10 Ekim ve CHP: Karşılaştırmalı 'özel' adalet
Ancak bu sefer, Ankara Garı’na düşen bombalar değil, açılışı yapılan heykel ve Özgür Özel şahsında CHP üzerine söz söyleme zorunluluğu doğdu.
Fotoğraf: Damla Kırmızıtaş/Evrensel
Av. Gülşah KAYA*
10 Ekim katliamı, hem ülkenin yakın tarihinin en kanlı katliamlarından biri olması hem de 2015’te iki seçim arası hüküm sürdürülen ve ülkenin siyasi rotasına yön veren IŞİD katliamlarının iktidar kanadından “oylara etkisi” üzerinden değerlendirilmesi dolayısıyla 9 yıl sonra bile taze bir acı ve öfke yaşatıyor. Halkı “istikrarla kaos” arasında bir tercihe çağıran AKP’nin bugün Erdoğan’da cisimleşen tek adamlık inşasının harcı, o tarihte kanla karıldı. İktidar uğruna neler yapılabileceğinin bu denli açık seçik gösterildiği o barbar dönem ve devamı, aynı zamanda önemli ölçüde bastırılan sokak muhalefetinin ve yaratılan korku tahakkümünün de yapı taşlarından biriydi.
Tam da bugünler böyle yaşanmasın diye örgütlenen, “emek, barış ve demokrasi” istenen mitinge, katliama ve 9 yılda ortaya çıkan gerçeklerle katliamın 5N1K’sını açığa çıkaran örgütlü mücadeleye dair çok şey söylenebilir. Söylendi ve söyleniyor da. Ancak bu sefer, Ankara Garı’na düşen bombalar değil, açılışı yapılan heykel ve Özgür Özel şahsında CHP üzerine söz söyleme zorunluluğu doğdu.
SAĞCI MANSUR’U SOLCULARDAN ARINDIRMAK
10 Ekim katliamında hayatını kaybeden ve yaralananların önemli bir kısmı, aynı zamanda sol ve sosyalist ideolojiye sahip ve çoğunlukla örgütlü kişilerdi. CHP merkezi düzeyde bir katılım kararı almasa da CHP Malatya il örgütü meydandaydı ve gençlik kollarından gençler de o gün orada öldürüldü.
Dün 10 Ekim anıtı açılışında konuşan CHP Başkanı Özgür Özel de bu gençlere atıfla konuşarak, yakın ilişkilerine dikkat çekti. Emekten, barıştan, demokrasiden bahsetti, çektiği acıyı anlattı, sözler verdi. Özel, çıkışta kendisine uzatılan mikrofonlara, 10 Ekim ailelerinin neden orada olmadığını açıklarken “Çağırdık, dernek adına bir kişi bir de Mansur Yavaş konuşsun, ben dahi diğer siyasi parti genel başkanları konuşmasın diye önerdik ancak ‘siyasi partiler olmazsa biz olmayız’ diyerek kabul etmediler” dedi.
Gerçeğin bu olmadığını, bize süreci anlatan müvekkillerimizden biliyoruz. CHP’li Özel ve Mansur Yavaş’ın konuştuğu ve hatta dernek adına dahi kimin konuşacağının CHP tarafından belirlenmek istendiği bir süreç yaşanmış. Müzakerelerde anlaşılmış ki esas dert, Mansur Yavaş’ın “solcularla” görünmemesi gayreti olmuş. Ana özne olan 10 Ekim Derneğine bir tasarruf yetkisi bırakılmayan organizasyona ve bir nevi CHP şovuna çevrilmek istendiği bir dayatmaya, 9 yıldır canla başla mücadele eden dernek, elbette ret cevabı vermiş. Özel’in sözüm ona “kendisini bile” feda ederek örmeye çalıştığını anlattığı bu süreç, korkusuzca söylemek gerekir ki bir manipülasyon. Ve bu Özgür Özel’in ilk günahı değil. Hep dediğimiz gibi, “gerçekler hafızamızda”.
