06 Ekim 2024 03:40

İsrail saldırganlığının ardındaki gerçek

İslamcıların “ABD’yi bile İsrail yönetiyor” içerikli yaklaşımları İsrail’in rolünün abartılmasına neden oluyor. Amerikan emperyalizmi dünya ve bölge hesapları doğrultusunda İsrail'i kullanıyor.

Fotoğraf: DHA

Paylaş

Kadir YALÇIN

İsrail, tartışmasız bir haydut devlet.

Hangisi olursa olsun, silahlı birliklerden bileşen devletin kendisi bir şiddet aletidir. İşlevi terör estirmektir.

İsrail’in ayırt edici yanı, sürekli kıldığı şiddetin “paçalarından akmasıdır.” Egemenlerin, egemenliklerini sürdürmek için papaz/imam/haham ya da “havuç” olarak tanımlanabilecek aldatıcılık/yatıştırıcılığı İsrail’in kullanmamasıdır. İsrail’in “iyi polisi” yoktur, polisleri hep “kötüdür”. İsrail’i tanımlayan vurup kırma, kan ve barut, katliam ve bir adım ötesi soykırımdır.

Yahudilerin Hitler ve gestaposundan görüp, kendisinin eti ve kemiğinde uygulanmasına tanıklık ettiği ne alçaklık varsa uygulayandır İsrail. Onun gaddarlığını yükselten ideolojik unsur, Yahudi ırkçılığı olan siyonizmdir.

Ancak İsrail saldırganlığının ideolojiyle açıklanması yetersizdir. İsrail’in soykırımcı saldırganlığı ve faşizmle akraba olan siyonist ideolojisi İsrail tekelci kapitalizminin ürünüdür.

İsrail’in saldırganlığını ve siyonizmini kendi iddiasına göre Filistinlilerin varlığı ve “terörizmi”nde aramanın belki bir mantığı vardır, ama bu pek pespaye bir mantıktır! Nükleer silaha kadar silahlanmayı ve “Vadedilmiş topraklar”ın “çekirdeği” olan bugünkü “pazarı”yla yayılarak pazarını büyütmesini de kapsayan çıkarlarını savunmayı saldırmakta bulan İsrail tekellerinin ihtiyaçlarıdır.

İSRAİL VE ABD İLİŞKİSİ EKONOMİK VE MALİ TEMELLİDİR

İsrail pazarı görece küçüktür. Nüfusu 10 milyonu bulmamaktadır ve ölçek küçüklüğü yatırım, üretim ve maliyetler bakımından dezavantaj oluşturur. Üretkenlik açısından avantaj görünense, örneğin son bir yıllık süreçte doruğuna çıkan ve dolayısıyla pazar darlığı hissedilmeyen silah üretimi olarak, üretken olmayan tüketim için üretimdir. Silah üretimiyle ölçek sorunu aşılmakta, ancak finansmanı sorunu oluşmaktadır. Sorun, silah üretimi açığının ABD ve Avrupa ülkeleri gibi dış kaynaklardan, özellikle yıllık ABD hibeleriyle çözülmektedir.

Ancak bu İsrail ekonomisinin küçüklüğünü kanıtlamaktan uzaktır, sadece ABD, İngiltere, Almanya gibi ülkelerle arasındaki ilişkiyi belirtir.

Silahların elden düşmediği 2024 ağustosunda aylık 5.3 milyar dolarlık ihracat ve 6.9 milyar dolarlık ithalat; 2024 ikinci çeyreğinde ise 2.7 milyar dolarlık sermaye ihracına karşılık 5.9 milyar dolarlık sermaye ithali rakamları hiç küçük değil. Türkiye’nin ağustos ayı ihracatı 22, ithalatı ise 27 milyar dolardır ve nüfusu İsrail’in 8 katın, dış ticareti 4 katıdır. İsrail’in aylık ortalama 900 milyon sermaye ihracı ve yaklaşık 2 milyar dolarlık sermaye ithaline karşılık Türkiye’nin sermaye ihracı yaklaşık 400 milyon, ithaliyse 842 milyon dolarla İsrail’in yarısı kadar bile değildir.

İsrail ekonomisi yine de özellikle ABD’nin yardımına muhtaçtır ve ABD kendisine uzanan eli hiç geri çevirmemiştir. Her yıl düzenli olarak askeri hibe yardımı alan İsrail, kolaylıkla düşük faizli kredi ve borç da bulmaktadır. İsrail’le başta ABD olmak üzere Batılı emperyalistler arasındaki ilişki aynı zamanda ekonomik ve mali temellidir.

İSRAİL’İN ‘BÜYÜK HAYDUT’A İHTİYACI VAR

Rockefeller, Dupont ve Morgan gibi Amerikan mali sermayesinin Yahudi asıllı önde gelen grupları iki ülke arasındaki özel mali ekonomik ilişkinin başlıca dayanağıdır.

Ancak yakınlık Yahudilikle sınırlı değil. Sözü edilen kapitalistler her şeyden önce mali oligarklardır. Yahudi orijinleri, sadece kolaylaştırıcı bir etken olabilir. Gerçekte iki ülkenin oligarşilerinin çıkarları tamamen örtüşmektedir. İsrail yalnızca iktisaden değil, “kendi başına olduğu” bir bölgede bir büyük “ağabey” ya da “haydut”a muhtaçtır. O “büyük haydut” da, kendi yapmayı tercih etmeyeceği ne varsa gözü karalıkla yapacak bir hayduda ya da taşerona ihtiyaç duymaktadır. İsrail bölgesel egemenlik, ABD dünya egemenliği peşindedir.

İki gerici saldırganın birbirlerini ve olanaklarını kullandıkları söylenebilir. İsrail kendi özel çıkar ve hedefleri de olan bir hayduttur, kimi zaman ABD’yi de zorluyor. Bir örnek; ABD, AB “iki devletli çözüm”den yanayken, Filistin devleti kurulmasına karşı tutum almasıdır. Bu tür hamleler, siyasal İslamcıların “ABD’yi bile İsrail yönetiyor” içerikli yaklaşımlarını haklı çıkarıyor gibi görünse de işin aslı tersinedir. Amerikan emperyalizmi İsrail’i yönlendirip kullanan asıl güçtür.

İsrail Lübnan’a, Suriye’ye saldırıp İran’ı taciz ederek Ortadoğu’yu savaş alanına dönüştürecek adımlar atmaktadır. Erdoğan gelişmelerden yararlanmak üzere “İsrail’in gözü bizim topraklarımızda” demektedir ama hem ikisi de Amerikan yandaşıdır -özellikle Erdoğan kayıkçı döğüşü yapmaktadır- hem de savaşın bölgeye yayılması tek başına İsrail’in boyunu aşar, Amerikan desteği olmadan cüret edemez.

Rusya’yı Ukrayna’ya sıkıştıran ABD, asıl tehdit saydığı Çin’in tedarik zincirini Malaka Boğazı’nın ardından Ortadoğu’da kontrol peşinde. İsrail saldırganlığı ancak arkasındaki Amerikan haydutluğuyla birlikte anlaşılabilir.

ÖNCEKİ HABER

İzmir’de Filistin eylemi: İsrail'i koruyan NATO üsleri kapatılsın

SONRAKİ HABER

İstanbul'da kadınlar alanda: Erkek şiddetine karşı önleyici politikalar hemen şimdi

Sefer Selvi Karikatürleri
Evrensel Gazetesi Birinci Sayfa