Üniversiteli kadınlar şiddete karşı ayakta: "Yaşamak istiyoruz, adalet istiyoruz"

Hafta sonu çeşitli kentlerde gerçekleştirilen eylemlerin ardından bugün de birçok üniversitede öğrenci kadınlar şiddete karşı eylemler gerçekleştirerek; "Yaşamak istiyoruz, adalet istiyoruz" dedi.

07 Ekim 2024 14:13
Son Güncellenme Tarihi: 07 Ekim 2024 16:48
Paylaş

İkbal Uzuner ile Medya ve Görsel Sanatlar Bölümü 2. sınıf öğrencisi Ayşenur Halil’in katledilmesi üzerine kadınların şiddete karşı eylemleri her gün büyüyor. Hafta sonu çeşitli kentlerde gerçekleştirilen basın açıklamalarının ardından bugün de çeşitli üniversitelerde genç kadınlar şiddete karşı eylemler gerçekleştirdi.

Yıldız Teknik Üniversitesindeki eyleme yaklaşık 3 bin öğrenci katıldı; “Cezasızlık kadınları öldürüyor. Eşit, şiddetsiz ve güvenli bir yaşam istiyoruz” dedi. Katledilen Medipol Üniversitesi Medya ve Görsel Sanatlar Bölümü 2. sınıf öğrencisi Ayşenur Halil'in üniversiteden arkadaşları da eylem yaparak “Adalet sarayı değil adalet istiyoruz” dedi. İstanbul Üniversitesi ve Dicle Üniversitelerinde de genç kadınların katılımıyla düzenlenen kitlesel eylemlerde iktidarın şiddetin önünü açan politikalarına tepki gösterildi.

BİNLERCE GENÇ KADIN YÜRÜDÜ

Yıldız Teknik Üniversitesi öğrencileri kulüplerin çağrısıyla Davutpaşa kampüsünde bir araya geldi. Yemekhane önünden festival alanına düzenlenen yürüyüşte güvenli bir kampüs için Cinsel Tacizi ve Şiddeti Önleme Komisyonunun (CİTÖK) etkin şekilde kullanılması istendi. Yaklaşık 3 bin üniversite öğrencisinin katıldığı yürüyüşte “Etkin CİTÖK istiyoruz”, “Kadın Yaşam Özgürlük”, “Susmuyoruz, korkmuyoruz, itaat etmiyoruz”, “kadın cinayetleri politiktir sloganları” atıldı.

Yürüyüş sonrası basın açıklamasını okuyan Kadın Çalışmaları Topluluğu Başkanı Selen Sarul, “Kadına yönelik şiddet ve cinayetler, bireysel olaylar değil, toplumsal ve yapısal sorunların bir sonucudur. Bu sorunları görmezden gelen, failleri cezalandırmayan, kadınları korumaktan aciz bir sistem her gün daha fazla acıya neden oluyor. Ayşenur Halil ve İkbal Uzuner’in katledilmesi bu şiddetin ulaştığı noktayı bir kez daha gözler önüne serdi. Failin bir yıl önceki öldürme tehdidine rağmen ciddi bir soruşturma açılmamış olması devletin ne kadar yetersiz kaldığını gösteriyor” diyerek kadınların korunmadığını faillerin ise cezasız kaldığını söyledi.

“Kadın cinayetlerinin ardında, kadını eve kapatan, kamusal alanlardan dışlayan ve şiddeti cezasız bırakan bir anlayış yatıyor” diyen Sarul, toplumsal yaşamın her alanında olduğu gibi üniversitelerde de kadınları koruyacak mekanizmaların kurulmadığını ya da etkin şekilde işletilmediğini ifade etti. Kampüslerde güvenli bir yaşam istediklerini dile getiren Sarul, bunun için CİTÖK'ün etkin bir şekilde işletilmesi gerektiğini vurguladı. Sarul, şiddete ve baskıya karşı daha gür ses çıkaracaklarının da altını çizdi.