9 YILLIK ÖRGÜTLÜ MÜCADELE
Özgür Özel, CHP başkanı olmaya niyet ettiği ilk dönemden bu yana “herkesin sesi” olma iddiasını her fırsatta dile getiriyor. Devletin ayak ucunu gösterdiği her cinayette adalet arayanlarla poz veren Özel, bir kurtarıcı edasıyla ceketini savuruyor. 10 Ekim katliamında 9 yıldır süren mücadele için durum hiç de öyle değil. Birkaç zamanda yolculuk örneğiyle biraz hafıza tazeleyelim.
9 yıldır Ankara Adliyesi’nin koridorları, 10 Ekim katliamının hesabını sorma sesleriyle inliyor. Adliyenin en büyük salonunun aradan geçen 9 yıla rağmen dolması, her duruşmanın ilgiyle izlenmesi, bu mücadelenin güçten düşmemesinin tek bir sebebi var: Örgütlü mücadele. Hayatını kaybedenlerin yakınları ve yaralıların kurduğu 10 Ekim Derneği, hangi siyasetten olursa olsun mağdurların buluştuğu ve birlikte hareket etme iradesini ortaya koyduğu, her bir üyenin bir diğerinin yarasını sararken mücadelesine de omuz verdiği çok kıymetli bir birliktelik. Bu nedenle, bu katliam mücadelesinin siyasi partiler düzeyinde bir sahibi yoktur, olamaz.
HER ŞEY HAFIZAMIZDA
Üyelerini yitirsin ya da yitirmesin, o gün o meydanda bulunan her siyasi partinin genel başkanlık dahil çeşitli düzeylerde temsilcileri 9 yıldır istikrarla duruşmaları takip etti, anmalara ve diğer etkinliklere katıldı, mücadelenin bir parçası oldu. Ancak her ne kadar milletvekili düzeyinde duruşmalar takip edilse de ne Kemal Kılıçdaroğlu ne de Özgür Özel, genel başkan olarak duruşma salonuna gelerek söz almadılar. Kararın verileceği duruşmadan önce, Avukat komisyonu olarak karar duruşmasında vekillerin yerine asılların konuşması kararı alınca genel başkan düzeyinde duruşmaya hiç katılmamış olan CHP ile de görüşmek istedik. Komisyon üyesi biz avukatları, verdiği randevu saatinden sonra da 2 saat kadar bekleten Özgür Özel’le buluşamadan kapıdan ayrıldık! Ardından bir “kusura bakmayın” sözü dahi duyamadık. Şimdi bu mücadeleyi verenlerle sürekli iletişim halinde olduğunu söylüyor ya… Hafızada bu da dursun.
Bu en hafif tabiriyle nezaketsizliğin ardından, karar duruşması öncesi dernek tarafından organize edilen yemeğe geleceğini öğrendik. Sözü uzatmadan söyleyelim: Tıpkı heykel açılışı gibi orada da şartları olmuş: “En son ben konuşurum”. Öylesi bir ortama, katliam mağdurlarının sofralarını paylaştığı bir salona bile “koruma ordusuyla” girmesi, konuşmasını yapıp ayrılması ise yine hafızalarda… Sahnede “Kuvvetli bir heyetle 10 Ekim Ankara Katliamı Davası’nın karar duruşmasında olacağız.” diyen Özel ertesi gün olan duruşmaya geldi mi peki? Hayır!
Örgütünün üyelerinin devlet aklı ve IŞİD eliyle öldürüldüğü davanın karar duruşmasında olmayan Özgür Özel, o dönemde Sinan Ateş cinayeti duruşmalarında Kılıçdaroğlu ile koltuk yarışı yapmakla meşguldü. Her ikisi de her detayına hakim oldukları dava dosyasının her duruşmasına katıldı; Ateş ailesinin yaşlı gözlerini silme, cinayeti aydınlatma da dahil büyük sözler verdiler.
