06 Ekim 2024 14:53

İMO Adana Şubesi “İşçi Sağlığı ve İş Güvenliği, Güncel Sorunları” paneli gerçekleştirdi

İMO Adana Şubesi “İşçi Sağlığı ve İş Güvenliği, Güncel Sorunları” panelinde uzmanlar, iş kazalarının yüzde 98’i önlenebileceğini ancak iş cinayetlerinin örgütlü mücadeleyle aşılabileceğini söyledi.

Fotoğraf: Evrensel

Paylaş

TMMOB İnşaat Mühendisleri Odası (İMO) Adana Şubesi, Seyhan Çırçır Sanat Merkezinde “İşçi Sağlığı ve İş Güvenliği, Güncel Sorunları” konulu bir panel gerçekleştirdi.

Prof. Dr. Beyza Üstün ve DİSK Yapı İş Sendikası Başkanı Özgür Karabulut’un konuşmacı, Doç. Dr. Ali İhsan Ökten’in moderatör olarak yer aldığı panelin açılış konuşması, İMO Adana Şube Başkanı Hıdır Çak tarafından yapıldı.

Etkinlik, Doç. Dr. Ali İhsan Ökten’in “Gökyüzünde Çalışanlar” isimli fotoğraf sergisinden bir slayt gösterisi ile başladı. Sunum, inşaat işçilerinin metrelerce yüksekte, tehlikeli ve zor koşullar altında çalışmalarını çarpıcı bir şekilde gözler önüne seriyor. Binaların tepesinde, iskeleler üzerinde güvenlik önlemleri alınmadan çalışan işçilerin günlük yaşamlarına dair enstantaneler inşaat iş kolunda iş güvenliği konusunun ne denli önemli olduğunu gözler önüne seriyor.

“İŞ KAZALARININ YÜZDE 98'İ ÖNLENEBİLİR”

Hıdır Çak açılış konuşmasına, ülkemizde çalışma alanlarında hayatını kaybeden işçilere ilişkin çarpıcı rakamları belirterek başladı. Türkiye'de 2023 yılında 1.932 işçinin iş kazalarında hayatını kaybettiğini, bu işçilerin 54'ünün çocuk, 106'sının göçmen, 41'inin ise kadın olduğunu vurgulayan Çak, 2024 yılında da Ekim ayına kadar 9 ayda en az 1.371 işçinin yaşamını yitirdiğini söyledi. Çak, bu kayıpların önlenebilir olduğunu belirterek, "İş kazalarının yüzde 98'i önlenebilir. Ancak her gün ortalama 5 işçimizi kaybediyoruz. Bu nedenle bunlara iş kazası değil, iş cinayeti diyoruz," ifadelerini kullandı.

İnşaat sektöründe çalışan işçilerin yüksek risk altında olduğunu ve gerekli tedbirlerin alınması gerektiğini dile getiren Çak, iş güvenliği tedbirlerinin proje aşamasından itibaren insan odaklı bir şekilde uygulanmasının önemine dikkat çekti.

Karataş Belediye Başkanı Ali Bedrettin Karataş da yaptığı konuşmada, göçmen sorununun işçi sağlığı ve güvenliği açısından değerlendirdi. Özellikle tarımda kayıt dışı işçilerin ve çocuk işçilerin iş güvenliği önlemlerinden yoksun çalıştırıldığını belirten Karataş, bu tür konularda toplumsal hassasiyetin artırılması gerektiğini ifade etti.

