07 Ekim 2024 11:56
Son Güncellenme Tarihi: 07 Ekim 2024 16:08

Beşiktaş’taki gece kulübü yangını davası: Tadilat izni yoktu, belediye aracı geçerken sessiz olmamız isteniyordu

Gece kulübü yangınında 29 işçinin ölümüyle ilgili davanın ikinci duruşması görülüyor. Yangını kardeşini kaybeden işçi, "Tadilat izni yoktu, belediye aracı geçerken sessiz olmamız isteniyordu" dedi.

Fotoğraf: Murat Uysal/Evrensel

Paylaş

Hilal TOK
İstanbul

Beşiktaş'ta 'Masquerade' isimli gece kulübünde tadilat sırasında çıkan ve 29 işçinin ölümüyle sonuçlanan yangına ilişkin, haklarında 22 yıl 6'şar aya kadar hapis istemiyle dava açılan aralarında iş yeri sahiplerinin de bulunduğu 5’i tutuklu, 4’ü tutuksuz sanık ile 13 kamu görevlisinin yargılandığı davanın ikinci duruşmasının ilk günü tamamlandı. Duruşmanın kalanına yarın devam edilecek.

Davanın ilk duruşmasında tahliye edilen tutuklu 2 sanığın yargılaması da tutuksuz sanık olarak devam ediyor. Toplamda 22 sanık “Bilinçli taksirle birden fazla kişinin ölümüne ve yaralanmasına neden olmak” suçuyla yargılanıyor.

TUTUKSUZ SANIKLAR SORGULANDI

Davanın ikinci duruşması İstanbul 33. Ağır Ceza Mahkemesince, Marmara Cezaevi karşısındaki salonunda başladı. 2 gün sürmesi öngörülen, sanıkların hazır bulunduğu duruşmada; önceki duruşma sorguları yetişmeyen tutuksuz sanık Fatma Dörtgül ve Sibel Çelik, haklarında soruşturma açılan ve davası birleştirilen kamu görevlileri, ardından yakınlarını kaybeden müşteki aileler ve tanıkların dinlenmesiyle devam edilecek.

3 İŞÇİSİ YANGINDA ÖLEN TEKNİK SERVİSİN PATRONU TUTUKSUZ YARGILANIYOR

Tutuksuz sanık Sibel Çelik; Çeliker Teknik Servisinin muhasebecisi olduğunu söylediği savunmasında; “Olay yeriyle ilgili bilgim ve malumatım yok. Satışını yaptığımız ürünün teslimatı ve eğitimi için teknik servis elemanlarımız oraya gitmişti. Olay yerini hiç görmedim. 3 çalışanımız gitmişti. Kabahatimiz yok. Yapılan bütün güvenlik önlemleri, SGK girişlerimiz eksiksiz” diyerek beraatini istedi.

Tutuksuz yargılanan Sibel Çelik teknik servisin yetkili patronu. Burada çalışan 3 işçi yangında hayatını kaybetmişti. İş güvenliğinin takibi ve önlemlerine, risk analizlerine dair ekipmanlarının eksiksiz olduğunu savunan Sibel Çelik, “yangın riski analizine karşı bilgi analizi” yapmadıklarını söyledi. Kısa süreli bir iş olduğu için risk analizi yapmadıklarını ve risk analizlerinin satış yaptıkları müşterileri tarafından temin edilmesi gerektiğini savundu. Yangın riskine dair çalışanları için bir risk analizi yapmadıklarını itiraf eden Sibel Çelik’in avukatı da bütün iş güvenliği önlemlerinin alındığını savundu.

Tutuksuz yargılanan sanık Fatma Dörtgül ise sorgusunda, “Şirketle ilişkili bir ilişkim yok. Eniştem Şehzade Gümüşşeker şirketle ilgili rica etti, bitene kadar kağıt üzerinde şirket sahibiyim. Ben öğretmenlik yapıyorum. Çalışanları tanımıyorum. Şirketle ilgili hiçbir para alışverişim yok. Eniştemin eski şirketinden üzerine borcu vardı, o yüzden bu şirketi benim üzerime yaptı” diyerek beraatini istedi.

