İktidarın ağzında İsrail, aklında Suriye var
Siyaset Bilimci Doç. Dr. İsmet Akça, Erdoğan'ın "İsrail'in sonraki hedefi Türkiye" söylemlerini ve Milli Güvenlik Kurulu (MGK) kararlarını değerlendirdi.

Fotoğraf: Evrensel - TCCB
Gözde TÜZER
Erdoğan ve Bahçeli’nin “İç cepheyi güçlendirelim” çağrılarının ardından toplanan Milli Güvenlik Kurulunun (MGK) kararlarını değerlendiren Doç. Dr. İsmet Akça, iktidarın bölgede tehdit olarak Kürtlerin statü talebini gördüğünü belirtti. Akça, İsrail ve arkasındaki ABD’nin bölgenin yeniden yapılandırılması sürecinde Suriye’deki varlığından vazgeçmemeye çalıştığını anlattı.
Meclis açılışı, iktidar ve muhalefetin arasında diyaloglar ve Cumhur İttifakından “İç cepheyi güçlendirelim” çağrılarıyla tartışılırken, Bahçeli’ye sürpriz bir ziyaret bulunan Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın başkanlığında Milli Güvenlik Kurulu (MGK) toplandı. Erdoğan’ın “İsrail’in bir sonraki hedefi Türkiye” açıklamalarından sonra gözlerin çevrildiği MGK’den 5 maddelik bir bildiri çıktı. MGK kararlarında, Suriye’de operasyonlara devam edilmesi, BMGK’ye “İsrail’e karşı harekete geç” çağrısı yapılması ve “Akdeniz ve Ege Denizi’nde kalıcı istikrar ve huzurun tesisi marifetiyle iş birliği zeminleri geliştirilmesine yönelik samimi yaklaşım ve gayretlerinin suistimaline izin verilmemesi” ifadelerine yer verildi.
İSRAİL’İ MUHALEFETE KARŞI KULLANIYORLAR
Kararları Evrensel'e değerlendiren Siyaset Bilimci Doç. Dr. İsmet Akça, MGK kararlarının “İç cepheyi güçlendirelim” anlamına geldiğini belirterek, Türkiye’de iktidarın en önemli stratejisinin her zaman muhalefeti dizayn etmek olduğunun altını çizdi. Akça, “İktidar 8-9 yıldır dış politikalardaki milliyetçi, militarist yükselmeler ve mobilizasyonlarla, içeride muhalefeti pasifize ediyor. İsrail’in soykırımcı ve katliamcı savaş politikaları sonrasında, bunu içeride de kullanıyor” dedi.
Erdoğan, geçtiğimiz günlerde, “İsrail’in bir sonraki hedefi Türkiye” demiş ve “milli birlik ve beraberlik” söylemleri gerçekleştirmişti. İsmet Akça’ya “Ortada Türkiye’ye dair bir tehdit var mı?” diye sorduk. Türkiye devletine, hükümetine ve iktidarına yönelik bir tehdit algısı olduğunu söyleyen Akça, şöyle konuştu:
“Bu tehdit algısı İsrail’in Türkiye’nin mevcut topraklarına yönelik bir hamle yapması değil. Buna şüphe yok bence. Bu çok açık ve net. Bu işin retorik ambalajı. Esas mesele MGK’deki 1, 2 ve 3. maddelerde... Esas mesele Kürt meselesi. Esas mesele, bölgedeki yeniden yapılanmanın ve olası bir yeniden inşa sürecinin -ki İsrail’in tabii ki arkasında ABD var- etkilenmesi. Özellikle PYD-YPG açısından yeni bir avantajlı durumun doğması… Türkiye Devleti’nde iktidarın temel kaygısı budur. Türkiye’ye yönelik tehdit dedikleri de budur. Bunun önüne geçmeye çalışıyor. Bunun için ‘Bir bütün olalım’, ‘milli birlik beraberliğimiz’, ‘milli güvenliğimiz’ söylemleri gerçekleşiyor.”
ESAD’A ASKER ÇEKMEME MESAJI
Tüm bunlar olurken Erdoğan ve Esad görüşmesine yönelik çabalar da gündemden düşmüyor. Erdoğan’ın görüşme ısrarında bulunduğu Esad’ın şartı ise TSK’nin Suriye’den çıkmayı kabul etmesiydi. Ancak MGK’nin ilk 3 maddesine bakınca farklı bir durum ortaya çıktı.
İsmet Akça; Türkiye’nin bu olasılığı uzun zamandır gördüğünü söyleyerek “Türkiye Devleti’nin Esad’la yeniden iletişime geçme çabasının arkasında talep olarak net bir şey var: ‘Burada YPG’yi silahsızlandır. YPG’yi ortadan kaldır. Bunun karşılığında da Kürtleri Suriye rejimine öyle ya da böyle entegre et.’ Savaş öncesinde vatandaşlık statüsü bile olmayan Suriye Kürtlerinden bahsediyoruz. Türkiye ‘Sen bu sorunu çözdükten sonra senin topraklarından çıkarım’ diyor” ifadelerini kullandı.
İKTİDARA GÖRE KÜRT SORUNU SURİYE VE IRAK’TA
Esad rejiminin ise "Sen önce benim topraklarımdan çık, ondan sonrası benim iç sorunumdur" dediğini aktaran Akça, şu ifadelerle devam etti: “Türkiye hep aynı hamleyi yapıyor. Türkiye Kürt meselesini içeride çözdüğünü, pasifize ettiğini ve dışsallaştırdığını düşünüyor. Türkiye için şu anda Kürt meselesi Suriye ve Irak’tır. Irak’ta da benzer bir hamle yapıyor. Dolayısıyla o ‘milli güvenlik’ algısı Kürt meselesi çerçevesinde Suriye ve Irak odaklıdır. Bu iki yerde de Kürt hareketinin silahlı varlığına son vermek için hem askeri operasyonlar hem de diplomatik siyasi hamleler yapıyor. Bölgedeki son gelişmeler bu anlamda Türkiye Devleti’nin kaygılarını tetiklemiş durumda. Gördüğümüz bütün söylemlerin arkasında da bu var.”
Evrensel'i Takip Et