruma altına alınmış arkeolojik, kentsel ve tarihi sit alanları, orman alanları, doğal sit alanları, sulak alanlar, meralar, tarım alanları gibi alanlarda güneş enerji santrallerinin yer seçiminden kaçınılması gerekmektedir” dedi.

Güneş enerji santrallerinin çevresel etkileri konusunda da üretilen birim enerji miktarı diğer enerji santralleri ile karşılaştırıldığında güneş enerji santralleri için oldukça büyük alan gerektirdiğine dikkat çeken Akdoğan, “Santraller, çevrelerinde yoğun bir ışık yansıması yaratarak ısıl dengenin bozulmasına neden olmaktadır. İşletme koşullarında ve kaza sonucu kimyasal madde salınımından kaynaklanabilecek etkiler göz önünden bulundurulmalıdır. Santraller için kullanılacak panellerin seçiminde üretim bilgisi ve özellikleri dikkate alınmalıdır” uyarısında bulundu.

ÖNCEKİ HABER

KYK yurdunda bir intihar daha

SONRAKİ HABER

Frankfurt’ta 7 Ekim'de gerçekleşecek Filistin'e destek eylemi yasaklandı

Sefer Selvi Karikatürleri
Evrensel Gazetesi Birinci Sayfa