"YAŞAMAKTA ISRAR EDECEĞİZ"

Beyazıt Meydanı’nda bir araya gelen İstanbul Üniversitesi öğrencileri de “Bu ülkede tüm okulların, yurtların, iş yerlerinin, sokakların çocuklar, gençler ve kadınlar için güvenli hale gelmesi için mücadele etmek zorundayız. Şiddetin her türlüsüne karşı etkin şekilde önleme ve koruma mekanizmalarının işletilmesi, gerçek bir eşitlik ve adalet için harekete geçmek zorundayız. Tam da burada birbirimize söz veriyoruz! Yaşamakta ısrar edeceğiz!” dedi.

"ADALET SARAYI DEĞİL ADALET İSTİYORUZ"

Semih Çelik tarafından İkbal Uzuner ile birlikte katledilen Medipol Üniversitesi Medya ve Görsel Sanatlar Bölümü 2. sınıf öğrencisi Ayşenur Halil'in arkadaşları da üniversitelerinde protesto gösterisi düzenledi. Basın açıklaması yapan öğrenciler “Adalet Sarayı değil adalet istiyoruz” yazılı pankart açtı. "Hak, hukuk, adalet", "Susma, sustukça sıra sana gelecek" sloganları atan Medipol Üniversitesi öğrencileri “Dileriz yetkiyi elinde bulunduranlar artık bir sorumluluk hissedip harekete geçerler” çağrısında bulundu.

Öğrenciler şu açıklamayı yaptı; "Özellikle Ayşenur ile sıraları paylaşıyor olmamız, acımızı daha da derinleştiriyor ve bizleri bu mücadeleyi daha yüksek sesle sürdürmeye mecbur bırakıyor. Biz öğrenciler olarak hiçbir yetkimiz yokken sorumluluk hissedip acımızı haykırmak istedik. Dileriz ki asıl yetkiyi elinde bulunduranlar artık bir sorumluluk hissedip harekete geçerler. Biz bugün sadece bu iki genç kadının öldürülmesini konuşmuyoruz. Bu ülkede kadınların her gün öldürülüyor olmasını konuşuyoruz. Kadın cinayetlerinee sebebiyet veren bu sistemi reddediyoruz." 

"HİÇBİR KADIN CİNAYETİNİN MÜNFERİT DEĞİLDİR"

Galatasaray Üniversitesi öğrenci kulüp ve toplulukları, Semih Çelik tarafından katledilen iki kadın için okul öğrencileriyle ortak eylem düzenledi. Kulüp ve toplulukların yazdığı ortak açıklamada kadına şiddetin, işlenen cinayetlerin münferit olmadığının altı çizildi. İstanbul Sözleşmesi'nden çıkılması, 6284 sayılı yasanın hedefe konması, cinayetlerin sebebini faillere değil kadınlara yönelten sisteme vurgu yapıldı ve düzeni değiştirme sorumluluğumu sözü verildi. Bildiri okunduktan sonra "Kadın cinayetleri politiktir" "Geceleri de sokakları da meydanları da terk etmiyoruz" sloganları atıldı.

Eylemde okunan bildiride şöyle dendi: "Henüz 19 yaşında olan iki arkadaşımız İstanbul'un ortasında Semih Çelik isimli erkek tarafından güpegündüz katledildi. Birkaç gün önceyse Beyoğlu'da bir kadın iki farklı erkek tarafından tacize uğradı, faillerse gözaltına alındıktan sonra salınıp ancak sosyal medya baskısı üzerine yeniden tutuklandı.

"YAŞANANLAR TÜRKİYE'DE İLK DEĞİL"

Geçtiğimiz günlerde de 8 yaşındaki Narin'in kayboluşu üzerinden 19 gün geçtikten sonra cansız bedeni bulundu, aynı 6 sene önce kayboluşundan 18 gün sonra bulunan Leyla Aydemir gibi. Bu davadaysa tüm sanıklar beraat etti. Anlayabildiğimiz üzere Narin'in, İkbal'in, Leyla'nın yaşadıkları Türkiye'de bir ilk değil.”

