12 Ekim 2024 04:57

13 yıl sonra boşanabilen Hatice: Oğluma, ‘Anneni niye öldürmedin!’ dedi

Alkol alıp gelmişti. Büyük oğluma, ‘Niye öldürmedin anneni, kötü yola düştü' dedi. Çocuk söylediklerinin doğru olmadığını biliyor, ağlıyor. Ben, ‘KADES’ uygulamasına bastım.”

Fotoğraf: ANKA

Paylaş

Fatih Polat

‘Her İnsan Bir Hikaye’ dizisinin bu bölümünde, evlendiği erkeğin şiddetine maruz kalan sayısız kadından birinin hayatına konuk oluyoruz. Ona, bir kadın dayanışma derneğinin yöneticisi olan bir arkadaşım aracılığıyla ulaştım. Görüşmeye o arkadaşımın da katılması kolaylaştırıcı oldu. Görüştüğüm kişi, eşinden boşandıktan sonra, kendisi ve çocukları için gizlilik kararı çıkartmış olan bir kadın olduğu için, bu söyleşide farklı bir isim kullandım. Yandan ya da arkadan çekilmiş bir fotoğraf da risk oluşturabileceği için kullanmadım. Sorun olmayacak bir bağlamda kullanıldığı için sadece ‘Ankara’ kent olarak geçti. Kimi nicel bilgilerde değişikliklere gittim. Söyleşiyi yayımlanmadan önce, görüşmeye katılan dernek yöneticisi arkadaşıma gönderdim ve son hali için görüşünü aldım.

Bu zorunlu detaylardan sonra artık başlayabiliriz.

"İKİNCİ AYIMIZDA ŞİDDET BAŞLADI"

Hatice S. 1987 yılında, Karadeniz Bölgesi’nde doğmuş. Sonrasını kendisinden dinleyelim: “Çiftçilikle geçinen bir ailede doğdum. Altı kardeşiz. Ben en küçüğüm. 2005 yılında, istemeden evlendirildim. Yaşım küçüktü. Evlendirildiğim kişi akrabamdı.”

Evlendikten sonra, başka bir kentte yaşamaya başladıklarını belirten Hatice S, daha en başından kendisi için zehir olan evliliğini şöyle anlatıyor: “Benim ailemde alkol ve kumar gibi alışkanlıklar yoktu. Geldim, ilk aydan başladı. Sabaha kadar alkol alıyor, akşama kadar yatıyor. İkinci ayımızda zaten şiddet başladı.”

Hatice S. dini inançların güçlü olduğu bir ailede doğmuş biri olarak başörtüsü takıyor. Betimlemek yerine kendi cümleleriyle aktarmak daha doğru olur: “Biz kalktık, aileden bunu gördük. Kadınların başı kapalıdır. Ve anneme göre biz çok açığız. Çünkü annem çarşaflı. Ablalarım feraceli, pardösülü. Ben hepsine göre çok çok açığım. Pantolon giyiyorum, tunik giyiyorum. Ama biz bunu gördük. Başta örtü olacak. Bizim için AKP imiş, oymuş buymuş alakası yok.”

Hatice S, AKP ile ittifak yapana kadar MHP’ye oy verdiklerini, sonra da İYİP’e oy verdiğini söylüyor.

Kendisinden 13 yaş büyük olan eşi, evlendiklerinden sonra hiç çalışmamış.

“Evlendikten sonra ekmeğe muhtaç kalacak zamanlarım oldu. Çalışmak istiyorum, hiçbir şekilde izin vermiyor. İki ay sonrasında da sokağa atılmalar başladı.”

Nasıl?

İçiyor, geliyor. ‘Çık, git’ diyor. Beni sokağa atıyor gece yarısı. Sonra ailemi arıyor, ‘Kızınızı sokağa attım, sahip olun’ diyor.