"KANUNLAR KAĞIT ÜZERİNDE KALDI"

DİSK Dev Yapı-İş Sendikası Genel Başkanı Özgür Karabulut, 6331 Sayılı İş Sağlığı ve Güvenliği Kanunu’nun uygulanmamasını eleştirerek, bu kanunun işçileri korumaktan çok patronları yasal sorumluluktan kurtarmaya yönelik olduğunu söyledi. Eksiklikleri olmakla birlikte yasanın kağıt üzerinde kaldığını ifade eden Karabulut, bu konuda şunları söyledi:

"Bugün, işçileri koruması gereken yasalar, patronların işlerini kolaylaştırmak ve onları sorumluluktan kurtarmak için kullanılıyor. 2013 öncesinde yeterince kayıt tutulmuyordu, bu yüzden iş kazalarının boyutunu bilmiyorduk. Ancak bugün neredeyse her gün işçilerin hayatını kaybettiği bir tabloyla karşı karşıyayız. Memlekette Anayasa rafa kalktığı için bu yasalar da rafa kalkıyor. İşçiler patronların insafına bırakılıyor.  Örneğin, inşaatlarda yüksekten düşme, elektrik çarpması ve göçük gibi yüzde 98’i önlenebilir kazalarda işçiler yaşamlarını yitiriyor."

"ÖNLEM ALINDIĞINDA İŞÇİ İNTİHAR ETMEK İSTESE BİLE EDEMEZ"

Karabulut, işçilerin güvenlik önlemlerini almamasının ya da eğitimlere katılmamasının genellikle iş güvenliği sorunları için bir bahane olarak öne sürüldüğünü belirtti. "İşçiler eğitimsiz olduğu için önlemleri almıyorlar, baret takmıyorlar" gibi eleştirilerin yanıltıcı olduğunu ifade eden Karabulut, "Eğer bir proje baştan doğru planlanır ve maliyet ayrılırsa, işçiler güvenli bir şekilde çalışabilir. Örneğin, bir iskelede gerekli güvenlik önlemleri alınırsa, intihar etmek isteseniz bile edemezsiniz. Ancak bu önlemler, maliyet olarak görüldüğü için alınmıyor" şeklinde konuştu.

"MEGA PROJELERİ DENETLEYEBİLECEK MÜFETTİŞ DE YARGI MEKANİZMASI DA YOK”

AKP iktidarı döneminde Türkiye’nin dört bir yanının inşaat sahasına dönüştüğünü, özellikle mega projelerde iş güvenliği önlemlerinin rafa kaldırıldığını dile getiren Karabulut, büyük inşaat firmalarının sorumsuzluğuna dikkat çekerek şu şekilde konuştu, "Bugün Cengiz İnşaat gibi dev firmalara dokunabilecek bir yargı mekanizması yok. Bu projelerde çalışan işçiler, güvencesiz koşullarda ölümüne çalıştırılıyor. Bu mega projelere gidip olumsuzluk tespit edecek, şantiyeler durduracak müfettiş var mı? Ne yazık ki yok."

"DEPREM BÖLGESİNDE YETERSİZ EKİPMANLARLA ÇALIŞILIYOR"

Deprem bölgelerinde de işçi güvenliğinin yeterince sağlanmadığına dikkat çeken Karabulut, deprem sonrasında hurdaya çıkarılmış eski iş makinelerinin tekrar sahaya sürüldüğünü, kule vinç operatörlerinden gelen bilgilere dayanarak, sahada kullanılan ekipmanların yönetmeliklere uygun olmadığını söyledi. Eski makinelerle, yıpranmış ekipmanlarla çalıştırılan işçiler, ölüm tehlikesiyle karşı karşıya olduğunu ifade eden Karabulut, “Örneğin, 100 metrelik işlerde 60 tonluk makineler kullanılıyor. Bu makineler, bu yükü kaldırmıyor ve sürekli kazalar meydana geliyor. Ayrıca zeminin sağlamlaştırılmadan makinelerin kurulması gibi basit hatalar ölümlere yol açıyor" dedi.

