17 Ekim 2024 04:15

95 yıl önce yanarak ölen bir semt: Tatavla

Aytek Soner Alpan'ın yazdığı "1929 Tatavla Yangını ve Tatavla'nın Kurtuluş'u" kitabı, Tatavla semtinin çıkan yangınla küle dönmesi ve ardından bugünkü Kurtuluş’a dönüştürülmesini anlatıyor.

"1929 Tatavla Yangını ve Tatavla'nın 'Kurtuluş'u" kitabının kapağı

Paylaş

Kübra KIRIMLI

istos Yayınlarından, Yazar Aytek Soner Alpan’ın titizlikle kaleme aldığı “1929 Tatavla Yangını ve Tatavla’nın Kurtuluş’u” adlı kitabı bu yılın şubat ayında okurları ile buluştu.

Kitap, 95 yıl önce 21 Ocak 1929’da karlı bir havada başlayan yangınla 9 saatte küle dönen tarihi Tatavla semtinin fırsat bu fırsat denilerek, bugünkü adıyla Kurtuluş’a nasıl dönüştürüldüğünü anlatıyor.

‘VATANLARINI İLANİHAYE YİTİRMİŞ TATAVLILARA İHTAFEN’

Yazar Aytek Soner Alpan kitabın ön sözünde, “Türkiye’nin Yanık Tarihi” adlı bir başka kitaba katkı sağlaması için kendisinden kitabın 1922 İzmir Yangını’nı yazmasının istenmesinin ardından kitabının ortaya çıktığını anlatıyor. Yazarın, “Türkiye’de kalmış olsalar dahi vatanlarını ilanihaye yitirmiş Tatavlılara ithaf edilmiştir” dediği kitabı “Tatavla Nasıl Kurtuldu?​”, “Tatavla Dilleri Sokrati” adlı bölümlerinden oluşuyor.

Akşam, Apoyevmatini, Cumhuriyet, Eleftheron Vima, Elliniki, Ethnos, Fos, İkdam gibi onlarca Rum, Yunan ve Türk gazetelerinin yanı sıra çok sayıda kitap ve makaleden alıntılarla zenginleştirilen kitap, özü itibarıyla bir çalışma aslında. 1923 Rum Nüfus Mübadelesi sonrasında 1929 yılında yaşanan Tatavla Yangını ardından, azınlıkların haklarının nasıl budandığını, Rum kültürüyle özdeşleşen bir mahallenin nasıl Türkleştirildiğini, bunun hangi argüman ve politikalarla yapıldığını anlatıyor.

Kitaba gelirsek… Vakayinamelerden tutalım da Avrupalı seyyahların seyahatnamelerine varana kadar genişçe yer edinen İstanbul’un yangınları oldukça meşhur. İşte bu yangınlardan biri de 1929’da yaşanan Tatavla Yangını. İlk kez yanmayan Tatavla, bahse konu yangınla küle döner. Gece saat 10’da Ayanataş Sokağı 42 numaralı evde çıkan yangında 500’den fazla ev yanar. Dönemin gazetelerinden Vakit, su sorununun yanı sıra sokakların dar olması ve poyrazın etkisiyle yangının hızla büyüdüğünü yazar. İki kişinin de aklını yitirdiği yangına dair iddialar sürer; yangının ardından başlatılan yardım kampanyaları, çalkantıları başlatır. Yunanistan’da, yangında zarar görenler için büyük yardım kampanyaları başlatılır. Bu kampanya Türk basınında yer bulur. Ancak yazılanlar olumsuzdur. İtfaiyeye geç haber verilmesi, itfaiyenin geç müdahalesi gibi tartışmaların yürütüldüğü o günlerde, Cumhuriyet gazetesinin başyazarı aynı zamanda Muğla milletvekili de olan Yunus Nadi, Fransız idaresinde olan, ihmali bulunduğu ifade edilen Terkos Su Şirketi’ne dair bir yazı kaleme alır ve “Tatavla yangınında kusuru bulunduğu ve olacağını farz etmekte ne büyük bir hafızasızlık var! Koca İstanbul’u yarı yarıya yakan ve eğer bu haline bırakılacak olursa zaman ile üst tarafını da yakacak olan Terkos Kumpanyası değil midir?​” der. İncelemeler neticesinde Terkos Su Şirketi’nin ihmaline karar verilir.

TATAVLA YANGINI NEDEN ÖNEMLİ?

Peki, tarihi boyunca binlerce yangının kayıtlara geçtiği İstanbul’da, Tatavla yangınının önemi nedir? Yazar titizlikle incelediği konuya dair Türk, Rum ve Yunan basınında yer edinen tartışmaları da taşıdığı kitabında; Rum mübadelesi ardından vuku bulan yangında var olan sorunlara dikkat çekerek, yangının mübadeleyle olan ilişkisini ele alıyor. Kitapta, dönemin önemli sorunlarından biri olan etabli (yerleşik), yani İstanbul Rumlarından kimin mübadelede muaf tutulacağı tartışması ve beraberinde Türk hükümetinin etabli sayılsa da Rumların mallarına nasıl el koyduğu kısmına örnekleriyle yer veriliyor. Bunların toplamında Rum azınlıkların haklarına dönük hukuki değişiklikler, 1928 yılında başlayan “Vatandaş Türkçe konuş” kampanyaları gibi pek çok adımla başta Rum ve Ermeni nüfusun hedef alınarak, devam eden iklimde Tatavla yangının nasıl politik bir hatta büründüğü anlatılıyor. 28 Ocak tarihli Akşam gazetesi, Tatavla yangınında bazı evlerde bomba ve cephane patladığını yazıyor. Benzer bir haberi Milliyet de veriyor. Ardından Rum gazetelerinin de katıldığı karşılıklı atışmalar giderek büyüyor. İstanbul’da süren tartışmalar Yunan basını tarafından da yakından takip ediliyor. Eleftheron Vima, Ethnos, Patris gazetelerinde birbiri ardına yazılar, makaleler yayımlanıyor, tansiyon giderek yükseliyor.