2007’de büyük oğlu, altı yıl sonra küçük oğlu doğmuş. Evi, dışarıya yaptığı işlerle kendisi geçindiriyormuş. Dantel işleri gibi şeyler yapıyormuş.

Evli kaldığı 13 yıl boyunca sürekli ayrılmayı düşündüğünü ancak iki çocuğuyla nereye gideceğini bilemediği için göze alamadığını anlatıyor: “2018’e kadar böyle devam etti. Sonra yurt dışına gitme durumu çıktı. ‘Gidersem boşanacağım, orada bir evlilik yapacağım’ dedi. Ben de ‘O zaman konuşup anlaşalım, sonra git’ dedim. ‘O gün olsun, konuşuruz’ dedi. Sonra yurt dışına gitti. Gittikten sonra telefon açtı, boşanmak istediğini söyledi. Ben hemen dava açtım ama ‘Siz davayı açtığınız için boşanamazsınız, karşı tarafın kendisini savunması lazım’ dediler. Sonra davayı geri çektim. Bir avukatla görüştüm. O vekalet gönderdi, o davayı açmış oldu. 2018 yılında boşandık.”

kadın cinayetlerine tepkilerin yazıldığı kartonlar

"HAKKIMI HELAL ETMİYORUM"

Boşandıktan sonra eski eşine şu mesajı atmış: “Ben hakkımı helal etmiyorum. Allah’a havale ediyorum.” Çocuklara ve ailesine ilk zamanlar boşandığını söylememiş. Ancak çocuklar zamanla “Anne niye senin soy ismin bizden farklı?​” diye sormaya başlamışlar. Anlatınca da çok sevinmişler. Sonra ailesine duyurmuş. Yakınlarından biri, “Niye tazminat, nafaka almadan boşandın?​” diye sormuş. O da şu yanıtı vermiş: “Alacak bir şey yoktu ki. Adama zaten ben bakıyordum.”

Ayrıldıkları duyulduktan sonra, eski eşinden tehdit telefonları almaya başlamış: “Geleceğim, vuracağım, sakat bırakacağım.”

Kendisiyle görüşmek istemediği için büyük oğluna cep telefonu almış ve “Ben görüşmüyorum babanla ama sen istediğin gibi görüşebilirsin” demiş. Sonra bir gün, sabaha doğru, bir ses duymuş: “O olduğunu biliyorum ama kabullenmek istemiyorum. Kalktım ki mutfakta. Ama inanın ki o insan değil. Çocukların odasının önündeki balkonu tıklatınca çocuklar kalkıp kapıyı açmış. Ama iki çocuk da donmuş kalmış. Hiçbir şey konuşmuyorlar. Renkleri bembeyaz olmuş ve titriyorlar. Ben kalktım hemen abimi aradım. ‘Çocuklarımın babası gelmiş’ dedim. O da ‘Söyle gitsin’ dedi. Sonra kendi abisini arayıp söyledim. ‘Ya onun dediğin gibi bir kadın olacaksın ya da o evden defolup gideceksin’ dedi.”

Nasıl böyle söylüyor, onların evinde mi kalıyorsunuz?

Hayır, kira. Ama erkek gücü işte. Sonra, ‘Ne yapacaksın, burada mı kalacaksın?​’ dedim. ‘Evet’ dedi. ‘Ama’ dedim; ‘Biz ayrıldık. İkimizin aynı anda evde kalması mümkün değil’. O da ‘Ben gidersem çocuklarımı da alırım’ dedi.

Mahkeme size vermişti değil mi çocukları?

Tabii tabii. İstemedi ki zaten. Fiziksel olarak çok çok değişmişti. Çok aşırı yaşlanmış. Gözünden bir rahatsızlık geçirmiş, gözü küçülmüş. Ağzı eğri. Çocuklar fiziksel olarak da çok korktular. Çalışmaya gittiği ülkeden sınır dışı edilmiş.

Elinde pankart tutan bir kadın.