Deprem bölgesinde çalışan işçilerin barınma ve beslenme koşullarının son derece yetersiz olduğuna da dikkat çeken Karabulut, "Deprem bölgesinde işçiler, basit önlemlerle önlenebilecek kazalar sonucu hayatlarını kaybetmeye devam ediyorlar. Bir ay oldu sanırım, Ankara'da bir şantiyede, hareketli iskelede üç tane arkadaşımız yaşamını yitirdi. Alınacak önlemin toplam maliyeti üç arkadaş için 3 bin liraya geçmiyordu. Yani bu önlemleri almanın getirdiği cezai sorumluluktan korkmayan patron hiçbir şey de yapmıyor. Sadece bazen 200 bazen bin liralık bir güvenlik önlemi alınmadığı için iş kazaları yaşanıyor. O para harcansa birçok işçi bugün hayatta olabilirdi" dedi.

"ÖRGÜTLÜ MÜCADELEYLE İŞ CİNAYETLERİNİ ÖNLEYEBİLİRİZ"

Karabulut, iş cinayetlerinin temel nedeninin işçilerin maliyet unsuru olarak görülmesi olduğunu belirterek, işçilerin örgütlü mücadelesinin önemine dikkat çekti. Şantiyelerde işçilerin güvenli çalışma ortamlarının sağlanmasının, örgütlü mücadele ile mümkün olacağını vurgulayan Karabulut, "Bugün iş cinayetlerini durdurmanın tek yolu, işçilerin ve mühendislerin örgütlü bir şekilde iş güvenliği talep etmesidir" dedi.

"İŞ CİNAYETLERİNE YETERSİZ CEZALAR VERİLİYOR"

Karabulut, yaşanan iş cinayetlerine yönelik ceza uygulamalarının son derece yetersiz olduğunu belirtti. On işçinin hayatını kaybettiği bir olayda, sorumlu firmaya sadece 7.500 lira gibi komik bir para cezası verildiğini vurgulayan Karabulut, "Kan parasıyla suç duyuruları örtbas ediliyor, kamu davası açılmıyor. Örneğin, İstanbul'da büyük bir kentsel dönüşüm projesinde (Beşinci Levent), daha önce yaşanan iş cinayetlerine rağmen firmaya yeniden onay verildi ve orada yeni ölümler yaşandı. Firmalar, kar odaklı çalıştıkları için hiçbir önlem almıyor" dedi.

"İŞÇİ MEZARLIĞINA DÖNÜŞEN MEGA PROJELER"

Karabulut, işçi ölümlerinin en fazla yaşandığı mega projelerden biri olarak İstanbul Üçüncü Havalimanı'na dikkat çekti. Havalimanı projesinin işçi mezarlığına döndüğünü belirterek şunları söyledi, "Üçüncü Havalimanı, işçi cehennemi olarak biliniyor. Binlerce işçi burada yaralandı, onlarcası hayatını kaybetti. İşçilerin güvenliğini umursamayan bu projeler, işçi sağlığını hiçe sayıyor. Eğer önlemler alınmazsa, bu işçi cinayetleri artarak devam edecek."

"MEGA PROJELER KRİZİN BİR PARÇASI"

Panelde konuşan Prof. Dr. Beyza Üstün, Türkiye’deki mevcut ekonomik ve siyasal sistemin iki krizle karşı karşıya olduğunu söyledi. Bir yanda kapitalizmin küresel krizini yaşarken, diğer yandan Türkiye'deki siyasal krizlerin derinleştiğini ifade eden Üstün, "Bu iki kriz bir araya gelerek yaşamı mahkûm ediyor" dedi. Taşeronlaşmanın, kamusal işlerin özelleştirilmesi yoluyla işçilerin güvencesiz çalışma koşullarına mahkûm edilmesine yol açtığını vurguladı.

Prof. Dr. Üstün, mega projelerin iş güvenliğine yönelik tehlikeleri artırdığını ve kapitalist sistemin krizinin bir sonucu olarak ortaya çıktığını vurguladı. "Mega projeler, sadece Türkiye'de değil, dünya genelinde krizlerin bir yansımasıdır. Kapitalist sistem, çıkış yolu olarak mega projeleri kullanarak işçilerin hayatlarını riske atıyor" dedi. Bu projelerde inşaat işçilerinin çalışma koşullarının güvencesiz olduğunu belirtti.

