12 Ekim 2024 05:31

Fabrikada, mahallede yeni normal uyuşturucu: "En olmaz dediğin kişilerde bile"

Farklı iş kollarında çalışan işçiler çalıştıkları yerlerde uyuşturucu kullanımındaki artışı, uyuşturucunun ve kullananların ‘normalleşmesi’ seyrini, seneleri bulan gözlemleriyle anlatıyor.

Fotoğraf:Unsplash

Paylaş

Murat UYSAL

Yoksulluğun yarattığı umutsuzluk, çaresizlik ve geleceksizlik gün geçtikçe büyüyor. İktidarın politikaları ilk başta yoksul semtlerdeki emekçileri vuruyor. Geçinebilmek için fazla mesaiye kalan, ek işler yapan, gününün büyük çoğunu çalışarak geçirmesine rağmen barınma, beslenme gibi en temel ihtiyaçlarını karşılamakta dahi güçlük çeken milyonlar var. Yoksulluğun ve yoksunluğun yarattığı kötü koşullara dayanmak, onlardan bir anlık dahi olsa uzaklaşmak isteyen yüz binler ise uyuşturucunun kollarında buluyor kendini. Uyuşturucu çetelerinin de özellikle hedef aldığı, kümelendiği bu mahallelerin sokak aralarında yayılmaya başlayan zehir, artık fabrikalara, iş yerlerine, atölyelere ulaşıyor ve buralarda sıradanlaşıyor.

Farklı iş kollarında çalışan işçiler çalıştıkları yerlerde uyuşturucu kullanımındaki artışı, uyuşturucunun ve kullananların ‘normalleşmesi’ seyrini, seneleri bulan gözlemleriyle anlatıyor.

"EN OLMAZ DEDİĞİMİZE KADAR ULAŞMIŞ"

İstanbul’da bir belediyede temizlik işçisi olarak çalışan bir işçi şunları anlatıyor: “Kullanan, geçim sıkıntısı, stres, sorunlara bir çare bulamama ve en azından çalışırken kafayı uyuşturup saatleri geçirmek için kullanıyor. Ben de bu yollardan geçtim, neyin ne olduğunu biliyoruz yani. Şimdiye kadar yanımda içene, mesai saati içinde kullanana rastlamadım, ama en olmaz dediğin adam bile neyin ne olduğunu bilir duruma gelmiş. Bir gün bir binaya çöp almaya girdik, bina esrar kokuyor, sesimi çıkarmadım. Yanımda alkol dahi tüketmediğini bildiğim arkadaşım ‘Nasıl da kuruya vuruyorlar’ dedi. En olmaz dediğim insana kadar uyuşturucu ulaşmış.”

"ÖNCE GECE MESAİSİNDEKİLER BAŞLADI"

Esenyurt’ta LC Waikiki deposunda çalışan bir işçi ise fabrika yönetiminin bir zaman sonra uyuşturucuya karşı ekstra önlem almak zorunda kaldığını şöyle anlatıyor: “Biz kullanmasak da kullanan arkadaşlarımız vardı. Önce bu işler gece mesaisinde yayıldı. Daha sonra içeride bir nevi torbacılık yapan, dışarıdan fazla fazla alıp içeride satan arkadaşlar türedi. Çok yoğun bir tempoyla çalışıyoruz, ne kullandıklarını bilmiyorum, ancak robotlaşıyorlardı. Paketleri başka bir hızla atıyorlar, neredeyse hiç sohbet etmiyorlardı. Rahatsızlananlar olmaya başladı, takım şeflerinin bir kısmının bildiği bu olay deponun tepesine kadar ulaştı. Bundan sonra ekstra giriş çıkış aramaları yapılmaya, raf araları kontrol edilmeye başlandı. Bugün depo içerisinde kullanımın önüne geçmiş olsalar da deponun dışındaki kullanımın önüne geçebilmiş değiller. Nedenler bana basit geliyor. Çözüm bulamadıkları sıkıntılar oluyor ve sadece gençler de kullanmıyor. Evli, çocuklu 40’ına, 50’sine gelmiş işçiler arasında da kullanılıyor.”