"ÜÇÜNÜZ DE ÖNÜMDE DİZ ÇÖKECEKSİNİZ!"

Ne yaşamış da sınır dışı edilmiş?

Üç, dört kez kavga etmiş, hapiste kalmış. Sonra sınır dışı etmişler. Sonra abisine söylemiş, ‘Beni kabul etmiyor, ne yapacağım? Otele mi gitsem, ev mi tutsam?​’ diye. O da ‘O evde kalacaksın’ demiş. Sonra bana, ‘Gideceğim, bana iki üç hafta müsaade edin’ dedi. Ben de çocukların okula başlayacağı bir dönem. Büyük olan ‘Anne sen kardeşimi al, memlekete git. Babam gittikten sonra ben seni çağırırım’ dedi. Ama ben bırakamadım, nasıl gidebilirim. 15 gün kaldık aynı evde. Sonra, aynı eski şiddete başladı. Alkol alıp gelmişti. ‘Üçünüz de önümde diz çökeceksiniz, dört yılın hesabını vereceksiniz’ dedi. Büyük oğluma, ‘Niye öldürmedin anneni, nasıl yaşattın! Annen kötü yola düşmüş’ dedi. Çocuk söylediklerinin doğru olmadığını biliyor, ağlıyor. ‘Öldürmen lazım anneni, niye yaşatıyorsun!’ dedi. Ben, ‘KADES’ (Emniyet Genel Müdürlüğü Kadın Acil Yardım İhbar Uygulaması) uygulamasına bastım. Telefonuma indirmiştim. İki kez bastım. Sonra polis arabasının sesi geldi. Polisler, ‘Talebiniz ne, kimi alalım hanımefendi?​’ dediler. Ben de ‘Beni ve çocukları alın’ dedim. Ben çocukları aldım çıktım ancak büyük oğlum 15 yaşında olduğu için kadın sığınma kabul etmedi. ‘Çocuğu indirmemiz lazım arabadan’ dediler. Dedim ki ‘Ben çocuğu sokakta bırakamam o saatte.’ Daha önce bir yaşlı teyzeye bakmıştım. Manevi kardeş olmuştuk. O evdeki adamı aradım ve ‘Abi biz sokakta kaldık çocuklarla’ dedim. ‘Gelebilirsiniz’ dedi. Bir de kent konseyi başkanı ile tanışıklığımız vardı. Evine temizliğe gidiyordum. Onu aradım, telefonu kapalı. Ertesi gün tatile gideceğini biliyorum. Ulaşamayınca ‘Abla mesajımızı görünce bana dönüş yapar mısın?​’ diye mesaj attım. O abinin evine gittik. Gece orada kaldık. Sabah saat beş gibi kent konseyi başkanı beni aradı. ‘Tahmin edebiliyorum bu saatte arama sebebini’ dedi. ‘Abla beni bir yere koyun, sonra tatile gidin’ dedim. ‘Biz seni arayacağız, işini halledeceğiz’ dedi. Bir saat sonra aradı, ‘Bir butik otelimiz var, oraya gideceksin’ dedi. Sabah kalktım, gittim önce şikayetçi oldum.

Sonra o butik otele gittik. Bir hafta kaldık. Sonra benim burada çok eskiden çalıştığım bir abi vardı. Yardımcı oldu, 40 gün bir evde kaldık. O 40 günde de gizlilik kararıyla uğraştık. İlk başvurduğum il, ‘Kan davası yok’ diye kabul etmedi. Sonra Ankara’daki aile mahkemesine başvurduk. Sağ olsun Ankara ilk seferde gizlilik kararı verdi. Yani çocuklarımın ve benim adresimizin gizli kalacağına dair karar. Sonra çocuklarla burada ev tuttuk. Altı aylık karar vermişti mahkeme. Altı ay bitince yeniden başvuru yaptık Ankara’ya. Bu sefer, ‘Altı ayda ulaşmadıysa artık gerek yoktur’ diye gizlilik kararı vermedi. Posta yoluyla çok uzun sürüyor. O yüzden ben Ankara’ya gittim günübirlik. Ve çok şükür tekrar gizlilik kararımız çıktı. Kasım ayında bitecek. Büyük oğlum hem okuyor hem de sanayide çalışmaya başladı. Bana göre, şu anda mükemmel bir hayatım var. Çocuklar yanımda. Bu süreç de zor yaşandı. Gece bir ses duyunca korkuyorduk. Toplu taşımaya binince maske takıyordum, ‘Acaba buralarda mı, görür mü’ endişesiyle.

