Hasta mahpuslar ölümle yüz yüze: Ayrımcı yasa değişmeli
Cezaevinde hayatını kaybeden tutsak Abdulkadir Kuday'ın avukatı Eda Önal, infaz yasasındaki ayrımcılığın ortadan kaldırılması ve durumu ağır olanların derhal tahliye edilmesi gerektiğini belirtti.
Fotoğraf: MA
Metris R Tipi Kapalı Cezaevi'nde ağır sağlık sorunlarına rağmen tahliye edilmeyen Abdulkadir Kuday, 2 Ekim'de hayatını kaybetti. Kuday'ın hayatını kaybetmesi sonrası gözler bir kez daha hasta mahpusların durumuna çevrildi. İnsan Hakları Derneği'nin (İHD) verilerine göre halen cezaevlerinde tahliye edilmeyi bekleyen yüzlerce hasta tutsak bulunuyor. Tahliyeler ise genelde Adli Tıp Kurumu'nun "cezaevinde kalabilir" raporları ile İdare ve Gözlem Kurullarının "iyi halli değil" yönünde sunduğu görüşlerle engelleniyor.
Mezopotamya Ajansı’ndan Yeşim Tükel’e konuşan Kuday’ın avukatlığını yapan Özgürlük İçin Hukukçular Derneği (ÖHD) İstanbul Şubesi Eşbaşkanı Eda Önal, müvekkiline dönük uygulamaları ve hasta mahpusların durumuna aktardı.
İNFAZ YASASINDAKİ AYRIMCILIK
Ağırlaştırılmış müebbet hapis cezası verilen mahpuslara dönük ayrımcı bir durumun söz konusu olduğuna dikkati çeken Av. Önal, “Hasta mahpuslarla ilgili infaz yasasının 16’ncı maddesindeki düzenlemeye göre, mahpusun eğer ağır bir hastalığı varsa öncelikle bir tam teşekküllü hastaneye ve burada verilecek rapora göre ATK’ye sevki sağlanır. ATK’nin düzenleyeceği rapora göre de adım atılır. Fakat ağırlaştırılmış müebbet hükümlülerine ilişkin, özellikle de siyasi mahpuslar söz konusu olunca, infaz yasasının 25’inci maddesine bir sıkışma hali söz konusu oluyor. O madde de bir ağırlaştırılmış müebbet hükümlüsünün infazı ölünceye kadar devam eder diyor” dedi.
“TÜRKİYE DÜZENLEMEYE GİTMİYOR”
Ağırlaştırılmış müebbet hapis cezasının Abdullah Öcalan’ın tutuklanması sonrası uygulamaya konulduğunu anımsatan Önal, "Ölüm cezasını kaldırdık, yaşam hakkını savunuyoruz' imajı altında ağırlaştırılmış müebbet ceza getirildi. Bu, bir kişiyi her gün hapishanede tutup öldürmek gibi değerlendirilebilir. Abdullah Öcalan özelinde Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi’ne (AİHM) yapılan başvurularda, bu yasanın işkence yasağına aykırı olduğu ve insanlık onuruyla bağdaşmadığı değerlendirildi. Yasanın Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesi’yle uyumlu bir çerçevede düzenlenmesi için karar verildi. Fakat Türkiye yaklaşık 10 yıldır herhangi bir yasal düzenlemeye gitmedi bu kanun maddesiyle ilgili” diye kaydetti.
“HAPİSHANEDE ÖLÜME TERK ETTİLER”
Yakın zamanda Avrupa Konseyi Bakanlar Komitesi’nin ağırlaştırılmış müebbet cezası alanlara dair yasal düzenlemede değişiklik yapması için Türkiye’ye bir yıl süre verdiğine dikkati çeken Önal, ağırlaştırılmış müebbet hapis cezası verilenlerin cezaevinde ölüme terk edildiğini söyledi. Önal, "Abdulkadir Kuday bunun son örneğiydi. Şuan hapishanede ağırlaştırılmış müebbet olup cezaevinde kalamayacağına dair raporu olan birçok hasta mahpus var” diye belirtti.
Önal, cezaevi idareleri ve yetkili kurumların mahpusların yaşam haklarından sorumlu olduğuna işaret ederek, "Hapishanede yaşama yönelik bir hak ihlali gerçekleştiğinde bunun sorumlusu devlettir. Çünkü devletin pozitif yükümlülüklerinin yanında negatif yükümlülükleri var. Öldürmemek onun pozitif yükümlülüğü ama ölmemesi için de gereken tedbirleri almak da onun yükümlülüğüdür" dedi.
DUYARLILIK ÇAĞRISI
Ayrımcı ve hukuka aykırı düzenlemelerden vazgeçilmesi gerektiğini ifade eden Önal, şöyle devam etti: "Hapishanede tutulan hasta mahpusların tamamının bir listesinin yapılması, bunlara ilişkin bir çalışmanın yürütülmesi gerekiyor. Durumu ağır olan hasta mahpusların derhal tahliye edilmesi, infaz yasasının 16’ıncı maddesi kapsamında gerekmektedir. Hapishanede kalabileceğine dair değerlendirme yapılan hasta mahpuslara ilişkin olarak da tedaviye ve sağlığa erişim hakları önündeki tüm engellemelerin -hastaneye sevkler, revire ulaşma konusundaki engellerin kaldırılması- kaldırılması gerektiğini düşünüyoruz. Bu konuda bir duyarlılık oluşmalı." (HABER MERKEZİ)