KAMU GÖREVLİLERİNİN SORGUSUNA BAŞLANDI

Eski Beşiktaş Belediye Teknik Başkan Yardımcısı ve İmar Müdürü Ahmet Mithat Şermet, “Hiçbir zaman işletme ruhsatı alanında çalışmadım. Ben imar müdürü olarak görev yaptığım için vekaleten bu işlere imza atmışımdır. Bu çalışmamada görevi kötüye kullanma ve ihmal söz konusu değildir. İşletme ruhsatları yenilirken önceki ruhsatlar başkanlık onaylar iptal edilir. 2018’de ben görevden ayrıldım, sonraki ruhsat yenilemesinde benim imzaladığım ruhsat iptal edilir. İşletme ruhsatıyla ilgili herhangi bir bilgim yoktur. İmar yönetmeliğine göre dahili tadilatlar ruhsata dahil değildir diyor ama yapılacak işleme göre bir izin belgesi verilir, saha incelemesi teknik heyet ile yapılır ve ona göre izin belgesi verilir. Tadilat yapacağı zaman belediye imar müdürlüğüne müracaat edilir, teknik eleman gönderilir, tespit yapılır, yapılacak işlemler anlatılır teknik elemanlara anlatılır, incelenir ve öyle belediyeye müracaat edilir. Belediye de bilgi yazısı verir. Dilekçede alınan önlemleri yapı sahibi bildirir” dedi.

Avukat Ahmet Ergin’in sanık Şermet’e “Vekaleten imza attığınız belgelerden sorumlu değil misiniz?​” sorusuna “Sorumluluğum var ama o belgelere dair bilgim yok, okumadım” dedi. neden o dönem vekalet görevinde olduğu sorusuna ilişkin kesin bir cevap da bulunmadı: “Ya o dönem başkan yardımcısı istifa etmiştir ya da izindedir.”

Şermet’in hakkında daha önce görevi kötüye kullanmak yönünden soruşturması olduğu bildirildi.

Kamu görevlisi Raşhan Tekin Ölmez SEGBİS yöntemiyle duruşmaya katıldı. Ölmez, 2005-1019 yılı arasında Ruhsat Genel Müdürlüğünde evrak kayıt işleri memuruydu. “Benim görevim sadece evrakları hazırlayıp sunmak. Tadilatta bize başvurulmaz, sorumluluğumuz yok” dedi.

“MADEM HERKES MASUM BU ÇOCUKLAR NEDEN ÖLDÜ”

Efe Demir’in babası Adem Demir, “Bu kaza değil, benim gözümde cinayettir. Her şey usulüne uygunsa benim 17 yaşındaki çocuğum neden öldü? Benim gözümde alt-üst işveren de kamu görevlileri de suçludur. Acele ettirilmiş, usulsüzlükler var. Gelgelelim burada herkes sütten çıkmış ak kaşık. Şikayetçiyim” dedi.

Hayatını kaybeden Özkan Kayabaş’ın eşi Emine Kayabaş, “Eşim son gün ‘Kimse işini düzgün yapmıyor’ dedi. Sürekli ‘her şey kara düzen’ derdi. Benim eşim her şeyimdi. Ama şimdi yapayalnız kaldım. Herkes burada mağduru oynuyor. Kim suçlu o zaman? Ben neden o kocaman evde tek başımayım? Her Allah’ın günü onun yokluğuna uyanıyorum. İnsanlar geçecek diyor. Geçmiyor. Burada insanlar pişkin pişkin ifade veriyor. Hiçbir eğitim vermeden çalıştırmışlar. Burada taksirden yargılanıyorlar. Burada kasten adam öldürmeden yargılanmaları gerekiyor. Bu dava emsal teşkil etsin. Başka Özkan ölmesin. Siz orada sadece bir isim okuyorsunuz ama bir aileydik biz” diye konuştu.

Hayatını kaybeden Binali Çayır’ın babası Mehmet Çayır, “Oğlum 2018’den beri orada çalışıyordu. Oğlum her tadilatta barmen olmasına rağmen çalıştırılıyordu. Burada öyle bir şey yok diyorlar. Burada suçlu olan her kimse suçunu çeksin” dedi. Yadigar Çayır ise, “Benim oğlum geri gelmez. Ama başka anneler yanmasın, suçlular elini kolunu sallayarak gezmesin” diye konuştu.

“HERKESİN HESAP VERMESİNİ İSTİYORUM”

Mahmut Emin’in babası Sami Kaya: “Burada başlıca sorumlu benim oğlumu oraya götüren Ercan Erkan’dır. Oğlumun patronu odur. Ben Ercan Erkan’ın da yargılanmasını istiyorum. Herkesin hesap vermesini istiyoruz. Benim çocuğum 4 aylık evliydi, kim verecek bunun hesabını. 29 can!” dedi.

