10 Ekim 2024 04:47

Sendikalar yasası demokratikleştirilmeli

Türkiye'de işçilerin yasal hakkı olan sendikalaşma hakkı pratikte engelleniyor. İşçiler sendika yasasının demokratikleştirilmesini istiyor.

Fotoğraf: Evrensel

Paylaş

Andaç Aydın ARIDURU
İstanbul

Türkiye’deki yasalarda işçilere iki sendikaya üye olma hakkı tanınırken pratikte ise işçiler sendika haklarını kullanamıyor. Bugün Birleşik Metal-İş’in örgütlü olduğu Mersen’de, Petrol-İş’in örgütlü olduğu As Plastik’te sendikaların yetki belgesi almasına işçiler, sendika ve toplu sözleşme hakları için mücadele etmeyi sürdürüyor. Birleşik Metal-İş Genel Başkanı Özkan Atar, sendikalar yasasının demokratikleştirilmesi için yasal düzenlemelerin yapılması gerektiğini söylüyor.

6356 sayılı Sendikalar ve Toplu İş Sözleşmesi Kanunu Türkiye’de iş yerlerinde sendika kurma, sendikalarda örgütlenme, toplu sözleşme süreci ve işçiler ve patronların bu alandaki hak ve sorumluluklarını düzenliyor. Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanı Vedat Işıkhan 23 Şubat’ta Uluslararası Emek Örgütünün 1. Olağan Genel Kurulunda yaptığı konuşmada “Son 21 yılda her alanda olduğu gibi sosyal diyalog konusunda da ciddi ilerlemeler kaydettik. Sendikal örgütlenmenin önündeki bütün engelleri kaldırdık” ifadeleriyle bu alanda hak ve özgürlüklerin AKP’li yıllarda arttığını iddia etmişti.

Işıkhan bu konuşmayı yaparken İstanbul’da ise As Plastik işçileri örgütlendikleri Türk-İş’e bağlı Petrol-İş’in aldığı yetkiye patronun açtığı itiraz davasının sonuçlanmasını bekliyordu. Işıkhan’ın bu konuşmasından iki hafta önce ise Kocaeli’deki Mersen fabrikasında Birleşik Metal-İş’e üye olan 4 işçi işten atılmıştı. Aradan aylar geçmesine rağmen, iki sendika da iki iş yerinde yetkili olmasına rağmen patronlar, işçilerin sendikalarını tanımadı, toplu iş sözleşmesi imzalamaya yanaşmadı. İki iş yerinde de grev sürüyor.

MERSEN PATRONU: SENDİKAYI TANIMAYACAĞIZ

Mersen’de çalışan Baştemsilci Halil Yap, “Patron yargı sürecinin yıllar süreceğini biliyordu. Önce ücretlere zam yaptı. Ardından daha önce almadığımız sosyal haklar verilmeye başlandı. Bütün bu süreç boyunca işçi arkadaşlara üyelikten vazgeçmelerini söylüyordu. Biz sendikadan istifa etmedikçe de önce iki arkadaşımızı işten attı, diğer işçileri de işten çıkarmakla tehdit etti. Bizim eylemlerimiz sonucunda işe geri döndürdüğümüz arkadaşımızı aynı gün başka sebepten, yeniden işten attı. Arkadaşlarımızı geçim sıkıntısıyla, tazminatlarımızı yakmakla ve işten çıkarmakla korkuttu” diyor.

Fabrika yönetiminin “Sendika içeri girse de tanımayacağız” dediğini anlatan Yap, şöyle devam ediyor: “Yaklaşık iki yıl süren yetki tespiti sürecinde patron yasal düzenlemelerden istifade etti. Yasaları yapanlar da patron oldukları için elbette kendilerini koruyacak şekilde yapıyorlar.”

As Plastik işçileri de Petrol-İş’in yetkiyi aldığında patronun ilk refleksinin yetkiye itiraz etmek ve işçileri baskı altına almak olduğunu söylüyor. Sendikalaştıklarında artan baskıya ve bir arkadaşlarının işten çıkartılmasına karşı iş durduran işçilerden 28’i kod 46 ile işten çıkarılmıştı. İçerideki işçiler iş durdurarak fabrika önünde eyleme başlayınca işten atılan arkadaşları geri alınmış, yetki davasının sonucu beklenmişti. As Plastik patronu işten atmaya ara verse de işçilere teker teker teklifler sunarak sendikadan istifa etmelerini sağlamaya çalışmış, işçilerin istediklerinin tamamını vermeyi teklif etmişti. Buna karşılık işçilerin sendikalaşmamasını şart koşmuştu. Bu süreci anlatan bir işçi, “İki sene boyunca işten atmalar baskılar ve tehditlerle direnmek zorunda kaldık” diyor.