"EKOLOJİK YIKIM VE SERMAYE BİRİKİMİ"

Sunumunda ekolojik yıkıma da dikkat çeken Üstün, kapitalist sistemin, krizlerden çıkış yolu olarak doğal kaynakları sömürdüğünü ve ekolojik dengenin bozulduğunu söyledi. Nükleer santraller, termik santraller ve hidroelektrik santrallerin, doğayı yok etmenin yanı sıra inşaat işçilerini tehlikeli koşullarda çalıştırdığını ifade eden Üstün, "Su kıtlaşıyor, doğal kaynaklar tükeniyor. Bu projeler sadece işçilerin değil, doğanın da yok edilmesine yol açıyor" dedi.

"İNŞAAT SEKTÖRÜ: İŞ CİNAYETLERİNDE BİRİNCİ SIRADA"

Türkiye'deki iş cinayetlerinin büyük bir kısmının inşaat sektöründe gerçekleştiğini belirten Üstün, "İnşaat sektörü, Türkiye'de en fazla iş cinayetinin yaşandığı sektör. Adana ve İstanbul gibi büyük şehirlerde bu kazalar sıkça yaşanıyor. Mülteci ve güvencesiz koşullarda çalışan işçiler, bu iş cinayetlerinde en çok etkilenen gruplar arasında yer alıyor" dedi. Üstün, özellikle Kürdistan bölgesinden göç eden işçilerin güvencesiz koşullarda çalıştırıldığını ve iş cinayetlerine daha çok maruz kaldığını ifade etti.

"ÇOCUK İŞÇİLERİN GÜVENCESİZ ÇALIŞTIRILMASI"

Üstün, Adana'da yaşanan son iş cinayetlerinde çocuk işçilerin güvencesiz koşullarda çalışmaya zorlandığını belirterek, "Mesa gibi büyük firmalar, çocuk yaştaki işçileri güvencesiz çalışma koşullarına mahkûm ediyor. Bu, sistemin derinlemesine bir sorun yaşadığının göstergesi. İşçi güvenliği ve işçi hakları konusunda gerekli önlemlerin alınmaması, özellikle çocuk işçilerin hayatını tehlikeye atıyor” dedi.

Üstün, iş güvenliği mücadelesinin sadece işçi haklarını savunmakla sınırlı kalmadığını, aynı zamanda doğanın ve yaşam alanlarının da korunması gerektiğini belirterek iş cinayetlerine ve ekolojik yıkıma karşı savunma hattı oluşturmanın önemine dikkat çekerek "Yaşam alanlarımızı ve doğayı teslim etmemeye çalışıyoruz. Örgütlü mücadele, bu savunmanın en önemli ayağını oluşturuyor" dedi.

“EKOLOJİK VE SOSYAL YIKIMA KARŞI BİRLEŞİK BİR MÜCADELE”

Kapitalist sistemin işçileri güvencesiz koşullara mahkûm ettiğini söyleyen Üstün, iş güvenliği sorunlarının çözülmesi için sistemin dönüştürülmesi gerektiğini belirterek "Sistem, sermaye birikimi ve krizlerden çıkış için yeni projeler üretiyor. Biz mühendisler, beyaz yakalı emekçiler ve işçiler olarak bu sisteme karşı tutum almalıyız" dedi. Örgütlü mücadelenin bu sürecin en etkili aracı olduğunu vurgulayan Üstün, ekolojik ve sosyal yıkıma karşı birleşik bir mücadele çağrısı yaptı.(Adana/EVRENSEL)

ÖNCEKİ HABER

Antalya Geyikbayırı ve Doyran HES projesine karşı mücadele örgütleniyor

SONRAKİ HABER

3 gazeteci 8 aydır ev hapsinde: Soruşturma sürüncemede bırakılıyor

Sefer Selvi Karikatürleri
Evrensel Gazetesi Birinci Sayfa