TATAVLA’NIN ADININ DEĞİŞECEĞİNİ AKŞAM GAZETESİ YAZAR!

O günkü gerilimli atmosferi tahmin etmek elbette zor değil. Türk basınında küle dönen evler artık birer “kulübe” olarak anlatılıyor. Karikatürlerde Tatavla sakinleriyle dalga geçilip aleni olarak Rum okullarının kapatılması çağrıları yapılıyor. “Seyyah” imzasıyla sıkça yazılan yazıların birinde, “Bir felaket olan yangın meğer pek hayırlı bir sabahın aydınlığı imiş. Yunanistan’ın vatanımızdaki son pususunu yıktı” sözleri yer buluyor. Ardından Tatavlalılara, “Sizden önce yapanlar gibi gidin” deniliyor. Ve her koldan kuşatılan Tatavla’nın adının değiştirileceğini yazıyor Akşam gazetesi, şöyle duyuruyor: “…Tatavla şimdi birçok Türk ailelerin oturduğu temiz bir yer olmuştur. Bu itibarla eski çirkin isminin kaldırılması ve ‘Kurtuluş’ tevsimi çok muvafıktır.”

TATAVLA DİLBERİ SOKRATİ

Yazar kitabın ikinci bölümünde, İkdam gazetesinde tefrika halinde yayımlanan “Tatavla Dilberi Sokrati” başlıklı öyküyü ele alıyor. Milliyetçiliğin kendisini “biz” ve “öteki” ikili mantık üzerinde var ettiğinin anlatıldığı kitapta; bunun etnik ayrım, ayrıştırmalar yanında cinselliğe de ihtiyacı olduğu ifade ediliyor. Cinsel ötekilerin hiperseksüel, bilhassa erkeklerin, “iktidarsız”, sapkın olduğu, sınırların bu yönle çizildiği ifade edilip, milliyetçilik açısından etnoseksüel sınırların önemi anlatılıyor. Yeniden Tatavla’ya dönecek olursak, kitapta Kurtuluş adının verilmesinin üzerinden geçen 1 ayın ardından İkdam gazetesi tefrikasının tanıtımında şu ifadelere yer veriyor. “…pek yakında, Beyoğlu’yu, Tatavla’yı, şeklen cazip, lakin tereddi (yozlaşma) kokan o semtlerin gizli hayatını bir fotoğraf sadakati ile nazarlarınızdan teressüm ettireceğiz….”

Bununla da kalmaz, tefrika basımından önce yine okurlara seslenilir: “Mahallenin en güzel kızı Sokrati bu alemin rezil bir yıldızıdır. Bu kızın hayatını okumak, Tatavla’yı tanımaktır. 7 gün devam edecek olan tefrikamız, 7 tablodan oluşacaktır. Her tabloda bu Rum kızının yaşadığı muhitleri gizli ve iğrenç yerleri deşilmiştir. Gençler okusun ve düşünsün.”

‘PEKİ, TATAVLA KURTULMUŞ MUDUR?​’

Kitapta Sokrati’nin “queer” olduğundan ve Osmanlı memuru bir bey ile ilişkisi olduğundan bahsedilir. Kız kardeşi ile ensest ilişki kurduğu defalarca ima edildiği tefrikada, aileleri buna göz yumar. Zaten hemen her Rum erkeğinin aynı gösterildiği tefrikada Rum aileleri de iyi anlatılmamıştır. Dahası Yazar Aytek Soner Alpan, 3 örnekle, içinde Fatih Rıfkı Atay, Orhan Seyfi Orhon’un da bulunduğu dönemin yazarlarının Tatavla ve Beyoğlu’dan nasıl nefret duyduğunu anlatması önemlidir. Tatavla’nın niçin Türkleştirilmediği, niçin milliyetçi bir yapıya büründürülemediği yazarları üzer!

Aytek Soner Alpan kitabın sonunda şöyle der: “…etnoseksüel sınırların çizilmesi suretiyle ulusun tanımının yapılması, ulusun cinsel standartları, beklentileri, doğru ve yanlışları ile seksüel açıdan da tahayyül edilmesi, ulusa mensup kadın ve erkeklerin toplumsal rollerinin netleştirilmesi başlıklarını kapsar. ‘Tatavla Dilberi Sokrati’ bu bakımdan siyaseten istisnai derecede net ve biraz da bu netlikten kaynaklı olarak edebi açıdan başarısız ancak bu başarısızlıkla ters orantılı biçimde ideolojik olarak dikkatle kurgulanmış bir metindir.”

Tefrika’yı yazan ancak gerçek kimliğini saklayan “Meçhul Muharrir”in de peşine düşüldüğü romanda, yazar tahmin hakkını kullanarak, peşine düştüğü soruya bir yanıt verir. Ve yazar son olarak şöyle sorar, “Peki, Tatavla kurtulmuş mudur?​”

ÖNCEKİ HABER

İzmir’de hasta mahpus Habat Demir’e ilacı verilmedi

SONRAKİ HABER

Güvenpark saldırısı davasında karar: Sanığa 5 bin 172 yıl hapis

Sefer Selvi Karikatürleri
Evrensel Gazetesi Birinci Sayfa