"MEYDAN TORBACILARA KALDI"

Tuzla’da hem deri fabrikalarında hem de tersanelerde uzun yıllar çalışmış bir işçiyle yan yanayız. Kısa süreli işsizliğinin ardında yeniden sağlık raporu alıp tersaneye girmeye çalışıyor, ancak daha 30’lu yaşlarında başlayan sağlık sorunları engelliyor. Bu nedenle denetimin daha sıkı tutulduğu büyük tersaneler yerine koşulların daha kötü olduğu, sağlık sorunlarının görmezden gelindiği tersanelerin yolunu tutacak. Daha ortaokula giderken 14 yaşında başladığı uyuşturucunun hayatından çok şey çaldığını anlatarak başlıyor sözlerine: “Abilerimiz vardı, denememiz için bir iki verdiler. Abilerimizin yanında olmak, mahallede o ekiple beraber ‘astım, kestim’ dolaşmak iyi gibi geliyordu. O günlerde mahallede solcu abiler de vardı ancak benim yolum diğerleriyle kesişti. Bugüne bakınca gençlerin, çocukların hali daha vahim. Bugün artık çocuklar ister istemez bir torbacıya, uyuşturucu kullanana, çeteye rastlıyor. Eskisi kadar solcu abiler de kalmadı. Meydan şimdi sadece bunların.”

"ÖLÜMLE DANS ETMEK"

Uyuşturucu önce okul hayatını bitirmiş, daha sonra çalıştığı işlerde de dikiş tutturamamış. 17 yaşında deri işçisi olarak çalıştığı yerde asgari ücretin iki katı ücret alırken aldığını uyuşturucuya ve onun yarattığı ortamlara harcayarak bitirmiş. Paraya sıkıştığında kısa bir dönem torbacılık da yaptığı olmuş. Bu nedenle gençliğinin en iyi yıllarını mahpus olarak geçirmiş. Başından geçen olaylar onu bir şekilde uyuşturucuyu bırakmaya itmiş. AMATEM’e ise hiç yatmamış. Ona göre AMATEM uyuşturucuyu bıraktırmaktan daha çok yeni uyuşturucularla tanıştığı, yeni çevreler edindiği bir yer. Bugün bulunduğu konumdan tersanelerdeki uyuşturucu kullanımını şöyle anlatıyor: “Uyuşturucunun büyüğü küçüğü kalmamış. Bundan 5-10 sene önce içip iş yerine gidemezdim, iş yerinde içmeyi aklımdan geçirsem de cesaret edemezdim. Dışlanmaktan, öteki görülmekten çekinirdim. Ama şimdi tersanelerde mola saatlerinde, çalışma saatlerinde türlü türlü maddeler kullanan çok işçi var. Artık sıradanlaştı, uyuşturucu içen biriyle oturup kalkmak normalleşti. Kullanıcı artık sen, ben olmuş. Tanıdığımız, amcamız, abimiz... Bu insanlar çoluğu çocuğu olan ailesi olan insanlar artık. Neredeyse ötekileştirmek, öteki olmak anlamına geliyor. Ben biraz da belki geçmişimin etkisiyle içene ‘Aman içme’ diyemiyorum. Önüne nasıl geçilebileceğini ise kestiremiyorum. Sadece esrar da içilmiyor, ot da artık pahalı. Onun yerine ucuzunu, bonzaiyi tercih ediyorlar. O kafayla çalışmak demek ölümle dans etmek demek. Ölümün bu kadar kıyısındaki insan elbette ücret artışı için mücadele etmeye yanaşmıyor. Aslına bakarsan yanaşamıyor da. Kendini o kadar aşağıda görüyor ki ‘Ben zaten uyuşturucu kullanan adamım, ben zaten bağımlıyım’ deyip çekiliyor.”

ÖNCEKİ HABER

Tedavi değil bağımlılık yaygınlaşıyor

SONRAKİ HABER

BirGün gazetesinin 20. yılına özel belgesel

Sefer Selvi Karikatürleri
Evrensel Gazetesi Birinci Sayfa