Mahmut Emin’in eşi Beyza Kaya, “Ben eşimin patronu olarak Ercan Erkan’ı tanırım. Eşimin maaşı elden Ercan Erkan tarafından verilirdi. Burada ‘ben sadece SGK işçisiydim’ diyor. Burada gereken yapılmalı. Adalete güvenmek istiyorum” diye seslendi.

Gökhan Yıldırım’ın eşi Tuba Yıldırım, “Eşimle olaydan 20 dakika önce konuşmuştuk. ‘Burada bir şey olsa kurtulma şansımız yok’ demişti. Belki içine doğmuştu bilmiyorum. Orada çok kalabalıklardı. Bunu eşime söylediğimde işin yetişmesi gerekiyor demişti” diye konuştu.

TADİLAT İZNİ YOKTU

Ahmet Uzun’un abisi Hasret Uzun: “Biz olay gününden 7 ay önce işe başladık. Ramazanda ya bizimle çalışırsınız, ya da ramazan sonrası kendinize başka iş bulursunuz diye tehdit edildik. Ben barda personeldim, kardeşim komiydi. Bize whatsapp grubunda acil gelmemizi söylediler. Bu tadilattan devletin, binanın, belediyenin izninin kesinlikle bilgisi yoktu. Belediye geçerken ‘sessiz olun bizim çalıştığımızı bilmesinler’ diyordu. İSG uzmanları olmasına rağmen 5 tane iş aynı anda yapılıyordu. İşi yetiştirmek için baskı yapılıyordu. Olay günü yangın çıktı, elimde iki tane moloz çuvalını dışarı atıyordum ki yangın dediklerini duydum. Yangın tüplerini elimize aldığımızda yarısı boş çıktı. Yangın söndürme cihazları devreye girmedi. Mağazada iki kapı vardı. Biri müşteri girişi biri mal girişi. Yangının büyüdüğünü görünce kendimizi can havliyle dışarı çıktık. Memduh Ceylan’ın kapıdan çıktığını gördüm aşağıdaki 29 işçiyi uyarmadı. Çıkarken belki kapıyı bile kapatmış olabilir. Burada belediyenin de devletin de apartman yönetiminin de, ‘burada karşımızda durup da benim hiçbir suçum yok’ diyenlerin de suçu var. Bu salonda oturan sanıkların hepsi sorumlu, hepsinin de yetkisi vardı. Erkan Dillice personel müdürüydü, bizden sorumluydu.

Emrah Demiroğlu’nun babası, Bekir Demiroğlu: “Benim oğlum 7 sene Dursun Çelik’in yanında çalıştı. Benim oğlumu gönderdiler oraya 12 gün çalıştı. Diyorlar ki, bir günlüğüne gittiler. Her kim suçluysa devlet cezasını vermelidir. Benim tek oğlumdu”

Şivan Dolu’nun ablaları, “Yangın çıkıyor. Oradaki işçilerin görevi yangını söndürmek miydi? O çalışanları derhal tahliye etmeleri gerekmez miydi? O insanlar itfaiyeci değil ki, tahliye edilmelilerdi. Bu vahşi bir cinayet. Bu bir iş cinayetidir. Bir daha böyle şeyler olmaması için adalet istiyoruz” dedi.

Gökhan Yıldırım’ın eşi Tuba Yıldırım, “Eşimle olaydan 20 dakika önce konuşmuştuk. ‘Burada bir şey olsa kurtulma şansımız yok’ demişti. Belki içine doğmuştu bilmiyorum. Orada çok kalabalıklardı. Bunu eşime söylediğimde işin yetişmesi gerekiyor demişti” diye konuştu.

"ÖNCEKİ İŞ CİNAYETİ DAVALARINDAKİ GİBİ ADALETSİZLİK OLMASIN"

Duruşma sonrası açıklama yapan aileler ihmaller sonucu yaşanan katliama tepki gösterdi. Yangına neden olan tadilat sırasında hiçbir güvenlik önleminin alınmadığına dikkat çekilen açıklamayı eşi Özkan Kayabaş'ı yangında kaybeden Emine Kayabaş okudu.