"PATRONDAN YANA YASALAR DEĞİŞMELİ"

Birleşik Metal-İş Genel Başkanı Özkan Atar, “Anayasa Mahkemesinin de aldığı kararla birlikte patronlar tarafından sendikal yetkiye yapılan itirazların hak kaybına neden olduğu ve bu yasalarda değişikliğe gidilmesi ihtiyacı tescil edilmiş oldu. Patronlar yasalardan aldığı cesaret ile yetki davalarında süreci uzatarak işçilerin örgütlülüğünü bozacak hamleler yapıyor. İşten çıkartıyor, baskı kuruyor. İşçiler en temel sorunlarına çözüm aradığı için, toplu sözleşme imzalayabilmek için başladıkları sendikal mücadelede yıllarca bedel ödemek zorunda bırakılıyor” diyor.

6356 sayılı Yasa’da değişikliğin sendikal hakların kullanılabilmesi için elzem olduğunu ifade eden Atar, “Ülkede sendikal haklar, grev ve toplu iş sözleşmesi bütünlüklü olarak düzenlenmeli. Grev ertelemeleri ve yasaklarıyla toplu iş sözleşmelerinde işçilerin pazarlık gücünü kıran düzenlemeler de değiştirilmeli” diyor.

Atar, Mersen’de ortaya çıkan başka bir noktaya da dikkat çekiyor: “Avrupa’dan bize hukuk, özgürlük dersi veriliyor. Yüzde 100 Fransız sermayeli Mersen patronları burada işçilerin karşısına çıkan yasalardan istifade etmekten geri durmuyor, sonuna kadar kullanıyor…”

6356 SAYILI YASA NE DİYOR?

Kanunda bir iş yerinde örgütlenmek isteyen sendika, örgütlenme çalışmasını yürütüp çalışanların çoğunluğunu örgütledikten sonra yetki tespiti süreci başlıyor. Sendika işçilerin çoğunluğunu üye yapmışsa yetkili olmuş sayılırken, patrona ise itiraz hakkı tanınıyor. Kanun iş kolu tespiti için yapılan itirazlarda ilgili yerel mahkemelere başvuru hakkını patrona tanırken, bu davanın iki ay içinde sonuçlanması gerektiğini belirtiyor. Patron mahkemenin kararını istinafa taşıma hakkına sahip ancak üst mahkemenin de iki ay içinde karar vermesi gerekiyor. Yine itiraz edildiğinde ise Yargıtayın kararının da iki ay içinde çıkması gerekiyor.

Yetki konusunda itiraz için de benzer bir durum söz konusu. Yetki için yapılan itiraz mahkemeye taşınırsa mahkeme duruşma yaparak karar veriyor. İstinafa taşındığında bir ay içinde ardından Yargıtaya taşındığında bir ay içinde karar verilmesi gerekiyor.

Yasada karar verilmesi gereken süreler içinde karar çıkmaması halinde herhangi bir yaptırım bulunmuyor. Yazılı bu süreler ise temenni niteliği taşıyor.

Sendikaların Çalışma Bakanlığından aldığı yetki belgesine itiraz eden patronlar, hukuki süreci uzatarak örgütlü işçilerin sendikalarından istifa etmesini sağlayacak yöntemlere başvuruyor. DİSK’in 07.11.2012-01.10.2024 tarihleri arasında yürütülen yetki davaları araştırmasında bir yetki davası ortalama 680 gün, yani 1 yıl 10 ay sürüyor. 11 yılda yetki itirazlarına konu olan toplam 146 davanın 115’i sonuçlanırken 31 dava ise halen sürüyor. Yetki itirazı davalarının ortalama süresi patronların davadan feragat etmesi sebebiyle düştüğü vakalar hesap dışı bırakıldığında ise 2 yıl 2 ay oluyor.

Patronlar yetki tespiti davalarına bakmakla yetkili mahkemelerinde dava açmayıp kasıtlı olarak yetkisiz mahkemelerde dava açıyor. Mahkemenin yetkililiği konusunda da istinaf ve Yargıtay yoluyla süreci uzatan patronlar bu yöntemle DİSK’in araştırmasına göre sendika yetkisini 1 yıl daha geciktirmiş oluyor.

Avukat Olcay Korkmaz yetkisiz mahkemelere başvurarak hukuki süreci uzatmanın karşılığında bir yaptırım olmamasının ve bu konuda yasal bir caydırıcılığın bulunmamasının patronların sendikal hakları engellemek için fırsata dönüştürdüklerinin altını çiziyor. Korkmaz, “Sendikal örgütlenme ve yetki tespiti konularındaki mevcut düzenlemelerde bu türden boşluklarla patronlara fırsat sunulmasına son verilmelidir” ifadelerini kullanıyor.

ÖNCEKİ HABER

10 Ekim Ankara Katliamı Davası Avukat Komisyonu: Yalana karşı adalet için mücadelemiz sürüyor

SONRAKİ HABER

"Kalıcı barış ve çözümün yolu halkın taleplerinden geçer"

Sefer Selvi Karikatürleri
Evrensel Gazetesi Birinci Sayfa