Yalnız Özel’de değil, bir çift söz de Kılıçdaroğlu’na. Hiçbir duruşmasına katılmadığı 10 Ekim davasına dair kılını kıpırdatmayan eski başkan, katliamın hemen ardından dönemin Başbakanı Ahmet Davutoğlu ile görüştü ve "İçeride konuşulanları dışarıda anlatsam Davutoğlu zor durumda kalır. Ama devlet terbiyem buna izin vermediği için hiçbir konuyu dışarıda anlatmadım. Ama Sayın Davutoğu içeride konuşulanları, IŞİD bağlantılarını Kılıçdaroğlu anlatabilir derse ben anlatırım. Kim zor durumda kalırmış çok daha net çıkar ortaya." dedi. CHP hiç kendi başkanına ne olduğunu sordu mu, bilmiyoruz. Biz sorduk. Komisyon olarak karar duruşmasından önce randevu talep ettiğimiz Kılıçdaroğlu’na “Bildiğiniz neydi?” dedik. Bize özetle, kendisine iletilen bir fotoğrafla faillerden birinin aslında izlendiğinin anlaşıldığını, bunu da Davutoğlu’na bildirdiğini ancak başka bir şey bilmediğini söyledi. Sinan Ateş cinayetinde sergilenen bu adalet dağıtıcı performansı, 10 Ekim katliamında göstermeyen her iki genel başkan da bizim nezdimizde bu mücadelenin bir parçası değildir ve hiçbir zaman olmamıştır.
SESİMİZİ SUSTURMAYA ÇALIŞANLARIN YERİ KARŞIMIZDIR
Bu katliamın aydınlatılması için takvimi geldikçe konuşanların, bugün sağcı belediye başkanlarını üzmemek uğruna hiçbir yerinde olmadıkları bu mücadelenin sahibi gibi görünmeye çalışması ve bunu lütufkarca yapması, korkusuzca söylemek gerekir ki hadsizliktir. Bu mücadele en başından bu yana eşitler arası, hiçbir kimliğin öne çıkmadığı, birinin diğerini domine etmediği, meydanlara kurulan kürsülerde hiyerarşi kurulmadığı bir mücadeledir. Ve CHP'nin taban örgütü de 9 yıldır bu mücadelenin eşit bir parçası olmuştur. Ancak genel başkan Özel’in “iktidar sarhoşluğuyla” sergilediği bu tavır, bu mücadelede yer bulamaz. Oylarını arttırmak üzere yapılan katliama karşı yürütülen bu mücadele, “3 puan öndeyiz” diyenlerin ellerine elbette teslim edilmeyecek.
Bu mücadeleyle, devletin resmi üniformalılarının nasıl katillere yol verdiği açığa çıkmışken, Özel’in olay mahalinde “birileri” diyerek işaret ettiği ama “Sakın resmi polisten bahsettiğimi sanmayın” sözleriyle gerçeği bulandırmasına “katil devlettir” diyenler müsaade etmeyecek. Failleri anarken “Bu katliamdan kimin istifade ettiğine de bir gün bakacağız” deyip adaleti mahşere bırakma iradesine, 9 yıldır “adalet de barış da hemen şimdi” diyenlerin sözü yenilmeyecek.
10 Ekim katliamı mücadelesi, kelimenin her anlamıyla tırnaklarla kazınarak yürütüldü. Ne kaybettiysek birlikte ne kazandıysak birlikte kazandık. Bir kurtarıcıya ihtiyaç duymayan mücadeleciler, emeklerini kimsenin iktidar hırsına heba etmeyecektir. Yanımızda yürümek isteyene yolumuz açık, ancak bu sesi susturmaya çalışanlar tam da karşımızda.
*10 Ekim Ankara Katliamı Avukat Komisyonu