İstanbul Sözleşmesi'nden çıkılması, 6284 sayılı yasanın hedefe konması, tedbir kararlarının uygulanmaması, kadına şiddette cezasızlığın yükselişi ve infaz kanununda yapılan değişikliklerin her sabaha yeni bir kadın cinayeti haberiyle uyanılmasının sebebi olduğunun altı çizilen açıklamada; "Uyuşturucu bağımlısı, akıl hastası" gibi söylemlerle işlenen her bir cinayetin sayısız gerekçesini kulak arkası etmeye çalışanların; suçluları serbest bırakarak, kadını koruyan yasaları tartışmaya açarak sorumluluğu taşıyanların bu suça ortak olduğunu biliyoruz. Bunu bildiğimiz gibi, kadınları korumak yerine suçlayan ve istismarların, tacizlerin cinayetlerin sebeplerini faillere değil kadınlara yönelten sistemin suçluları güçlendirdiğini de biliyoruz” denildi.

Hiçbir kadın cinayetinin münferit olmadığı vurgulanan açıklamada; “İşlenen cinayetleri unutmayacağız, tüm kadınlar için, yaşananların hesabını soracağız. Kadınları güvencesizliğe iten, ölüme terk eden, katilleriniyse cezasız bırakan bu düzeni değiştirme sorumluluğumuz var. Ne umutsuz ne de çaresiziz. Şiddetin, hayatın her alanında normalleşmesine izin vermeyeceğiz!" ifadelerine yer verildi.

"DEVLET SORUMLULUĞUNU YERİNE GETİRSİN"

Dicle Üniversitesi öğrenci toplulukları kadın cinayetlerine karşı açıklama yaptı. Tıp Sanat Topluluğu TÖB (Tıp Öğrencileri Birliği), Tıp Sanat Topluluğu (DÜTS), Sinema Kulübü (DÜSİNEK), Kolektif Tiyatro Atölyesi (DÜKTA), Avrupa Tıp Öğrencileri Topluluğu (EMSA) ve Psikoloji Öğrencileri Topluluğu üyeleri Dicle Üniversitesi Öğrenci İşlerinde bir araya gelerek oturma eylemi yaptı.

Topluluklar adına açıklama yapan Rozerin Fidan, kadın cinayetlerinin toplumun en derin sorunlarından biri olmaya devam ettiğini belirterek, “Bu durum, sadece bireysel olaylar olarak değerlendirilemez; toplumsal cinsiyet eşitsizliğinin, ataerkil yapıların ve yetersiz politikaların bir sonucudur” dedi. Fidan, devletin asli görevinin vatandaşların güvenliğini sağlamak ve yaşam hakkını korumak olduğunu ancak kadın cinayetlerinin önlenmesi için etkin bir politika izlenmediğine dikkat çekti.

Fidan sözlerini şöyle sürdürdü: "İstanbul Sözleşmesi’nden çekilme kararı, kadına yönelik şiddetle mücadelede önemli bir geri adımdır. Kadın cinayetlerinin önlenebilmesi için devletin acilen etkili, kapsamlı ve uzun vadeli bir politika geliştirmesi gerekmektedir. Kadın cinayetlerinin son bulması sadece bireysel cezalarla değil, bütüncül bir yaklaşımla mümkündür. Devlet, kadınların yaşam hakkını koruma konusundaki sorumluluğunu toplumsal cinsiyet eşitliği ilkesine dayalı, kararlı ve etkin politikalarla yerine getirmelidir.”

Açıklama sonrası öğrenciler oturma eylemine bir süre daha devam etti.

HÜKÇAT: GÜVENLİ BİR YAŞAM ÖRGÜTLENMEKTEN GEÇİYOR

Hacettepe Üniversitesi Kadın Çalışmaları Topluluğu (HÜKÇAT) üyesi kadınlar da kadın cinayetlerine karşı mücadele çağrısı yaparak “Güvenli kampüs, sokak ve yaşamın yolu ilk önce örgütlenmekten, öfkemizi ve kaygımızı diğer insanlarla paylaşmaktan geçiyor” dedi.

Şiddete karşı gazetemize konuşan Hacettepe Üniversitesi Elektrik Elektronik Mühendisliği Öğrencisi Elif, şiddet mağduru çoğu kadının aile baskısı veya şikayette bulunduğu takdirde adreslerinin açık olması kaygısıyla ifade bile veremediğine dikkat çekti ve milyonlarca kadının korku içinde olduğunu söyledi.