Kayabaşı, “Bu bir kaza değildir. Kaza, öngörülmesi mümkün olmayan ya da çok az bir olasılık dahilinde bulunan durumlara denilebilir. Ancak iş yerinde alınmayan önlemler ve bir dizi ağır ihmallerin sonucu olan yangın “iş cinayeti” dir. Soruşturma dosyasına sunulan bilirkişi raporunda dahi iş yeri dahilinde acil durum aydınlatmaları ve yönlendirme levhaları olmadığı, mevcut sprinkler söndürme sistemi ve yangın dolaplarının çalışmadığının tespit edildiği, işverenini iş sağlığı ve güvenliği hükümlerine uymadığı, işletme risk analizi ve acil eylem planının yapılan tadilata uygun olmadığı, işletmede acil yönlendirme ve aydınlatma sistemlerinin yapılan tadilat neticesinde devre dışı bırakıldığı ve yangın esnasında işletmede kurulu bulunan sprinkler sisteminin (yangına müdahale için genelde mekanların tavanına yapılan ve yangını yukarıdan söndürmeye yarayan sistem) çalışmadığı tespit edilmiştir. Raporda 'İtfaiye tarafından burası için içkili lokanta olarak ruhsat verildiği, fakat daha sonra iş yerinin amacı dışında başka bir iş yeri olarak kullanıldığı, bu kullanım esnasında, var olan yangına karşı koruyucu önlemlerin yapılan tamirat tadilat ve işyeri özelliği itibari ile bir kısım güvenlik önlemlerinin iptal edildiği, önlerinin veya üzerlerinin dekor malzemeleri ile kapatılmış olduğu, ve yangından önce yapılan tadilat esnasında yerlerinden sökülmüş olduğu, iptal edildiği, alarm sistemlerinin devre dışı bırakıldığı, kaçış yolları üzerlerinin ve ara hollerin çeşitli malzemeler ile kaçışı zorlaştıracak şekilde engellenmiş olduğu da keşif esnasında da görülmüştür.' tespitlerine yer verilmiştir” dedi.

İş yerinde yangına sebep olan tadilat sırasında hiçbir güvenlik önlemi alınmadığını söyleyen Kayabaş, “İBB ve Beşiktaş Belediyesinin 13 yetkilisinin de görevlerinin gereklerini yerine getirmeyerek mevzuata aykırı bir şekilde Masquerade’nin işletilmesine ve faaliyette bulunmasına ilişkin işlemler yaptıkları tespit edilmiştir. Yetkililer mevzuata aykırı uygulamalara onay verdikleri gibi işyerini hiç denetlememişlerdir. Davanın ilk duruşması 03.07.2024 tarihinde Silivri’de görülmüştür. Mahkeme deliller toplanmadan, tanık ifadeleri alınmadan hatta sanık ifadeleri dahi tamamlanmamışken tutuklu 2 sanığın tahliyesine karar vermiştir. Bu durum bizlerde önceki iş cinayeti davalarında olduğu gibi adaletin sağlamayacağı endişesi yaratmıştır. Bizler ölen işçilerin aileleri olarak olayla ilgili devam davanın ikinci duruşmasının yapıldığı yarın Silivri’ye Marmara Ceza İnfaz Kurumları bünyesindeki duruşma salonunda davet ediyor ve kamuoyunun iş cinayetlerinde daha önceki davalarda olduğu gibi adaletin sağlanmasından uzak karar çıkmaması için bu konuda yakın takipçi olması gerektiğini vurgulamak istiyoruz." diye konuştu.

