16 Ekim 2024 04:29

Genç işçiler için sendika ne anlama geliyor-gelmeli?

İrili ufaklı grevler, sendikaların yaptığı açıklamalar ya da aldığı kararlar fabrikalarda konuşuluyor. Bir yandan da sendika kavramı ve sendikaların durumu işçiler arasında tartışmaya açılıyor.

Fotoğraf: Evrensel

Paylaş

Ercan KESKİN
Ankara

Son dönemde irili ufaklı grevler, sendikaların yaptığı açıklamalar ya da aldığı kararlar fabrikalarda gündem oluyor. Bunun sonucunda sendika kavramı ve sendikaların durumu işçiler arasında tartışmaya açılıyor. Tartışmalardan yola çıkarak özellikle genç işçilerin sendika nedir ve nasıl olmalıdır üzerine çok fazla bilgi sahibi olduklarını söyleyemeyiz. Bilgi sahibi olanların birçoğu ise eskilerin ‘En kötü sendika, sendikasızlıktan iyidir’ düşüncesinin aksine sendikalı olmak ile sendikasız olmak arasında fark olmadığını, sendikanın ekstra bir getirisini hissetmediğini söylüyor. Hatta sayıları az da olsa sendika olmadığında daha iyi olacağını düşünenler bile var.

Tabii ki bu düşünceler somut gerçekliğe dayanıyor. Öncelikle fabrikalardaki genç kuşak büyük çaplı, ülkede yankı bulmuş bir sınıf hareketine henüz tanık olmadı. Verilebilecek en son örnek 2015’teki büyük metal direnişi ki onda bile kimi yerlerde hareket ‘sendikacılara rağmen’ ortaya çıkmıştı. O zaman da sendika üzerine tartışmalar yaşanmıştı. Bu dönemin üzerinden 9 yıl geçti. Şu an 25 yaşında genç bir işçi o dönem reşit bile değildi.

2015’ten biraz daha gerilere gittiğimizde 2010’da tüm Türkiye’ye yayılan TEKEL eylemiyle, biraz daha gerisinde 1991 tarihinde 100 bin maden işçisinin katıldığı büyük madenci yürüyüşüyle, hatta 61 yıl öncesine gittiğimizde 1963 Kavel direnişiyle karşılaşırız. Bu tarihlerin arasında farklı farklı pek çok eylem, grev ve direnişin yaşanmasıyla birlikte ortak özellik -kimi zaman da işçi ittirmesiyle- sendikaların mücadelenin içinde merkezi pozisyon alması olarak karşımıza çıkıyor. On binlerce işçi sendikaların altında bir araya gelerek harekete geçiyor. Günümüzdeki genç işçi kuşağı ise bu birikime sahip değil. Birlikte ve örgütlü olmanın gücünü henüz deneyimlemediler. Dolayısıyla mücadeleye yabancılık beraberinde mücadele araçlarına da yabancılığı getiriyor.

İŞÇİLER SENDİKAYI PATRONUN YANINDA GÖRÜYOR

Genç işçilerdeki sendikal çalışmaya olan uzaklığın diğer sebebi ise çalıştıkları yerde karşılaştıkları örnekler oluyor. Aslında bir önceki sebep gibi bu da somut gerçekliğe ayağını basıyor. Şu anki durumda -bir kısmını tenzih ederek-ülkemizdeki çoğu sendikal faaliyetin sınıf sendikacılığına dayandığını söylemek hata olur. Çünkü sendikal bürokrasi, yani devlet ve patronlarla anlaşmalar yapan sendika ağaları, sendikaları adeta şirket gibi yönetiyor. Sonuç olarak da işçiler zaman zaman üyesi olduğu sendikayı kendi tarafında değil patronun tarafında görüyor.

Geçmişteki sendika pratikleri ile günümüzdeki sendika pratikleri arasında ise şöyle bir fark var. Şüphesiz geçmişte de sendikalar pirüpak bir sınıf sendikacılığı yapmıyordu. Fakat işçiler kendi emelleri doğrultusunda sendikaları kullanıyor, onu örgütlülüğünün merkezine alıyordu. ‘Sen benim sendikamsan benim söylediklerimi dile getireceksin, benim taleplerimi savunacaksın’ diyordu. Böylece direksiyona işçinin oturduğu şekilde sendika, işçi mücadelesinde dayanak haline geliyordu. Günümüzde ise patronların, hükümetin ve sendikal bürokrasinin yıllardır planladığı üzere böyle bir birliktelik geçmişe nazaran oldukça az. Ancak karşıt durumu çok uzakta değil, olanaklar artıyor. Türk-İş’in 20 Ekim’deki miting kararı bunun güncel bir örneği. İncelediğimizde görürüz ki mitingin veya öncesinde sönük geçen eylemlerin talepleri biraz önce mücadeleye uzak genç işçilerin talepleriyle ortak. Çünkü alttan gelen tepki ve baskılar bu talepleri dayatıyor, sendikaları olması gerektiği hale sokuyor.

GENÇ İŞÇİLER VAKİT KAYBETMEDEN DİREKSİYONA GEÇMELİ

O yüzden böyle bir dönemde sendikayı kendinden bağımsız bir kurtarıcı veya işe yaramayan bir yapı olarak görme hatalarına düşmemek gerekiyor. Aksine sendikaların da bir şekilde örgütlediği talepleri sahiplenmek, sendika içinde pozisyon almak ve onu bu anlamda dönüştürmek gerekiyor. Dolayısıyla uzun yıllar sınıf hareketinin merkezinde olacak bu genç işçi kuşağı vakit geçmeden direksiyona geçmeli, sendikal bürokrasiye ve onun yarattığı zorluklara rağmen sendika mevzilerini de arkasına alarak mücadele ağlarını örmeye başlamalı.

ÖNCEKİ HABER

İzmir'de akıma kapılan Özge Ceren’in ailesinin avukatı, EPDK'dan idari soruşturma istedi

SONRAKİ HABER

25. İzmir Kısa Film Festivali finalistleri belli oldu

Sefer Selvi Karikatürleri
Evrensel Gazetesi Birinci Sayfa