Mersin Üniversitesi kadın cinayeti eylemi

Sosyal destek alıyor musunuz?

Aile ve Sosyal Hizmetler Bakanlığına bağlı Sosyal Hizmetlerden çocuklar için aylık 5 bin lira alıyorum. Büyükşehir, ikametgah kaydı olmadığı gerekçesiyle yardımı kabul etmiyor. O da benim yerimin belli olması ve bizim can güvenliğimizin ortadan kalkması demek. İlçe belediyesi beş ay çocuklara yardım veriyor.

Kira ne kadar?

12 bin lira.

Ödemekte zorlanıyor musunuz?

Tabii ki. Önceliğimiz kira. Bu kadar konuştuğuma bakmayın, bir bu kadar da kapalıyımdır insanlara karşı. Ev sahibiyle de muhatap olmak istemiyorum. Kirayı vereyim ve kafam rahat olsun istiyorum.

Adana'da kadın cinayetlerini protesto

"UYUYUNCA YÜKSEK BİR YERDEN DÜŞECEKMİŞİM HİSSİ OLUYOR"

Geriye dönüp baktığınızda sizde iz bırakan neler oldu?

Yaşadığım her şeyi rüyamda görmeye başladım. Elim ayağım titremeye başladı. Dahiliyeye gittim. Doktor, ‘Kızım senin psikiyatriye gitmen lazım’ dedi. Gittim. Doktor, ‘Çok endişen, korkuların var’ dedi. Ben uyuyunca yüksek bir yerden düşecekmişim hissi oluyor ve uyanıyorum. Yemem içmem tamamen bitti. Ben beden gücüyle çalışıyorum. Hem temizliğe gidiyorum hem sabaha kadar evde iş yapıyorum. İki çocuğum var. Doktor bana endişemi, kaygımı giderecek bir ilaç verdi. O ilaç beni biraz toparladı.

‘Ben eğer istiyorsam, şu üçüncü kata çıkıp kendini aşağıya atacaksın’ diyordu. Aramızdaki yaş farkı nedeniyle, ‘Dışarıda benden güçlü erkekler var. Benden akıllı, yakışıklı insanlar var ve senin yaşın çok genç. Onları görüp benden vazgeçebilirsin’ diyordu.

İstanbul Üniversitesi kadın cinayetleri eylemi

"KADIN İSTERSE YAPAMAYACAĞI HİÇBİR ŞEY YOK"

Son olarak, benzer durumları yaşayan kadınlar için neler söylemek istersiniz?

Hiçbir kadın bir erkeğe muhtaç değil. Bazı kadınlar, sürekli maddi ya da manevi karşıdan bir şeyler bekliyor. Bu devlet de olsa, eş, dost, komşu da olsa bir yere kadar verebilir. Bir gizlilik kararını almak için aylarca uğraştım. Kalkıp Ankara’ya kadar gittim, sırf o imzayı attırabilmek için. Dediğim gibi, kadınlar inandıktan sonra yapamayacakları hiçbir şey yoktur.

ÖNCEKİ HABER

Putin ile Pezeşkiyan, Türkmenistan'da görüştü

SONRAKİ HABER

ÇMO İzmir: Körfez kirliliği tek bir kurumun sorumluluğu değil

Sefer Selvi Karikatürleri
Evrensel Gazetesi Birinci Sayfa