TÜZEL: HER ŞEYE GÖZ YUMULMUŞ

Davaya Emek Partisi üyeleri dayanışma göstermek adına katıldı. Emek Partisi Genel Başkan Yardımcısı Levent Tüzel açıklama yaparak, “Biraz önce bu iş yeriyle ilgili ruhsat veren ve tadilat işlerini takip eden belediye görevlilerinin ifadeleri alındı. İş yerine verilen tadilat ruhsatının sahibi ortada yok. Denetim yapılmadığı, bu izin belgesinin altında imzası olanların da yerinde denetim yapmadıkları ekli evrakları dahi incelemedikleri ortaya çıkıyor. Yani her şeye göz yumulmuş. Burada adil bir yargılama yapılmış olsa dahi; ülkemizde iş güvenliği, kurullarının ona uygun düzenlemelerin olduğu anlamına gelmeyecek. İş cinayetlerinin son bulması anlamına gelmeyecek. Bu olay da son olmayacağını ortaya koyuyor. Belediye mevzuatları usulen yürütülüyor. Denetleme görevleri yapılmıyor. Dolayısıyla ülkemizde çalışan emekçilerin, işçilerin hayatının ne yazık ki kıymeti yok. Bu kapitalist sistemde getirilmek istenen düzenlemeler ve programlara bakıldığında, çalışma hayatındaki düzenlemelere bakıldığında da görünen o ki bu vurdumduymazlık, bu kara düzen devam edecek. Böyle bir yerde gece kulübü işletilmesine izin verilmesi de baştan yanlıştı. Orada tadilat yapılırken bu tadilatın denetlenmemesi yanlıştı. Ve sonuç itibariyle 29 işçi herkesin gözü önünde gündüz vakti yanarak, boğularak hayatını kaybetti. Bir bütün olarak bütün unsurlarıyla hep birlikte bu düzeni değiştirmek üzere ve gerçekten işçinin emeğinin, canının, geleceğinin karşılığını bulduğu bir düzeni örgütlü bir mücadeleyle yaratabiliriz." dedi.

NE OLMUŞTU?

Yangın, 2 Nisan günü Gayrettepe Yıldız Posta Caddesi Esentepe Mahallesi Gönenoğlu Sokak'ta saat 13.00 sıralarında çıkmış, sonrasında yangının içeride yapılan kaynak çalışmasından çıktığı tespit edilmişti. 20 işçinin hayatını kaybettiği olayda iddianamede ihmaller zincirine dikkat çekilmiş; İş yerinde acil durum aydınlatmaları ile yönlendirme levhaları olmadığı, Sprinkler söndürme sistemi ve yangın dolaplarının çalışmadığı, ruhsat alındığı şekilde 3 çıkış kapısı olmadığı, mevcut çıkış kapılarının önünün çeşitli malzemelerle kapalı kaldığı tespit edilmesine karşın, 7’si tutuklu 9 sanığın yargılandığı davanın ilk duruşmasında iki sanık hakkında tahliye kararı verilmişti.

Öte yandan yangında hayatını kaybeden 29 kişinin içinde 17 yaşındaki çocuk işçi olduğu, hayatını kaybeden iki işçinin ise Afganistanlı göçmen işçi olduğu belirlenmişti. Yangında yaşamını yitiren 29 kişiden 27’sinin yakınları müşteki sıfatıyla iddianamede yer alırken, ölen 2 göçmen işçinin yakınlarınınsa şikayetçi olmadığı öğrenilmişti. Aileler ile müşteki avukatları 2 sanığın serbest olması, yangından sağ kurtulan ve tanıklık yapacak kişilere başka bir gece kulübünde iş verilmesi gibi nedenlerle davanın gidişatı hakkında endişeli.

İddianameye göre yangın bir ihmaller zincirinin sonucu:

  • İş yerinde acil durum aydınlatmaları ile yönlendirme levhaları yok.
  • Sprinkler söndürme sistemi ve yangın dolapları çalışmıyor.
  • Ruhsat alındığı şekilde 3 çıkış kapısı yok.
  • Mevcut çıkış kapılarının önü çeşitli malzemelerle kapalı.
  • Gece kulübünde çıkan yangında hayatını kaybeden 29 kişinin içinde 17 yaşındaki çocuk İşçi Efe Demir de vardı.
  • Yine hayatını kaybeden işçiler arasında, Afganistanlı iki İşçi Ahmed Medhuş ve Shır Agha Bigzade de vardı. 28 yaşındaki Ahmed Medhuş’un vatandaşlık kaydı olsa da 29 yaşındaki Shır Agha Bigzade kaçak olarak çalıştırılıyordu.

Yangından sağ kurtulan işçilerden Ercan Erkan, Usamettin Yıldırım şikayetçi olmadı. Müştekilerin ailelerinin ve avukatlarının verdiği bilgiye göre Patron Şehzade Şekergümüş’ün kardeşi Necati Şekergümüş, Ercan Erkan’ı ve Usamettin Yıldırım’ı Zincirlikuyu Mezarlığının arkasında bulunan Bedroom adlı gece kulübünde işe aldı.

ÖNCEKİ HABER

Başkent Üniversitesine engelli öğrenciye sınavlarda ek süre vermediği için TİHEK’den ceza

SONRAKİ HABER

The age of the Covered World War: The scale of the war is greater than it seems

Sefer Selvi Karikatürleri
Evrensel Gazetesi Birinci Sayfa