Psikoloji Bölümünden Zeynep ise cezasızlığa yol açan politikaların ve yargılama süreçlerinin şiddet faillerini cesaretlendirdiğini, şiddeti artırdığını söyledi, “Cinayet ve tacizde hiçbir şey bahane olmamalı” dedi.

‘BU SİSTEMİN DEĞİŞMESİ MÜCADELEDEN GEÇİYOR’

Hemşirelik Bölümünden Esra “Kadın katillerine tecavüzcülerine nefes olan bu sistem tamamen değişmeli. Güvenli kampüslere sahip olabilmek için tacize, tecavüze dur diyebilmek ve en önemlisi hayatta kalabilmek için mücadelemiz daim olmalı” diye konuştu.

Eğitim Yönetimi Yüksek Lisans Öğrencisi Buket de “6284’ün hedefe konulmasının nedeni bozulmasından korktukları aile düzeni. Bu toplumda kadının daha da kısıtlandığı, korkudan hiçbir şey yapamadığı ve kendilerini yönetenler ne derse boyun eğmesinin beklendiği bir yaşam isteniyor. Umudumuzu korumamız ve pes etmememiz gerekiyor” dedi.

BELEDİYE EMEKÇİLERİNDEN TEPKİ

Antalya Muratpaşa Belediyesinde örgütlü Tüm Bel-Sen üyeleri de kadın cinayetlerine karşı basın açıklaması yaptı ve iktidarın şiddeti meşrulaştıran söylem ve politikalarına tepki gösterdi.

LİSELERDEN DE SES YÜKSELDİ

İkbal Uzuner ve Ayşenur Halil’in katledilmesinden sonra ülkenin dört bir yanında başlayan protestolara Nuri Pakdil Anadolu Lisesi öğrencileri kayıtsız kalmadı. Dışarıda özgürce yürüyemediklerini ifade eden kadınlar; kadın cinayetlerini politik bağlamından koparan, kadınların öldürülmesinde haklı sebepler arayan ve failleri aklayan yorumlara karşı tepki gösterdi. ‘Yaşamak istiyoruz’ sloganlarıyla Gazi Cemevi’nden Nuri Pakdil Anadolu Lisesi’ne yürüyen genç kadınları polis durdurdu.

İstanbul Bahçelievler Kemal Hasoğlu Anadolu Lisesine öğrencileri okullarında kadın cinayetlerine karşı bir araya geldi: "Katili koruma, aklama, yargıla." 

Eylem düzenlenen okullardan biri olan Eyüpsultan'daki Oğuz Canpolat Anadolu Lisesi'nde ise öğrenciler polis engeliyle karşılaştı.

Okulun karşısında yapılan açıklamada polisin engellemesi protesto edilerek burada açıklama yapan öğrenciler açıklama yapamanın anayasal hakları olduğunu belirterek, kadınların kendilerini güvende hissetmedikleri vurgulanan açıklamada kadınların sokakta yürürken, evende uyurken rahat hissetmek istediği belirtildi. Açıklamada kadın cinayetlerinin politik olduğu vurgulandı.

Eylemde polis amiri olduğu düşünülen kişiyle bir öğrencinin diyaloğu dikkat çekti. Görüntülerde öğrencinin ağladığı ve amire "Biz buraya nasıl gelmişiz abi? Üç otobüs polisin ne gereği var? Üç otobüs polis niye? Kalkanlar niye? Ben bu vatanın evladı değil miyim? Hükümete laf söyleyemeyecek miyiz? 'Hükümet istifa' diyemeyecek miyiz? Recep Tayyip Erdoğan duy sesimizi artık. Savcıları göreve çağırıyorum" diyerek isyan ettiği görüldü.

(HABER MERKEZİ)

ÖNCEKİ HABER

Boya imalathanesinde patlama, 2’si ağır 3 kişi yaralandı

SONRAKİ HABER

EMEP'ten 7 Ekim açıklaması: Tek adamın sözleri işbirlikçiliği gizleyemez

Sefer Selvi Karikatürleri
Evrensel Gazetesi Birinci Sayfa