15 Ekim 2024 05:15
Son Güncellenme Tarihi: 15 Ekim 2024 09:43

Gazze Savaşı’nın yıl dönümü, Çin’in tercih sorunu…

Bölgesel bir savaş, petrolünün yarısını Ortadoğu’dan sağlayan Çin’in enerji güvenliğini ve maliyetlerini tehdit edebilir.

Fotoğraf: AA

Paylaş

Kerem GÖKTEN

Hamas’ın 7 Ekim 2023’te düzenlediği saldırılar sonrasında İsrail’in Gazze’de başlayan İran, Lübnan ve Suriye’ye taşınan askeri operasyonları, yol açtığı ağır insani bedellerin ötesinde büyük güçlerin ve devlet dışı aktörlerin işin içine karıştığı bir iktisadi-jeopolitik belirsizliğe yol açmış durumda.  

İklim değişikliği, Ukrayna Savaşı, enflasyon, çok kutupluluk yönelimi, yapay zeka, korumacılık, liberal demokrasinin krizi vb. eş zamanlı ve birbiri ile etkileşimli çoklu kriz bileşenlerine bir yenisi eklendi. Eski küresel güç ABD bu çatışmaya İsrail-Suudi Arabistan-Körfez normalleşmesinde önemli bir yol aldığı ve IMEC koridoruna start vereceği bir aşamada yakalanırken; yeni küresel güç (kimilerinin hegemonya adayı) Çin, İran-Suudi Arabistan normalleşmesine sunduğu katkının yarattığı diplomatik prestiji Ortadoğu ve Kuzey Afrika’daki Kuşak&Yol yatırımları ile taçlandırmaya hazırlanırken yakalandı. Geçen bir yıllık süreçte iki ülke, bir yandan bölgedeki çatışma halinin politik-iktisadi çıkarlarına olan zararlarını minimize etmeye çalışırken, öbür yandan hiç arzulamadıkları bu gelişmenin ortaya çıkardığı fırsatlardan yararlanarak birbirlerinin etki alanını daraltmaya çalışıyor.

RİSKSİZ ARA BULUCULUK DİPLOMASİSİ

ABD, artan İsrail saldırganlığı karşısında bu ülkeye açık destek verir ve ateşkes çağrılarına karşı BM Güvenlik Konseyini kilitleyip kendi ateşkes planını dayatırken, Çin kendini riske sokmayan bir ara buluculuk diplomasisi yürütüyor.

ABD, İsrail yok ediciliğine karşı kayıtsızlığı nedeniyle antipati toplayadursun Çin, Arap dünyası ve Küresel Güney nezdindeki imajını güçlendirici, küresel bir güç olarak devlet dışı aktörlerle temas kurma yeteneğini geliştirdiğini gösteren çabaların içine girdi. Temmuz ayında irili ufaklı Filistinli grupların ulusal birlik hükümeti kurma yönünde çalışmayı kabul ettikleri “Pekin Deklarasyonu”nu bu çabaların önemli bir çıktısıydı. Ancak, Çin’in emeği zayi oldu. İsrail’in Haniye’ye düzenlediği suikastı sonrasında Hamas’ın krizi derinleşti. Neticede bir araya gelme istekliliği zaten sınırlı olan Filistinli gruplar, etki alanlarını genişletmenin cazibesine kapıldılar.

BÖLGESEL SAVAŞ İHTİMALİ KORKUTUYOR

Çok taraflı çabaları destekleyen Çin, “barışçıl bir arada yaşama doktrinine”, uluslararası normlara bağlı bir ahlaki duruş sergileyerek yumuşak güç biriktirmişe benziyor. Ancak Çin’in Ortadoğu’ya uzaklığı ve dış işleri kadrolarının bölgeye dair görece deneyimsizliği nedeniyle kan davasına dönüşen Filistin-İsrail sorununu tek başına çözme olanak ve iddiası bulunmuyor. Çatışmanın ilk aylarındaki düşük profili terk eden Çin, ABD ve müttefiklerine karşı daha yüksek perdeden açıklamalar yapar hale gelse de ABD Dışişleri Bakanı Blinken’ın bölge hükümetleri ve kamuoyları ile artan etkileşimi karşısında bocalıyor.

ABD’nin meydan okuması ve bölgedeki tarihsel ağırlığını hissettirmesi karşısında Çin’in kullandığı söylemin sakınımlı ve son kertede iki tarafı da tatmin etmeyen içeriği varlığını sürdürüyor. İran’ın İsrail’e yönelik misilleme saldırısına verilen tepkinin tonu Çin’in bölgesel savaş ihtimalinden duyduğu korkuyu gösteriyor. Bölgesel bir savaş, petrolünün yarısını Ortadoğu’dan sağlayan Çin’in enerji güvenliğini ve maliyetlerini tehdit edebilir. İsrail ile yürütülen/rekor kıran güçlü ticaret ve teknolojik iş birliğinin göreceği zarar ve Kuşak&Yol projelerinin sekteye uğraması da cabası.

Çin’in, Deng’den bu yana süregelen ve Xi’ye karşın iktisadi çıkarı önceleyen siyasetini terk etmesini beklemek zor. Ortadoğu’ya uzaktan soğukkanlı mesajlar iletmek ve müdahalesizlik ilkesine dayalı dış politika bir yere kadar sempati yaratsa da bunların Çin’in bölgede küresel bir aktör olarak algılanmasına yetmeyeceği sertlikte bir sorunla karşı karşıyayız.

KARAR AŞAMASI

Dünyanın ikinci büyük gücü, Filistin çıkarlarının küresel arenada güçlü bir temsilcisi olmayı gerçekten isteyip istemediğine karar vermek durumunda. Çin, Kuşak&Yol’un sağladığı iktisadi nüfuzu kullanmayı düşünmeli ve gereken noktada İsrail ile ilişkisinde iktisadi fedakarlıklara hazır olmalı. Yaptırım gücüne sahip küresel bir güç olmak demek, ABD örneğinde gördüğümüz üzere gerektiğinde iktisadi maliyetlere katlanmak demek. Ancak Çin’in kurt savaşçı diplomasisini Ortadoğu özelinde izlemek istediğine, çatışmasızlık ortamına dönülmesine liderlik edeceğine dair pek bir emare yok.

Xi ve yüksek profilli Dışişleri Bakanı Wang Yi’nin, Küresel Güney dayanışması gibi ideolojik içeriği yeterince doldurulmamış kavramlar yerine siyonizmi daha açıktan karşısına alan Mao-Enlai çizgisini anımsaması, alternatif dünya görüşüne sahip bir küresel güç siyaseti izlemesi hem söylem gücü ve ahlaki üstünlük elde etmede hem de ABD’nin küresel itibarını zedelemede etkili olabilir.

Yeni yılda Evrensel aboneliği hediye edin
ÖNCEKİ HABER

6284 kadınları nasıl koruyor?

SONRAKİ HABER

Karşıyaka Belediyesi emekçileri: Bizi iki lokma kuru ekmeğe muhtaç etmek istiyorlar

Sefer Selvi Karikatürleri
Evrensel Gazetesi Birinci Sayfa